24 Şubat 2025 04:20

HepsiJET’te direniş: ‘Biz kazanırsak, içerideki işçi de kazanır’

HepsiJet’de çalışan kadınlar, soğuk ve hijyensiz bir ortamda çalıştıklarını, hastalandıklarında izin alamadıklarını anlatıyor.

HepsiJET’te direniş: ‘Biz kazanırsak, içerideki işçi de kazanır’

Fotoğraf: HepsiJET direnişi

Sıla ALTUN
silaltun7@gmail.com


İstanbul Esenyurt’taki HepsiJET deposunda çalışan dört kadın işçi hakları için başlattıkları direnişlerinin yedinci gününde. Kadınlar, çalışma koşullarını ve iş yerinde yaşadıkları mobbing ve tacizin ardından işten çıkmaya karar verdiklerini ancak işverenin haklarını vermemesiyle nasıl direnişe çıktıklarını anlatıyorlar.

Soğuk ve pislik içinde çalışma

Direnişe geçen kadınlardan Viyan ve Esra’nın anlattığına göre HepsiJET deposunda çalışan 200 işçiden aşağı yukarı 50-60’ını kadınlar oluşturuyor. İşe girdiklerinde üç vardiya çalışacaklarının söylendiğini aktaran Viyan, “Ancak sabah vardiyasını hiç göremedik, sadece 16.00-00.00 ve 00.00-08.00 arası çalıştık. Üç buçuk yıl kadar bu durum böyle devam etti” diyor. Asgari ücretin biraz üzerinde ücret aldıklarını söyleyen kadınlar, çalışma koşullarını anlatmaya başlıyor.

Viyan, depoda insan onuruna yakışmayan bir hijyensizlik olduğunu vurgulayarak başlıyor söze. Sadece tek tuvalet olduğunu söyleyen Viyan, “Klozet üzerinde ne bir hijyen poşeti, ne elimizi yıkayabileceğimiz bir sabun ne de peçete vardı. Mutfak da hijyenik değildi. Her gün yemeklerin içinden kıl, ne olduğunu bilmediğimiz şeyler çıkıyordu” diyor. Çalıştıkları deponun sacdan yapıldığını ve yazın fırın gibi sıcak, kışın ise buz gibi koşullarda çalışmak zorunda kaldıklarını anlatan Viyan, “İş yerinde verdikleri kıyafetler de ısıtmıyordu. Soğuğa çare bulamayınca yönetime söyledik ancak deponun taşınacağı ifade edilerek buraya masraf yapılmayacağını söylediler” diye anlatıyor. Esra ise içeride çalışan bir arkadaşının yakın zamanda kendisiyle konuşurken oldukça hasta olduğunu ancak soğukta hâlâ titreyerek çalışmaya devam ettiğini söylüyor.

Pisliğin ve soğuğun içinde çalışmanın, düzensiz uykunun ve sağlıksız beslenmenin sağlık sorunlarına sebep olduğunu söyleyen Viyan, “Kadın olarak bu şartlar altında çalışmak çok zor. Hele ki özel günlerimizde, hasta olduğumuzda o soğuğun ve pisliğin içinde cehennemi yaşıyorduk” diyor. Kasım ayında bir uyuz vakası yaşadıklarını anlatan Viyan, iş yerinde 15-20 kişinin uyuz olduğunu ve uyuz olan işçilerin devlet hastanesine değil, özel hastaneye götürüldüklerini söylüyor: “Bilerek özelde halledip üstünü kapattılar. Bir gün ne müdürü ne yöneticisi kimse aramadı bizi. Sonra işimize döndük. Masrafları ödediler ama ödeyene kadar burnumuzdan getirdiler. Hatta bir arkadaşımızın masraflarının bir kısmını ödeyip kalanını ödemeyeceğiz demişler” Şeklinde konuşuyor.

İşçinin kahin olması bekleniyor

Esra ise hasta olduklarında izin kullanma sorununa değiniyor: “Gece vardiyasında çalışıyordum. Sabah eve geldim uyudum, akşam uyandığımda ölüyordum hastalıktan. Kalktık hastaneye gittik tabii. Sonrasında müdürü aradığımda hiçbir geri dönüş alamadım, vardiya şefiyle konuştum yıllık iznimi kullanmak istiyorum diye. Şef bana ‘Yıllık iznini bir iki hafta öncesinden istemen gerekiyor’ dedi. Ben bir iki hafta öncesinden hasta olacağımı nasıl bilebilirim?​”

Kadınlar, sağlık sorunları yaşadıkları için işe gitmediklerinde de devamsızlık priminden kesinti yapıldığını anlatarak ücretlerinin düşürüldüğünü de ifade ediyorlar. Hastane raporunun kabul edilmediğini, rapor olsa dahi primden düşüldüğünü ve rapor getirmediklerinde de haklarında tutanak tutulduğunu söylüyorlar.

Bardağı taşıran son damla

Artık bardağı taşıran damlanın ise iş yerinde gerçekleşen bir taciz olayı ve yöneticilerin bu sürece olan tutumu olduğunu söylüyor kadınlar. İş yerinde çalışan bir erkeğin kadın işçileri taciz etmesi, ardından şikayet eden kadın işçiyi ise hakaret edip tehdit etmesi sonrasında yönetimin tacizciden yana tutum aldığını söylüyorlar. Bunun üzerine müdürle de tartışıldığını ve müdürün ise şikayetçi olan kadını yalancılıkla suçladığını ve “Çık, bizi nereye şikayet edersen et” dediğini aktarıyorlar.

Yönetimle olan iletişimlerini ise kadınlar şu şekilde anlatıyorlar: “İş yerinde arada toplantılar yapıyorlardı, ücret açıklanacağı zaman. O zaman da bir sorununuz varsa söyleyin derlerdi. Her birimiz bir sorun söylerdik ama o sorun çözülmezdi.” Müdürle olan iletişimlerinin de oldukça kısıtlı olduğunu söyleyen kadınlar müdürü yalnızca işe giriş ve çıkışlarda gördüklerini, işçilere karşı umursamaz olduğunu ve tavırlarının işçilerin çekinmesine yol açtığını anlatıyorlar.

Viyan yönetimin tacize dair verdikleri tepki ile artık tahammüllerinin kalmadığını ifade ediyor ve dört kadın işçi bir avukata danışarak iş akitlerini sonlandırıyor. Sonraki süreçte haklarını almak için çabaladıklarını söyleyen Viyan, “Sendikalı değiliz, içeride bir şeyler yapsak ya çok zorlanırdık ya da işten çıkartılırdık. Biz de avukat tuttuk. İş aktimizi feshettikten sonra avukatımız onlarla görüştü tazminatlarımız için. Ancak bağlı çalıştığımız taşeron firması TRB ve HepsiJET ‘Beş kuruş vermeyeceğiz’ dedi” diyor. Direnişlerinin dördüncü gününde şirketlerden hâlâ bir dönüş alamadıklarını söyleyen Viyan, henüz bir gelişme olmasa da kazanacaklarından emin: “Nasıl bizi içeride umursamıyorlarsa dışarıda da umursamıyorlar. Ama neden umursamadıklarını biliyoruz, kazanacağız o yüzden. Bugün biz kazanırsak yarın içeride çalışanlar da kazanırlar. O yüzden hakkımızı vermiyorlar.”

‘Yalnız değiliz’

Viyan ilk defa böyle bir süreç geçirdiğini söylüyor ve oldukça gururlu olduğunu ekliyor. Kadınların onları yalnız bırakmadıklarını ve bırakmayacaklarını bildiklerini söylerken “Sonuna kadar bizi desteklemelerini istiyoruz. Çünkü bu sadece bizim sorunumuz değil. Türkiye’de yaşayan on binlerce kadının sorunu, bunlar bütün işçilerin başına geliyor. Biz işçilerin bunu durdurması gerek. Yoksa bizi ezip geçecekler. 8 Mart da yaklaşıyor. En azından 8 Mart gününü o kapının önünde geçirmek istemiyorum” diye ekliyor.

Genel merkeze ulaşılamıyor

İşçi kadınların anlattıklarını sormak için HepjiJET Genel Merkezine ulaşmaya çalıştık. Ancak müşteri hizmetleri telefon numarasından bilgi veremedikleri gibi bilgi talebi için gönderdiğimiz maile herhangi bir dönüş olmadı.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et