Hasan Hüseyin'in 41. ölüm yıl dönümü | Kavel’den beri Hasan Hüseyin’in sesiyle
Yazım tarihi ve dönemi ne olursa olsun, Hasan Hüseyin’in “öz”den, ana damardan ayırmadığı şiiri/şiirleri evet bugün de canlılığını olanca gücüyle korur.

Fotoğraf: İş Kültür
Hatice Eroğlu Akdoğan
haticeeakdogan@gmail.com
Dünden gelerek gür sesiyle bugüne ulaşan şairlerden biridir Hasan Hüseyin. Hem de karanlığın böylesi koyu ikliminde onun dizeleri, ezilenlere dayanma gücü niteliğindedir. O, 57 yıllık ömrünün neredeyse 50 yılında, ta kökten beri şiirle hemhal olmuştur. Doğunun eşiğinde dağlar arasındaki bir kasaba olan Gürün’de 1927’de doğdu.
“/Gürün’de doğdum/mutlu günlerin dışında/ekmek kavgasının içinde doğdum/”
Müthiş bir doğa tutkunu ve gözlemciydi. Dinlediği masallar, maniler, türküler küçük yaşlarda onu derinden etkiledi ki bunlara öykünerek kafasında dizeler kuruyordu. İlkokul ve devamından başlayarak çalıştığı işler, okuma yazma çalışmaları bir yana; Gürün dışında yatılı okuduğu ortaokul ve lise yılları hem yazın alanında olanları araştırma, anlama hem de şiirde içerik ve biçim arayışı yıllarıdır. Birincisi bu, Hasan Hüseyin’in Gürün’den sonraki eğitim öğretim tecrübesinin, Niğde Ortaokulu ve sonrasında Adana’daki lise döneminin yazın bilincine kattığı zengin birikim; ikincisi de şiirde artık yepyeni bir anlayış kazanması bakımından önemlidir.
Hasan Hüseyin, liseye başladığı Adana’da çevre illerden çalışmak için gelen emekçilerin yaşamından çok etkilenir. Bu yüzden şiirde kendini, Adana öncesi ve sonrası diye ikiye ayırır: Adana öncesinde idealizmden tam olarak arınmamış bir anlayışa sahipken, Adana’daki yıllarını diyalektik materyalist bilince erişim ve şiirde tamamen serbest nazıma geçiş dönemi sayar. Şairin yüksekokul yılları, öğretmenlikten atılması, hapislik, sürgün, işsizlik dahil yaklaşık on yıllık zorlu aradan sonra, 27 Mayıs 1960 İhtilali ile DP hükümeti devrilince Hasan Hüseyin derin bir soluk alır. Ve ihtilalinin yarattığı demokrasi ve özgürlük ortamının etkisiyle Ankara’ya ulaşır…
Acı tatlı geçen tüm dönemlerde, kitaplaştırma konusunda acele etmediği şiir çalışması hep olmuştur. Ülkenin siyasal çehresi değişmektedir ki bazı şeyler artık eskisi gibi olmayacaktır. İşçiler, memurlar, öğrenciler, öğretmenler örgütlenme ve hak alma atılımındadır. Çalıştığı dergiden dolayı bir basın emekçisi olan Hasan Hüseyin hem sendika üyesi hem iş yeri temsilcisidir. İstanbul’da Kavel Kablo işçilerinin 1963 yılı ocak ayında sendikalaşma ve ücret hakkı ekseninde başlattıkları fiili grev, kamuoyu gibi Hasan Hüseyin’i de yakından ilgilendirir. Direnişin başarısını “Kavel” adlı şiiriyle taçlandırır. Aynı sene çıkan ilk şiir kitabının adını da “KAVEL” koyar.
“/(…) ve soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada/güneşe karışmadıkça etim/Kavel grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim/(…) ve izin verirlerse İstinyeli emekçi kardeşlerim/izin verirlerse Kavel grevcileri/ilk çocuğumun adını/ Kavel koyacağım.”
Kavel’de toplanan şiirler, 1960’ın ilk yıllarında boy veren emekçilerin hak alma eylemleri ve gelecekteki düşleriyle örtüşmesi açısından önemlidir. DP döneminde şiiri semboller örten, İkinci Yenicilerin toplumsal çelişkilere bağlı değişim ve dönüşümü ırgalamayan şiir anlayışına karşılık Kavel, sesi bastırılan toplumcu bazı şairlerle birlikte, o süreçte yasaklı olan Nâzım Hikmet şiirine de açık bir selam niteliğindedir. Dönemin eleştirmenlerinden Asım Bezirci, tek başına Kavel şiirinin, H. Hüseyin’in emekçi halkı nasıl sevdiği ve toplumsal hareketlere olan ilgisine dikkat çekerek ekler: “Öyleyken, elinden geldiğince tutar kendini, olayın yüzeydeki akışına kapılmaz. Temeldeki gerçeği ve şiirsel özü yakalamağa yönelir. Bunun için, olayı ayrıntılarından sıyırır, enikonu soyutlar. (…) Üstelik yalnızca grevle ilgili olanlarda değil, öbür şiirlerinde de çoğunlukla olayı ‘belirli’ bir zaman dilimi içinde, bir sürece göre ve tiplerin aracılığıyla ‘hikaye’ etmez. Ancak olayın getirdiği izlenimleri, duyumları, düşünceleri yansıtır. Bunlarla bir ‘hava’ yaratır, etkili bir ‘ortam’ çizer. Böylece olayın geçici hikayesi yerine, bize kalıcı özünü iletmek ister.”1
Kitaba adını veren Kavel şiiri dışında, şairin toplumcu içeriği ağır basan Koca Bebek, Yedi Çatallı Kazık, Şapka, Cezayiruna, Ayazda Kabakçekirdeği gibi 1963’ten önce yazılmış çokça şiiri de yer alır. 1963’te başlayan kitaplı şiir koşusu, yaşamın acı-tatlı çok yönlü boyutunu da içine alarak, ülkenin siyasal, toplumsal çalkantı ve sancıları paralelinde yirmi yıl aralıksız yoluna devam eder.
Şairin 26 Şubat 1984’te yaşama veda etmeden önceki son ve on üçüncü şiir kitabı (1983) Işıklarla Oynamayın idi. Ozanın eşi Azime Korkmazgil bundan sonra Kandan Kına Yakılmaz (1985) ve Tohumlar Tuz İçinde şiir kitaplarını okurla buluşturdu. Ki son kitabında yer alıp 9 Mayıs 1950 tarihini taşıyan şiirinin son birkaç dizesi, onun şiir yükündeki ağırlığın günümüzde nasıl bir yer edindiğini anlamamıza yardımcı olur.
“/sen bir denizsen/dalgalar seninse eğer/senin eserinse çalkantılar/dar gelen kıyıları/dağ gibi dalgalar yıkar.”
Kavel’de yer alan ya da Kavel’den öncesi ve de sonrası… Yazım tarihi ve dönemi ne olursa olsun, Hasan Hüseyin’in “öz”den, ana damardan ayırmadığı şiiri/şiirleri evet bugün de canlılığını olanca gücüyle korur. Bunlardan biri de 1965’te yayımlanan ikici şiir kitabı Temmuz Bildirisi’nde Dinamit Kahkahası şiirinden bir parça:
Buğdayın pirincin insanın en güzeli
böyle de aç olunmaz bre
pamuğun ketenin en güzeli
böyle de çıplak olunmaz bre
elimi sallasam aya dokunacağım
böyle de yuvasız olunmaz bre
vurmuşlar sesini vurmuşlar rengini
sevincini güzelin
salmışlar orta yere korkuyu din yerine
böyle de insan olunmaz bre.
NOT: Hasan Hüseyin Korkmazgil, şiirlerinde baştan beri adını hep “Hasan Hüseyin” olarak kullanmıştır. Burada da şairin imzasına özellikle sadık kalınmıştır.
1. Asım Bezirci, “Hasan Hüseyin Şiiri” Oğlak, Yar Yayınları, 1972
Evrensel'i Takip Et