Sırbistan’dan Türkiye’ye toplumsal hareketlilik
“Haklarımızı sandıkta kazanamayız. Bizim Sırbistan’ınkinden çok daha güçlü bir mücadele hattı seyretmemiz gerekiyor.”

Fotoğraf: Sanja Janaçkoviç/AA
Rana Aktaş
nur.aktas@metu.edu.tr
Sırbistan’da 2 Kasım 2024’te bir tren istasyonunun çatısı çökmesi sonucu 15 kişi hayatını kaybetti. Bu olayların sonucunda sokaklara inen halk; hükümet binalarında, sokaklarda ve kampüslerde protestolara başladı. Geniş çaplı protestolar sonucu Sırbistan başbakanı Vucevic 28 Ocak 2025’te istifa ettiğini duyurdu.
Ankara Üniversitesinde bir yüksek lisans öğrencisi, “Sırbistan’daki halk hareketini ortaya çıktığından beri takip ediyorum. Genç, yaşlı bir araya gelip direnişi sürdürenlerin sonuna kadar destekçisiyim; bu direnişlerin sonucu olarak başbakanın istifa etmesi çok olumlu bir sonuç ve bizim ülkemizde göremediğimiz bir şey. İstifaya rağmen halkın protestolara devam etmesini daha da olumlu görüyorum çünkü burada mücadele edilen yalnızca hükümet değil bir sistem” dedi. ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetiminden bir öğrenci ise, “Sırbistan’daki olayların akabinde iktidarın; protestocuların, muhaliflerin taleplerini reddetmesi, ki bu taleplerin ikisi tren istasyonu ikisi protestoculara karşı polis şiddetiyle alakalı, ve ardından medya yoluyla konuyu kapatmaya çalışmasının; Batı dünyasında son yıllarda daha da güçlü hale gelen otoriter ve kapitalist hegemonya düzeninin bir tezahürü olduğunu düşünüyorum” şeklinde değerlendirdi.
21 Ocak 2025’te de Türkiye’de Kartalkaya’da çıkan bir yangın sonucu 78 kişi hayatını kaybetti. Bunun sonrasında halk tarafından ufak çaplı hareketlenmeler ve basın açıklamaları yapıldı. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğrencisi, “Bunun doğrudan, devletin ve işletmecinin ortak paydaş olduğu bir ihmalin sonucudur. Devlet kaleminde onlarca bürokratın ve teftiş ile sorumlu memurun, işletmeci konusunda ise otel sahibi başta olmak üzere kurumsal düzeydeki görevlilerin ihlallerinin neticelendirilmesi gerekir” dedi.
Erdoğan ve Bahçeli’nin yaptığı açıklamalar bu olayların ardı sıra geldi. Erdoğan, “Sokaklarımızı karıştırmaya, gençlerimizi birbirine düşürmeye, Gezi olayları vari sokak terörünü yeniden körüklemeye dönük sinsi planların devreye alınmak istendiği bir dönemde...” diye başlayıp başta “Ak Gençlik” ve tüm Türkiye gençlerine seslendi, “gözü keskin” olmaya davet etti. Bahçeli de yaptığı bir konuşmada muhalefeti halkı sokağa sürmeye çalışmakla suçladı ve “Boykot moykot ezberlerinden sonra sokağa çıkma çağrılarının sivil direniş kışkırtmalarının ya darbeye ya da isyana davet olduğunun farkındayız. 15 Temmuz’dan ders almayanlara sesleniyorum; hadi yüreğiniz yetiyorsa çıkın sokağa da görelim” diyerek, adeta tehdit savurdu.
ODTÜ Hazırlık öğrencisi, bu tehditler karşısında, “İktidarın asıl amacının insanları korkutarak örgütlenmelerinin önüne geçmek olduğunu ve bunu başardığını düşünüyorum. İnsanların toplanmalarının ve eylem yapmalarının 15 Temmuz’la ve terör olaylarıyla ne ilgisi var. Bu olaylar terör olaylarıyla bağdaştırılarak insanların duyguları sömürülüyor. 78 kişi hayatını kaybetmişken tek bir istifa dahi verilmemiş iken asıl sorumlular cezalandırılmamışken böyle duygu sömürüleriyle halk birbirine düşman edilmeye çalışılıyor. Durum böyleyken halk bölücülük ile suçlanıyor fakat asıl bölücü Erdoğan” dedi.
Bu olaylar olurken ve halk iktidarın hedefi haline gelmişken gözünü erken seçim ihtimaliyle sandığa dikmiş olan CHP hakkında ise Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğrencisi “CHP’nin, dünyanın hiçbir yerinde gerek bağlamsal olarak gerek tanım gereği ‘muhalefet’ kapsamına uyabilecek bir siyasi parti olmadığı yıllardır aşikardır. Türkiye halklarının CHP’yi umut olarak değil, umuda giden yolda ciddi bir bariyer olarak görmesinin vakti gelmiş ve geçmiştir” dedi.
CHP’yi bir “popülist parti” olarak değerlendiren yüksek lisans öğrencisi ise, “Herhangi bir trajedi olduğunda gerekli suçlamaları kişilere yönlendirmekte başarısız olup halkı örgütlemekten de bihaberdir” diye eleştirdi. Hazırlık öğrencisi de “Daha önce bize Altılı Masa ile bir ümit verdiler ama sonradan hayal kırıklığına uğrattılar. Özgür Özel'in bize bir umut vermesi gerek, bu iş kırmızı kart göstermekle, kınamakla olmaz” dedi.
Türkiye’de uzun zamandır güçlü ve kitlesel bir toplumsal hareket görülmemesi hakkında yüksek lisans öğrencisi “Sırbistan’daki olaylar aslında büyük bir örnek teşkil etmektedir bana göre. Bu olaylar sol görüşlü olduğu bilinen bir ülkede olsaydı ‘onlar zaten direnişe alışkın’ gibi bir izlenim olabilirdi, halbuki Sırbistan milliyetçilik açısından kuvvetli bir ülke. Buna rağmen halk sokakta bir mücadele sergileyebilmiştir” dedi.
Sandıkta, en azından genel seçimlerde, uzun zamandır kayda değer bir değişim görülmediğini belirten hazırlık öğrencisi, “Yaşça büyüklerimizin, AKP de CHP de MHP de aynı demelerini biraz haklı buluyorum, sandıkta kazanımla çok bir şeyin değişeceğini düşünmüyorum. Fakat en azından halkı tehdit eden bir iktidar olmaz, halkın örgütlenmesi daha kolay olur, çünkü şu an taleplerimiz doğrultusunda en ufak bir aksiyonumuzda tehdit ediliyoruz” diye olası bir iktidar değişiminde durumu yorumladı. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğrencisi, “Haklarımızı sandıkta kazanamayız. Bizim Sırbistan’ınkinden çok daha güçlü bir mücadele hattı seyretmemiz gerekiyor” dedi.
Evrensel'i Takip Et