25 Şubat 2025 17:51
/
Güncelleme: 18:34

İstanbul Barosuna ilişkin iddianame hazırlandı | ‘Bu soruşturma Baronun görevini yapmasını engelleyecek niteliktedir’

İstanbul Barosu Yönetim Kurulu hakkında yürütülen soruşturmaya ilişkin iddianame hazırlandı. Yönetim Kurulunca hazırlanan beyanda baronun insan haklarını korumakla yükümlü olduğu vurgulandı.

İstanbul Barosuna ilişkin iddianame hazırlandı | ‘Bu soruşturma Baronun görevini yapmasını engelleyecek niteliktedir’

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

İstanbul – İstanbul Barosu Yönetim Kurulu hakkında gazeteciler Nazım Taştan ve Cihan Bilgin’e ilişkin yayınladıkları ‘Uluslararası insancıl hukuk uygulansın’ başlıklı açıklama nedeniyle açılan soruşturmada iddianame hazırlandı. İddianamede “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “basın ve yayın yoluyla terör örgütü propagandası yapma” suçları yinelendi. Baro yönetimi tarafından iddianameye karşı hazırlanan savunmada soruşturma sürecinin hukuksuz yürütüldüğü, baroya yönetilen suçlamaların ‘niyet okuma’ olduğu ve baro yönetimine yönelik suçlamaların baronun görevini yapmasında engel oluşturduğu vurgulandı.

Soruşturma süreci hukuksuz

Baro tarafından iddianameye karşı hazırlanan beyanda iddianamenin beş gün içinde düzenlenmesi gerekirken Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının iddianameyi izinden 8 gün sonra hazırlandığı vurgulandı. Baronun baro yönetimine ilişkin soruşturma iznine itiraz ettiği, iznin iptal olması durumunda kovuşturma izninin hükümsüz hale geleceği hatırlatılarak itirazın bekletici mesele yapılması talep edildi.

Ayrıca sürdürülen soruşturmanın hukuksuz olduğu da hatırlatıldı. Soruşturma işlemleri 22-24 Aralık arasında yürütülmüş ancak soruşturma izni Adalet Bakanlığından 25 Aralık'ta talep edilmişti. Beyanda söz konusu duruma ilişkin "Soruşturma izni alınmaksızın işlemlerin tamamlanması ve akabinde izin işleminin adeta bir prosedür gibi sonradan tamamlatılmış olması yapılan tüm işlemlerin de usulsüz olduğunu ve elde edilen delillerin de hukuka aykırı şekilde elde edildiğini ortaya koymaktadır" dendi. İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin incelemeden haberdar edilmediğinin ve beyanlarının alınmadığının da altı çizildi, “Bu haliyle yasada ve genelgede soruşturma izni verilmeden önce bakanlığın izin hususunda yapacağı incelemeye esas olacak şekilde beyanda bulunma, delil sunma ve savunma hakları engellenmiştir” dendi.

“Baro insan haklarını savunmakla yükümlüdür”

İddianamede yer alan “övücü nitelikteki sözler” ifadelerinin ne olduğunu anlayabilmenin olanaksız olduğu vurgulanarak baronun herhangi bir açıklamasında şiddeti yücelten bir ifade bulunmasının mümkün olmadığı ifade edildi. Baronun paylaşımı öncesinde ulusal medyada ölen kişilerin gazetecilik görevi sırasında hayatını kaybettiğine dair pek çok haber yapıldığı, yetkili kurumların da aksi yönde bir açıklama yapmadığı hatırlatıldı, “Bununla birlikte kişilerin soruşturma, kovuşturma veya yakalama emri, tutuklama gibi muhakeme tedbirleri şeklinde haklarında adli kayıtlar mevcut olmasının yaşam hakkı ihlali iddiasının aydınlatılması talebine engel olmayacağı da açıktır. Bu kapsamda açıklamanın yine baronun yasal görevleri kapsamında yapıldığı tartışmasızdır” dendi.

Baronun insan haklarını savunmakla yükümlü olduğu vurgulanan beyanda, "İstanbul Barosu olarak yaşam hakkını, ifade özgürlüğünü, toplumun haber alma hakkını, savunma görevini yerine getirmiş ve buna ilişkin insan hakları ilkelerini hatırlatmış olmak, savcılık veya bir başka makamın asılsız suçlamalarının konusu olamaz. Soruşturmaya konu edilen açıklama metninde zikrolunan uluslararası mevzuat, çatışma yaşanan bölgelerde sivillerin yaşam hakkının korunmasına ilişkin temel insan hakları belgeleridir. Hukuksal bir değer olarak herkesin yaşam hakkının savunulması, baroların ve avukatların asli görevlerindendir" ifadeleri kullanıldı.

“Bu soruşturma temel hakları tehdit edebilir”

İstanbul Barosunun temel hak ve hürriyetlerin vurgulanması niteliğindeki açıklaması nedeniyle böyle bir soruşturma ve yaptırım tehdidiyle karşı karşıya kalmasının bütün meslek kuruluşları ve yurttaşlar açısından hukuk güvenliğini, temel hak ve hürriyetleri tartışmalı hâle getirebileceğine dikkat çekildi. Düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlarının savcı veya savcının öznel değerlendirmelerince belirlenemeyeceği söylenerek mevcut suçlamanın baronun yasal bir görevini yapmasını engellediği vurgulandı.

“İddianamedeki değerlendirmeler subjektiftir”

Mevcut yargı ortamında "anayasasızlaştırma"ya dikkat çekilerek İstanbul Barosunun her türlü hukuksuzluğa karşı durduğu yinelendi.  Suçlamaların reddedildiği beyanda, "Türkiye’deki 3 avukattan birinin görev yaptığı devasa bir kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun temsilcilerinin “niyetini okuma” cüreti, gayri ciddi bir yaklaşımla kurgulanan soruşturmanın aynı zihniyetle yürütülmekte olduğunun bir göstergesidir. Baro açıklaması ve dezenformasyon düzenlemesi arasında herhangi bir bağ ve ilişki kurmak mümkün değildir" dendi. Açıklamaya ilişkin "algı oluşturmak" ve "güveni olumsuz etkilemek" gibi ifadelerin subjektif değerlendirmeler olduğu ve yargılamaya konu edilemeyeceği ifade edilerek şu talepte bulunuldu: "Soruşturma izni alınmadan soruşturmaya başlanmasının ağır bir usulsüzlük olduğunun ve bu sebeple ilgili aşamada toplanan delillerin hukuka aykırı olduğunun, devamında müvekkillerden beyan alınmadan soruşturma izni istenmesinin, bu şekilde soruşturma izni verilmesinin; yine müvekkillerden daha önce hiç beyan alınmamasına rağmen doğrudan ifade alınmaya çalışılmasının, bundan sonra da yine usul ve yasaya aykırı olarak kovuşturma izni verilmesinin; devamında ise yasal süre aşıldıktan sonra iddianame düzenlenmesinin ağır usulsüzlükler olduğunun ve bu açıdan bakıldığında usulen Avukatlık Kanununda yer alan soruşturmaya ilişkin tüm kuralların ihlal edildiğinin gözetilerek esasa dahi girilmeden son soruşturma izni verilmemesi kararı verilmelidir."

İddianamede ne var?

Açıklamanın ardından baro hakkında soruşturma başlatılmış ve baro yönetiminin görevden alınması talebiyle davaname hazırlanmıştı. İddianamede de baro yönetiminin görevden alınması talebiyle hazırlanan ayrı davanamede yöneltilen suçlamalar yöneltildi. Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’ ilişkin ‘gazeteci’ ifadesinin kullanılması iddianamede “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “basın ve yayın yoluyla terör örgütü propagandası yapma” suçlarına gerekçe sayıldı. Açıklamanın “kamu barışını bozmaya elverişli” olduğu iddia edildi. 

Davanamede de baronun uluslararası hukukun uygulanması talebi baronun görev ve yetkileri dışında sayılmıştı. Bilgin ve Daştan hakkında süren kovuşturma ve soruşturmalar ile yakalama kararları gerekçe gösterilmişti. Ayrıca İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fırat Epözdemir de 25 Ocak günü tutuklanmıştı.

Baronun açıklaması: Uluslararası insancıl hukuk uygulansın

Baronun soruşturamaya konu olan açıklaması şu şekildeydi: “Basına yansıyan bilgilere göre, gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, 19 Aralık'ta Suriye'de yaşanan gelişmeleri takip ederken uğradıkları saldırı sonucu yaşamını yitirmişlerdir. Basın mensuplarının çatışma bölgelerinde hedef alınması, Uluslararası İnsancıl Hukukun ve Cenevre Sözleşmesi'nin ihlali niteliğindedir. Dahası, savaşa taraf olmayan sivillerin hedef alınması, Roma Statüsü 8/2/b/ii. maddesinde savaş suçlarından biri olarak ifade edilmiştir. Dolayısıyla, silahlı çatışma bölgesinde görev yapan gazetecilerin korunmasına ilişkin kurallar, Uluslararası İnsancıl Hukukun bünyesindedir. Yine, bahsi geçen olaya ilişkin Şişhane Meydanında yapılmak istenen basın açıklamasında, aralarında Baromuz üyesi dört meslektaşımız ile iki hukuk fakültesi öğrencisi ve onlarca gazetecinin olduğu yurttaşlar gözaltına alınmıştır. Uluslararası hukuku ihlal eden bu olaya ilişkin derhal soruşturma başlatılması ve sorumlulardan hesap sorulması gerekirken, Anayasal haklarını kullanan ve meslektaşları için yas tutan basın mensuplarının ve meslektaşlarımızın gözaltına alınması kabul edilemez bir durumdur. İki basın mensubu yurttaşımızın öldürülmesi olayıyla ilgili olarak etkin bir soruşturma yürütülmesini ve Anayasal haklarını kullanarak basın açıklaması yaptıktan sonra gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını talep ediyor, sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.” (Evrensel)

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et