26 Şubat 2025 14:45
/
Güncelleme: 16:41

EMEP Milletvekili Karaca, İzmir'de akademisyenlerle bir araya geldi

İzmir - Emek Partisi (EMEP) Gaziantep Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Sevda Karaca ile İzmir İl Yöneticileri, Emek Partisi’nin başlatmış olduğu “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” kampanyasını konuşmak üzere Eğitim Sen İzmir Üniversiteler Şubesini ziyaret ederek akademisyenlerle bir araya geldi.

“İş güvencesi patronların keyfine bırakılmamalı”

Son yıllarda hem ekonomik ve toplumsal sorunlara hem bu sorunlar neticesinde gelişen direniş eğilimleri ile bunlar önüne serilen engellemelere ilişkin yapılan akademik çalışmalarda bir artış olduğunu kaydeden Karaca, “Sanıyorum bu hem bir ihtiyaca denk düşüyor. Hem de bu tablo hepimize önemli şeyler anlatıyor. Son yirmi yıldır Türkiye’de kapitalizm, işçileri daha güvencesiz hale getiren politikalarla şekillendi. İş güvencesizliği, düzensiz çalışma koşulları ve sendikal örgütlenmeye yönelik engeller, işçilerin karşısına çıkan en büyük sorunlardan biri. Bu sorun sadece işçilerle sınırlı değil. Bugün gençler de kadınlar da güvenceli bir iş talep ediyor. İş güvencesi, patronların keyfine bırakılmamalı; yasal bir çerçeveye oturtulmalı. Aksi takdirde, geleceğe dair hiçbir güvence kalmıyor ve toplum, belirsizlik içinde yaşamaya mahkûm ediliyor. Ancak iş güvencesinin bir hayal olmadığını, kazanılabilecek temel bir hak olduğunu unutmamak gerekiyor” diye konuştu.

“İşçilerin haklarını kazanabilmesi için kendi gücünü ortaya koyması şart”

İşçilerin örgütlenme önündeki barajlar nedeniyle sendikalı olsalar bile mücadeleyi büyütmekte zorlandığını ve ağır çalışma koşulları ile uzun mesailerin sosyal hayattan kopuşa yol açarak işçilerin örgütlenme çabasını sekteye uğrattığını aktaran Karaca, “Öte yandan, yasal düzenlemeler de işçilerin aleyhine şekilleniyor. Bir gece yayımlanan bir kanun hükmünde kararnameyle ya da Antep’te görüldüğü gibi valilik kararıyla grev hakkı yasaklanabiliyor. Bu durum, işçilerin anayasal haklarını bile kullanamamasına yol açıyor. Yasaksız grev hakkı, sadece bir sendikal mesele değil, aynı zamanda politik bir mücadele alanı. Elbette meselenin yalnızca bir yasa değişikliğinden ibaret olmadığını biliyoruz. Hepimiz mecliste neler olup bittiğini takip ediyoruz. İşçilerin haklarını gerçekten savunabilecek bir yasa değişikliği, ancak işçilerin örgütlü gücüyle mümkün olabilir. Mecliste yüzde 85’i patron olan bir yapının olduğu düşünülürse, işçilerin haklarını kazanabilmesi için doğrudan kendi gücünü ortaya koyması şart. Dolayısıyla bu mücadeleyi yalnızca meclis gündemine taşımak yetmez; işçi sınıfının siyasete doğrudan müdahale edebilecek bir güç haline gelmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Birlikte yol almak istiyoruz”

Son olarak sürecin yalnızca fabrikalarla sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayan Karaca, “işçi mahallelerinden kampüslere, yurtlara kadar geniş bir mücadele hattı oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz. İşçilerin, gençlerin ve kadınların bu mücadeleye katılımını nasıl güçlendirebiliriz, İzmir’de ve diğer kentlerde bu süreci nasıl büyütebiliriz, gibi konularda birlikte fikir alışverişinde bulunmak ve yol almak istiyoruz” diye konuştu.

“Bir başlangıç olabilir”

eğitim sen ziyaretinde Lülüfer Körükmez konuşuyor

Fotoğraf: Emirhan Durmaz/ Evrensel

Ardından konuşan Eğitim Sen İzmir Üniversiteler Şubesi Başkanı Dr. Lülüfer Körükmez, Türkiye’de uzun süredir toplumsal mücadele ve örgütlenme biçiminin sosyal medya üzerinden şekillendiği bir furyanın var olduğunu kaydederek, “Bunun çok pasifleştirici bir etkisi var ve işlemediğini görüyoruz. Bu bakımdan kampanya çok değerli görünüyor ve ne yapabiliriz konusunda düşünmek isteriz” diye konuştu.

Ardından söz alan Dr. Efem Bilgiç ise Türkiye’de yan yana gelmenin giderek zorlaştığını belirterek, “Örgütlenmekte, derdimizi anlatmakta ve insanlara ulaşmakta zorluk çekiyoruz. Bunun en büyük engellerinden birisi giderek değişen ve sürekli zayıflayan sendika kanunu. Sınıf mücadelesinin öncülüğünü yapması gereken hareketler kendileri bir araya gelip güç sergileyemiyor. Çünkü önümüzde mevcut rejimin yarattığı etkiler var ve bunu bir yerden kırmak lazım. Bu açıdan kampanya bir başlangıç olabilir” ifadelerini kullandı.

Son olarak konuşan Doç. Dr. Mehmet Kuyurtar ise akademisyenlerin genellikle sahadan veri alıp geldiğini kaydederek, “O verileri emek-sermaye çelişkisi ve sınıf mücadelesi ekseninde bir sonuca dönüştürmek fikri çok zayıflamış durumda. Ancak teorik olarak bunda diretmek durumundayız” diye konuştu. Ardından akademi alanının da giderek işçileştiğine ve güvencesizleştiğine değinen Kuyurtar, bunun akademi alanındaki sendikal anlamda birincil mesele durumunda olduğunu kaydetti. (Evrensel)

Evrensel'i Takip Et