EMEP Milletvekili İskender Bayhan: Âlâ'nın açıklaması hak mücadelesinin bitmeyeceğini gösteriyor
Emek Partisi Milletvekili İskender Bayhan, Abdullah Öcalan'ın silah bırakma çağrısını Gündem Özel'de değerlendirdi.
DEM Parti İmralı Heyeti, bugün PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşme sonrası Öcalan’ın mesajını kamuoyuyla paylaştı. Heyet, Öcalan’ın “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir. Bu tarihi sorumluğu üstleniyorum” çağrısını okudu.
Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Öcalan'ın çağrısını Gündem Özel'de değerlendiriyor.
Öcalan'ın mesajını değerlendiren Bayhan, "Özellikle Kürt siyasi hareketinin ama Türkiye'de emekten, barıştan ve demokrasiden yana, sömürülen ve ezilen tüm toplum kesimlerinin bundan sonraki mücadelesini doğrudan ilgilendiren bir çağrıyla yüz yüzeyiz. Son paragraftaki vurguyu değerlendirirsek ben bunun bir çağrı olduğu kanaatinde değilim, bu bir talimat. Çağrının başından sonuna kadar kurgusunu düşündüğümüzde, yapılan tespitlerini düşündüğümüzde hem politik zemini açısından hem de pratik eylem ve örgütlenmeye yönelik vurguları açısından çağrı olan ksıımları da var. Ancak PKK'ye yönelik işaret ettiği husular açısından bir çağrı değil. Bence daha önceki ifadelerinden ne farkı var diyeceksek eğer PKK'ye kurucusu olarak, tarihsel koşulları hatırlatarak, yaklaşık 40 yıllık sürecin köşeli özeti üzerinden bir talimat veriyor Öcalan. Diyor ki 'kongrenizi toplayın, bundan sonraki mücadelenizi, atacağınız adımları devletin ve toplumun demoktatikleşmesi ve onunla uzlaşı içerisinde atmak üzere kendinizi feshedin.' Onun için ben bunun çağrıdan çok talimat olduğu kanaatindeyim" dedi.
AKP Genel Başkanvekili Efkan Âlâ'nın “Çağrının özü silahların bırakılması ve terör örgütünün kendisini feshetmesidir. Biz sonuca bakarız” ifadelerini değerlendiren Bayhan, "Tek adam cephesi bu süreci hep 'terörün bitmesi' olarak ifade ediyordu, hatta 'gelsin Mecliste söylesin' deniyordu. Öcalan artık bu tutuma bir yanıt vermiş oldu. Bunun üzerinden Efkan Ala'nın açıklaması yeni bir boyut katıyor, tek adam iktidarının bu durumdaki pozisyonunu ortaya koyuyor. 'PKK buna uyacak mı, ona bakarız' diyor. Bugüne kadarki sürece bakılırsa eğer PKK'nin buna uyması beklenir. PKK de Öcalan'ın iradesini tanıyacağını söylemişti. Efkan Ala, PKK 'bu karara uyuyoruz' şeklinde bir tutum almazsa Öcalan'ın talimatını değersizleştirecek bir tutum sergiliyor. Bu sürecin başından beri Kürt sorunun çözümü açısından değil, esas olarak Kürt siyasi hareketinin bir döneminin sembolü olmuş bir örgütlenmenin son bulması ve askeri yöntemlerle çözümünün gündemden çıkması; demokratik bir zeminde tartışılması ve ilerlenmesi yönünde yıllardır bu ülkenin sosyalistlerinin, emekten ve barıştan yana olan güçlerinin dile getiridiği tutumun ne kadar kıymetli olacağının PKK ve Öcalan tarafından karşılık bulduğu ama hala AKP iktidarı tarafından karşılığının ne olacağı yönünde açıklama beklerken bir koşul daha koyduğu görülüyor" diye konuştu. Efkan Ala'nın tutumunda demokratik ve siyasi çözümde ayak sürümüş tutumun sürdürüldüğünü ifade eden Bayhan, "Bu bize aynı zamanda ne anlatıyor? Bu ülkede ekonomik ve politik hak ve özgürlükler mücadelesinin bitmemesi gerektiğinin ve bitmeyeceğinin bir göstergesi. Çünkü Efkan Ala'ya sormak lazım, eğer PKK kendini feshederse siz ne yapacaksınız? Bugün halen daha koşul sıralıyorlar. Hala buradan Cumhur İttifakı'na yarayacak hesaplar yapacağınıza biz de sizin şimdi ne yapacağınızı merak ediyoruz. PKK kendini feshederse ne yapacaksınız? Bu iktidar açısından hamaset ve propagandanın süreceğini gösteren bir açıklama" dedi.
"Bahçeli'nin bu süreci yarattığını söylemek hakları için direnenlere haksızlık olur"
Bayhan, "Bu sürecin Bahçeli'nin açıklaması ile geliştiğini söylemek bu zamana kadar bu ülkede her dinden, milliyetten işçi ve emekçinin, hakları için direnenlerin emeğini yok saymak anlamına gelir. Bahçeli'nin burada devlet cephesinden, tek adam iktidarının küçük ortağı olarak oynadığı bir rol var. Öcalan sadece Bahçeli ve Öcalan açısından değil, bütün siyasi partileri katarak bir vurgu yapıyor. Bahçeli ve Erdoğan'ın da bunu kolaylaştırdığını, önünü açtığını söylüyor. Yoksa onun sayesinde olduğunu söylemek -bence Öcalan da bunun farkında, Erdoğan'a ve Bahçeli'ye dönük övgüler bence metinde de yok, Öcalan'ın üslubunda da yok, bu övgülerin de önünü kesmek gerekir- Bahçeli'nin bu zamana kadar ve halen de sürdürdüğü halkların en ufak hak kırıntısına dahi tahammül edemeyen tavrını yok saymak olur" ifadelerini kullandı.
Çağrı metninde yer alan "Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır" ifadelerini değerlendiren Bayhan, şöyle dedi: "Bu metinde yer alan en temel metinlerden biridir. Bu ifadeler, DEM Parti de dahil olmak üzere Kürt siyasi hareketinin bu zamana kadar sürdürdüğü politikanın, programının yenilenmesini gerektirecek tespitler içeriyor. Bugün tüm dünyada da görüyoruz ki, şiddet ve baskının yükseldiği günleri yaşıyoruz. Emperyalizm yeni çatışmaları, savaşları doğuruyor. Bunu yanı başımızda Filistin'de görüyoruz örneğin. İçerde de tek adam yönetiminin gerici-faşist bir rejim kurmak için her fırsatı değerlendirdiğini, her gün yeni bir antidemokratik yasa düzenlemesiyle siyaset yaptığını, kayyımları, operasyonları görüyoruz. O günün dünyasında sosyalizmin kazanımlarını görüyoruz, ancak bugün açısından bu koşullar yok. Dünya genelinde yükselen ırkçı-baskıcı rejimleri düşündüğümüzde, tüm dünyada halkların başına yeni çoraplar örüyorlar" dedi.
"Programatik olarak yeni yol çiziliyor"
"Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir" ifadelerinin herkese yönelik olduğunu vurgulayan Bayhan, "Öcalan'ın söylediğinde 'demokratik araçlar siyasete yön vermeli' ve 'eylemde tutum uzlaşı olmalı' vurgularını görüyoruz. Bu nasıl olacak peki? Karşımızda uzlaşıyı temel alan egemen sınıflar, devlet yapılanması ya da iktidarı var mı? Yok. O nedenle ben buradan programatik olarak yeni yol çiziyor sonucunu çıkarıyorum. Elbette bunlar çok tartışılacak" dedi. "Silah değil siyaset öne çıkıyor" ifadelerini de yorumlayan Bayhan, "Bu da koşulların farklılaşmasına ilişkin benzer bir tespit. Ancak yapılması gerekene, atılacak adıma dair somut bir talimat var" ifadelerini kullandı.
DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel'in "Bu çağrının muhatabı PKK’dir. Rojava ve DSG’ye (SDG) dair bir çağrı söz konusu değil" ifadeleri sorulan Bayhan, şöyle değerlendirdi: "Metinde PKK ve bağlı örgütlerin feshine vurgu yapıldığı için bu içeriye dönük bir çağrı. Suriye'ye ve Avrupa'ya yönelik bir çağrı yok. Daha sonra böyle bir çağrı gelir mi bilmiyorum. Daha önce duyduğumuz 4 tarafa çağrıdan ikisi mevcut bu açıklamada."
"Halklar süren siyasi baskıları görüyor"
Açıklamaya yurttaşların tepkisini de aktaran Bayhan, "Açıklamanın yapıldığı salonda hava bir yanda hüzün, bir yanda belirsizlikleri içeriyordu. Karmaşık bir duygu vardı" dedi. Bugün tek adam iktidarınca yürütülen baskının Türk ve Kürt halklarınca görüldüğünü vurgulayan Bayhan, "Faşist bir rejim inşasına girişildiği bir dönemden geçiyoruz. Grevlerin yasaklandığını, sosyal medya paylaşımlarından dahi evlerin basıldığını, halkın iradesini ezerek kayyımların atandığı bir süreçten geçiyoruz. Dolayısıyla beklentiler ve Öcalan'ın açıklaması arasında bir tezatlık var. Ancak bunları hep konuşacağız. Biz buradan tek adam iktidarına ve onun gerici-faşist rejim inşasına karşı mücadeleyi daha ileriden yürütmemiz gerektiği bir süreç olduğu sonucunu çıkarmalıyız. Bu ülkede demokratik hak ve özgürlüklerden yana herkesin yan yana tutum almasına ihtiyacımız var. Bu yok değil ve her geçen gün artıyor. Bunun için her geçen gün daha fazla emek sarfediyoruz" dedi.
Bayhan, CHP'nin nasıl bir tutum alması gerektiği sorusuna "HDK'nin Yargıtay kararlarına rağmen terör örgütlenmesi olduğu iddia edilerek 53 kişinin evlerinin basıldığına ve 30'unun tutuklandığına şahit olduk. Dolayısıyla demokratikleşme mücadelesinin tek adam iktidarından bir şeyler beklenerek verilemeyeceğinin her gün yeni bir örneğiyle karşılaşıyoruz. CHP de dahil olmak üzere biz, şöyle bir tutum alınması gerektiğini düşünüyoruz: Kürt sorunun askeri yöntemlerle çözümü döneminin kapanması olumludur, küçümsenmemelidir. Ancak biz Bahçeli ve Erdoğan'ın 'kardeşliği inşa ettik' propagandalarına ve hamasetine müsaade edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu ülkede gerici-faşist bir rejim inşasına giren bir iktidarın olduğu yüksek sesle tekrarlanmalıdır. Eğer Kürt sorunun çözümü konuşuluyorsa muhattap Bahçeli ve Erdoğan'dır, şimdi nasıl bir adım atacaklar? Örneğin tecrit kalkacak mı? Bunu CHP de sormalıdır. Bunun için baskı yapılmalıdır. Bu ülkede düşünce ve politik faaliyetlerinden dolayı rehin alınmış on binlerce yurttaşımıza ilişkin bir siyasi af çıkacak mı? Bunun için baskı yapmak gerekiyor. Anadil hakkı, eşit yurttaşlık hakkı gibi maddeleri içeren bir paket gelecek mi? 'Terörle mücadele' adı altında yürütülen baskı politikalarına son verilecek mi? Bunları konuşmak, bunlar hakkında baskı yapmak gerekir" dedi. Biz halen iktidar cephesinden bir açıklama göremedik" şeklinde yanıt verdi.
"Şimdi taleplerin daha ileriden sahiplenmesi gerekilir"
İktidarın baskı ve saldırılarını artırması riskinin sürdüğünü ifade eden Bayhan, "Buradan bir yumuşama beklemek mümkün değil. O nedenle bu talepleri bugün daha ileriden sahiplenmek gerekiyor. CHP de dahil olmak üzere tüm muhalefet partileri bunu yapmalı ancak asıl olarak bu ülkede emekten, demokrasiden yana olan herkesin bu mücadeleyi büyütmesi gerekiyor. Biz CHP ile olan görüşmemizde de elbette bunu da konuştuk. Bugün işçilerin emekçilerin, çeşitli toplumsal kesimlerin hak arama mücadelesini kesmeyecek bir tutum alınması gerektiğini konuştuk. Büyük oranda mutabık olduğumuzu da söyleyebiliriz" dedi. Öcalan'ın "Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir" notunu değerlendiren Bayhan, "Bu açıklamanın ardından devletin yapması gerekeni yapmasının beklendiğine ilişkin bir not. Ancak bir koşul değil. Metinde yok, sözlü olarak iletiliyor. Ezilen halklar için de, işçiler emekçiler için de bu sömürü ve baskı düzenine karşı mücadeleyi büyütmekten başka bir çare yok. Bu fikrin temsilcileri yüzyıllar önce bilimsel bir anahtar koymuş önümüze. Bugün de bunun doğrultusunda işçiler emekçilerin, ezilen halkların birleşerek bir mücadele hattı örmesi, ancak lehe bir sonuç doğurur" diye konuştu.
(Evrensel)
Evrensel'i Takip Et