ODTÜ'de yükseköğretimin geleceği ve akademik mücadele tartışıldı
Motus Lisansüstü Araştırmalar Grubu tarafından ODTÜ'de düzenlenen panelde yükseköğretimin mevcut durumu, akademik özgürlüklerin kısıtlanması ve akademik emeğin geleceği ele alındı.

Fotoğraf: Evrensel
Ankara – Motus Lisansüstü Araştırmalar Grubu tarafından ODTÜ'de düzenlenen Akademinin Duvarlarını Aşmak: Yükseköğretimin Geleceği ve Kolektif Mücadele etkinliğinde, Türkiye'de yükseköğretimin mevcut durumu, akademik özgürlüklerin kısıtlanması ve akademik emeğin geleceği ele alındı. ODTÜ Eğitim Bilimleri Bölümü'nden Doç. Dr. Gökçe Gökalp, Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümü'nden Doç. Dr. Muammer Kaymak ve Motus'tan Meltem Demiralp'in konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte, üniversitelerin giderek piyasaya bağımlı hale gelmesi, artan iş yükü ve akademisyenlerin güvencesizleşmesi gibi temel sorunlar tartışıldı.
Akademik kriz: artan iş yükü, güvencesizlik ve beyin göçü
Doç. Dr. Gökçe Gökalp, Türkiye'de akademik sistemin ciddi bir kriz içinde olduğunu belirterek, akademik özgürlüklerin daraldığını ve üniversitelerin hükümet politikalarına bağımlı hale geldiğini vurguladı. Türkiye'de çok sayıda üniversite bulunmasına rağmen birçoğunun akademik niteliğinin düşük olduğunu, doktora ve yüksek lisans öğrenci sayısının hızla arttığını ancak akademisyen sayısının bu artışı karşılayacak düzeyde olmadığını belirtti. Gökalp, özellikle genç akademisyenlerin düşük maaşlar ve güvencesizlik nedeniyle büyük zorluklar yaşadığını, akademik emeğin giderek değersizleştiğini dile getirdi. Türkiye'de akademisyen maaşlarının yoksulluk sınırının altında kaldığını ve beyin göçünün hızlandığını belirten Gökalp, yurtdışına giden akademisyenlerin üretkenliklerinin arttığını ancak geri dönme oranlarının düşük olduğunu gösteren araştırmalara dikkat çekti. Akademik değerlendirme sistemlerinin de sorunlu olduğunu belirten Gökalp, yayın sayısına dayalı akademik performans ölçümünün niteliği göz ardı ettiğini söyledi. Akademisyenlerin araştırmalarının çalınmasından korkarak fikirlerini paylaşmaktan çekindiğini, bu durumun akademik izolasyona yol açtığını ifade etti. Akademik dayanışma ağlarının güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Üniversitelerin şirketleşmesi ve bilimin ticarileşmesi
Etkinliğin bir diğer konuşması olan Doç. Dr. Muammer Kaymak, akademik kapitalizm kavramından yola çıkarak üniversitelerin tarihsel dönüşümünü ele aldı. Üniversitelerin geçmişte de tamamen hakikat peşinde koşan yapılar olmadığını, devlet-sermaye ilişkileri içinde şekillendiğini belirtti. Bugün ise akademik emeğin piyasa kurallarına tabi hale geldiğini ve üniversitelerin giderek şirketleştiğini vurguladı. Akademik araştırmaların büyük sermaye gruplarının kontrolü altına girdiğini belirten Kaymak, yayın süreçlerinin dahi ticari hale geldiğini, akademisyenlerin yayın yapabilmek için ücret ödemek zorunda kaldığını ifade etti. ABD'de akademik çalışanların yüzde 75'inin güvencesiz ve part-time çalıştığını, Türkiye'de de özellikle özel üniversitelerde akademisyenlerin düşük maaşlarla birden fazla kurumda çalışmak zorunda bırakıldığını aktardı. Kaymak, neoliberal politikaların üniversiteleri piyasa aktörlerine dönüştürdüğünü belirterek, akademisyenlerin proje bazlı teşvik sistemleriyle akademik emeğin denetim altına alındığını söyledi. Akademik bilginin metalaştırılmasına karşı kolektif bir mücadele yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
Dayanışma ve alternatif mücadele yolları
Motus'tan Meltem Demiralp ise akademik emeğin güvencesizleşmesine ve bilimin ticarileşmesine karşı alternatif mücadele yollarının geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Akademi içerisindeki çalışma koşullarının proleterleşmeyi işaret ettiğini söyleyen Demiralp, performans baskısı ve güvencesizlik ile şekillenen çalışma pratiklerinin ağırlık kazandığını ifade etti. Lisansüstü öğrencilerin ve araştırma görevlilerinin bu durumdan en çok etkilenen kesimler olduğunun altını çizdi. Sermayenin üniversite ile ilişkisinin daha da arttığını söyleyen Demiralp, piyasaya uygun bir üniversite modelinin yaratıldığını, bilimsel projelerin ve üniversite kadrolarının piyasa önceliklerine göre belirlendiğini dile getirdi. Bilimsel bilgi üzerindeki tahakkümün normalleştirildiği, bilim emekçisi ve akademisyenlerin proleterlesştiği bir ortamda bireysel arayışlara karşı kolektif mücadelenin ön açıcı olacağını dile getirdi. Motus'un bu ihtiyaca binaen ortaya çıktığını vurgulayan Demiralp, tüm yüksek lisans ve doktora öğrencilerini Motus'un bir parçası olmaya davet etti. Etkinlik, üniversitelerin geleceği üzerine yapılan tartışmalarla sona erdi. (Evrensel)
Evrensel'i Takip Et