2 Mart 2025 04:42
/
Güncelleme: 13:52

Yargı, adım adım nasıl AKP’nin aparatına dönüştü?

Yargıdaki kadrolaşma ve bağlı gelişen siyasallaşma süreci bir günde olmadı. İlk önemli hamle 2010'daki anayasa referandumu iken esas darbe başkanlık sistemi ile geldi.

Yargı, adım adım nasıl AKP’nin aparatına dönüştü?

Fotoğraf: Akın Çeliktaş/DHA

İstanbul – Bugün yargı sistemi en çok siyasallaşma düzeyi ile tartışılıyor. Ancak yargıdaki kadrolaşma ve bağlı gelişen siyasallaşma süreci bir günde olmadı. Yıllara yayılan yasal düzenlemelerle yargı adım adım iktidarın sopası haline dönüştürüldü.

AKP, ilk iktidar yıllarından itibaren yargıyı kontrol etmek ve iktidarını güçlendiren bir araca dönüştürmek için çaba harcadı. Ancak bu yolda ilk önemli hamle 2007 referandumu oldu. Referandumla ilk kez cumhurbaşkanını halkın seçmesi gündeme getirildi. Ordu başta olmak üzere devlet bürokrasisi ve Avrasyacı siyasi blok buna ayak diredi. Genelkurmayın 27 Nisan muhtırasına yanıt Ergenekon operasyonu oldu. Devamında gelen Balyoz, KCK, askeri casusluk gibi operasyonel dava dosyalarına “yasal düzenlemeler” eşlik etti.

2010 anayasa referandumu

AKP’nin yargı üzerindeki hakimiyetini sağlayan dönüm noktalarından ilki 12 Eylül 2010 referandumu oldu. 2010 anayasa değişikliği ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu hükümetin güdümüne girdi. Anayasa Mahkemesinin yapısı değişse de üyelerinin atamasında cumhurbaşkanının belirleyiciliği arttı. 12 Eylül rejimini sonlandıracağı iddia edilen anayasa değişikliği rejimi, AKP’nin ve o dönem baş müttefiki olan Gülen Cemaatinin ihtiyaçlarına uygun yeniden tahkim edildi. Referandum sonrası Gülencilerin polis ve yargı içerisindeki etkinliği arttı. Referandumla devlet içindeki geleneksel güç odaklarının tasfiyesi de sağlanırken hemen sonrasında Erdoğan ve Gülenciler arasındaki egemenlik mücadelesi de başlamış oldu. Gezi direnişi, çözüm süreci, bölge illerindeki operasyonlar, kayyımlar ve yaygın tutuklamalar da bu dönemde oldu.

Öküz öldü, ortaklık bozuldu

AKP ile cemaat arasındaki ortaklık 17-25 Aralık 2013’te yargı ve emniyet içerisindeki Gülenci kadroların Erdoğan ve yakın çevresine yönelik başlattığı rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile bozuldu. 17 Aralık sonrası AKP tek hedef olarak kendi kadrolarını yargı içerisinde etkin hale getirmeye yoğunlaştı. 12 Ekim 2014 tarihinde yapılan HSYK seçimleri bu açıdan kritik bir yerde duruyordu. AKP, Yargıda Birlik Platformunu cemaate karşı bir koalisyon olarak sundu ve bir kez daha, ulusalcı ve liberal “sol”un bir kısmının desteğini alarak başarılı oldu.

AKP, HSYK seçimlerini kazandıktan hemen sonra HSYK’nin kurumsal yapısını ve seçim yöntemini bir kez daha ihtiyacına uygun olarak değiştirdi.

2016: Allah’ın lütfu

2016’daki darbe girişimi ise AKP’nin yargı üzerindeki iktidarını mutlaklaştırdığı sürecin başlangıcı oldu. Erdoğan’ın “Allah’ın lütfu” diye nitelediği darbe girişimi sonrası yargıdaki cemaatçi kadrolar tasfiye edildi, yerine müttefik güçler konumlandırıldı.

Hakim ve savcıların üçte biri FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla ihraç edildi, yerlerine çok sayıda hakim ve savcı alındı. Adalet Bakanlığı, ihtiyaç olan hakim ve savcıları alırken bizzat AKP üyesi kişileri tercih etti. 2016’dan bu yana AKP’de yöneticilik sıfatı bulunan binin üzerinde avukat, hakim ve savcı oldu. 70 puan barajı da kaldırıldığı için yargıda yandaş kadrolaşmanın önü açıldı. Hukukun askıya alındığı bu uzun süreli dönemde Anayasa da askıya alındı, ülke OHAL ile yönetildi.

Bu süreçte Erdoğan’ın en büyük destekçisi Devlet Bahçeli oldu. Başkanlık sistemine geçilmesi için ilk çağrıyı yapan da Bahçeli’ydi.

Son darbe: Başkanlık sistemi

16 Nisan 2017’de şaibeli bir halk oylamasıyla kıl payı kabul edilen anayasa değişikliği ile parlamenter sistem sona erdi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen ve tüm yetkinin tek adamda toplandığı sisteme geçildi. HSYK’nin adındaki yüksek kelimesi çıkartıldı, Hakimler ve Savcılar Kuruluna (HSK) dönüştü ve yapısı değiştirildi.

HSK, yargının yürütmeye bağımlılığının temel taşı oldu. Yüksek yargıdaki atamalarda “tek adam” yani cumhurbaşkanı belirleyici hale geldi. Bu ortamda yüksek yargı kurumlarının başkanları, siyasi parti genel başkanı olan Cumhurbaşkanı ile beraber çay toplamaktan, onun önünde cübbelerini iliklemeye çalışmaktan çekinmedi. (Politika Servisi)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!

90 bin fazla: 301 bin 397 kapasiteli cezaevinde 392 bin 456 kişi kalıyor.

32 adet: 11 cezaevi yapımı sürüyor, 21 yeni cezaevi projesi hazır.

Yüzde 700: 2002’de 49 bin 512 olan mahpus sayısı yüzde 700 arttı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et