2 Mart 2025 04:44
/
Güncelleme: 07:50

Naif Bezwan: ‘Paylaşım, iletişim ve hesap verme kültürüne ihtiyaç var’

“Barışa duyulan ihtiyaç zalimce sömürüldüğü, türlü baskı, operasyon ve kayyım politikalarıyla yürütüldüğü sürece Kürt toplumunun süreci algısında önemli bir değişiklik beklememek gerekir.”

Naif Bezwan: ‘Paylaşım, iletişim ve hesap verme kültürüne ihtiyaç var’

Fotoğraf: Dilan Temiz/ Evrensel

Gözde Tüzer
gozdetuzer@gmail.com


PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısına destek açıklamaları gelirken pek çok siyaset bilimci ve akademisyenin de değerlendirmeleri devam ediyor. Öcalan’ın çağrısını gazetemize değerlendiren Siyaset Bilimci Naif Bezwan, fesih çağrısının silahların bırakılması ile birlikte dillendirilmesinin PKK’ye bir “rejim değişikliği” önerisi olduğuna dikkat çekti. Bezwan süreç siyasi ve hukuki zemine çekilirken Kürt halkının süreci sahiplenmesi açısından da “Sorumlu, samimi ve açık değerlendirmelerle toplumun direncini güçlendirecek bir paylaşım, iletişim ve hesap verme kültürüne ihtiyaç var” dedi.

PKK Lideri Abdullah Öcalan mesajında “Kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” dedi. Öncelikle bu mesaj ne anlama geliyor?

Sorunuzun cevabına geçmeden önce metnin nasıl ele alınabileceğine dair bir değerlendirmede bulunmak yerinde olur. Öncelikle çağrı metninin lafzını aşan (Hukukçular bunu “black-letter” metodu olarak adlandırırlar) daha bütünsel ve dinamik bir şekilde ele alınmasına ve okunmasına ihtiyaç var. Bu da hem bu çağrının üzerinde şekillendiği tarihsel bağlamı ve verili bölgesel jeopolitik konjonktürü analize dahil etmeyi hem de sürecin muhtemel seyri ve doğuracağı olası sonuçlar üzerinde düşünmeyi de gerekli kılmaktadır. Buradan bakıldığında metnin en kritik noktalarından biri, hiç kuşkusuz sorunuzda da belirttiğiniz gibi örgütün kendini “feshetmesi”dir. 

Öncelikle burada basit anlamda bir şirketin feshinde değil de büyük bir mücadele tarihine ve hafızasına sahip; çoklu coğrafyalarda siyasi, askeri ve kültürel olarak konumlanmış; devasa bir kitlesel güce sahip bir hareketten ve bağlı yapılardan bahsediyoruz. Fesih kavramı hukuki boyutuyla genel anlamda “Bir sözleşmenin ya da antlaşmanın taraflarından biri tarafından ileriye etkili olarak sona ermesi” anlamında kullanılmaktadır. Mesela Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin 28. maddesi feshi düzenlemektedir. Sözleşme, belirtilen 20 yıllık süreden iki yıl önce taraflardan birinin fesih bildiriminde bulunması durumunda, sözleşme iki yıl sonra bütün taraf devletler bakımından sona erer. Ancak bilindiği gibi bu süre 1956 yılında dolmuş olmasına rağmen bu zamana dek taraf devletlerden hiçbirisi feshi ihbar hakkını kullanmamış olduğundan sözleşme hâlâ yürürlüktedir. Teşbihte hata olmaz ama Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu feshedildi, yerini Türkiye Cumhuriyeti aldı. Yeni tarihsel bir form değişikliği bir rejim değişikliği aracılığıyla gerçekleştirildi. Daha yakın tarihten bir başka önemli bir örnek gerekirse, 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin jeopolitik varlığına son verilerek yerini Bağımsız Devlet Topluluğu aldı. Bu tür siyasi “fesih” örneklerini çoğaltmak mümkündür. Ancak vurgulanması gereken nokta şudur ki, hukuki anlamıyla fesih bir sözleşmenin taraflarından birinin iptali anlamına gelirken, siyasi boyutuyla fesih süreçlerinin bir form değişikliğine işaret ettiğinin altını çizmek yerinde olur. Biraz Hegelci bir tarifle ifade edersek, fesih ne evrende kül olmak ne de tarihin sonu anlamına gelmektedir. Tam tersine, hayatın eski bir biçiminin son bularak yeni bir biçimle varlığını sürdürmesidir; yani öznelliği onaylayarak kendini yeniden kurma kapasitesini ve iradesini ortaya koymasıdır. 

Özetle, çağrıda fesih talebinin silahların bırakılması ile birlikte dillendirilmesi daha köklü bir form değişikliğine işaret edilmekte ve bu anlamda PKK’ye bir “rejim değişikliği” önerilmektedir. Başka bir deyişle, PKK’nin kendini sadece örgütsel ve askeri olarak değil, aynı zamanda siyasi, stratejik ve ideolojik olarak yeniden konumlandırması ve köklü bir şekilde dönüştürülmesine vurgu yapılmaktadır. Bu form değişikliğinin nasıl gerçekleşeceği açık bir sorudur. Ancak her halükarda PKK’nin önünde, nihayet bir örgütten kendini demokrasi içinde, kapsayıcı ve sürdürülebilir kurumlarla yöneten “siyasi bir topluma” dönüştürme imkanı mevcuttur.

Naif Bezwan

Fotoğraf: Naif Bezwan

Açıklamada “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır” denildi. Bu tam olarak ne anlama geliyor?

“Federasyon” ve “özerklik” gibi çatışma çözümleri bağlamında geçerli ve makul olarak görülen çözüm yollarının “aşırı milliyetçilikle” izah edilmesi çubuğun çok sert bir şekilde büküldüğüne işaret etmektedir. Elbette bu yaklaşım çatışma çözümlerinin müktesebatının doğru bir şekilde ele alınma kaygısından ziyade reel politik güç dengelerini yansıtmaktadır. Kürtler için statü tanımlayan her tür siyasi çözüm çerçevesini bir nefret objesine dönüştüren iktidar ve muhalefet bloku ortamında, metinde bu kavramlardan imtina edilmesinin siyaseten anlaşılır bir tarafı var. Ancak bu kavramların itibarsızlaştırılması ve aşırı milliyetçilik ile özdeşleştirilmesi meselesinin haklı olarak çok vurgulanan “siyasi ve hukuki zemine” taşınmasına hizmet etmeyi zorlaştıracağı da tarihsel tecrübeyle sabittir.

Ek ifadesi dengeleme ve telafi etme çabası

Açıklamanın sonunda Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan'ın dört saatlik görüşmenin sonunda heyetle paylaştığı notu aktardı. “Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” mesajında Öcalan ne demek istemiş olabilir?

Bu şüphesiz çağrının bir başka kritik noktasına işaret etmektedir. Elbette PKK Lideri Öcalan bu çağrıda dile getirilen taleplerin hem PKK açısından hem de Kürt toplumunun ezici çoğunluğu açısından bıçağı kemiğe dayandıran bir niteliğe sahip olduğunun farkında. Nihayet metinde devlete adreslenmiş “siyasi ve hukuki” bir çözüm çerçevesi önerilmemektedir. Şifahen aktarılan ek ifadelerin metnin yorumuna dahil edilme ihtiyacının duyulması, çağrı metninin tek yanlı karakterini dengeleme ve telafi etme girişimi olarak görülebilir.

Sorumlu, samimi ve açık davranılmalı

Son olarak bu açıklama kitlelerde nasıl bir karşılık bulacaktır?

Kürt toplumunun, kendi hak ve özgürlüklerini garanti altına alacak bir barışa ekmek ve su kadar ihtiyaç duyduğu gerçeği ne kadar vurgulansa yeridir. Bu ihtiyaca karşılık verilecek demokratik açılımlara umut ve güvenle sarılmak istemektedir. Ancak silahlardan arındırılmış siyasi ve hukuki bir çözüme duyulan derin ve yaygın ihtiyaç ile bu ihtiyaca baskı politikalarıyla karşılık verilmesi Kürtler üzerinde derin etkiler yaratmaktadır. Barışa duyulan ihtiyaç zalimce sömürüldüğü, türlü baskı, operasyon ve kayyım politikalarıyla yürütüldüğü sürece Kürt toplumunun süreci algısında önemli bir değişiklik beklememek gerekir. Çağrının yarattığı tepkilerden de anlaşılacağı üzere sahada karşılığı olmayan beklentiler yaratarak demoralizasyona yol açacak tutumları tetiklemek yerine daha sorumlu, samimi ve açık değerlendirmelerle toplumun direncini güçlendirecek bir paylaşım, iletişim ve hesap verme kültürüne ihtiyaç var.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!

90 bin fazla: 301 bin 397 kapasiteli cezaevinde 392 bin 456 kişi kalıyor.

32 adet: 11 cezaevi yapımı sürüyor, 21 yeni cezaevi projesi hazır.

Yüzde 700: 2002’de 49 bin 512 olan mahpus sayısı yüzde 700 arttı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et