4 Mart 2025 15:58
/
Güncelleme: 17:14

Halk TV'ye yönelik 'bilirkişi' davasında 5 gazeteci için beraat kararı verildi

Halk TV'ye yönelik 'bilirkişi' davasının ilk duruşmasında karar çıktı. Savcı ceza isterken, mahkeme tüm gazetecilere beraat ve kanalın tutuklu yayın yönetmeni Suat Toktaş için tahliye kararı verdi.

Halk TV'ye yönelik 'bilirkişi' davasında 5 gazeteci için beraat kararı verildi

Barış Pehlivan, Suat Toktaş, Kürşad Oğuz, Serhan Asker, Seda Selek

Ekrem İmamoğlu'nun ifşa ettiği bilirkişiye cevap hakkı tanınan yayın nedeniyle Halk TV'de 5 gazeteci için açılan davanın ilk duruşması bugün görüldü. Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'ın tutuklu yargılandığı davada gazeteciler için toplam 55 yıl hapis cezası talep edildi. Mahkeme 5 gazeteci hakkında beraat, tutuklu bulunan Suat Toktaş hakkında tahliye kararı verdi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun adını açıkladığı bilirkişi ile yapılan telefon görüşmesinin yayınlandığı Halk TV hakkında açılan "bilirkişi" davasının ilk duruşması Çağlayan Adliyesi 54. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Kimlik tespitleri tamamlanan duruşma saat 09:40 itibarıyla başladı. Tutuklu yargılanan Suat Toktaş ile sanık diğer gazeteciler ve avukatlarının hazır bulunduğu 54. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, salonun küçüklüğü nedeniyle çok sayıda gazeteci giremedi.

Halk TV’nin Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, program müdürü Kürşad Oğuz, programcı Seda Selek, Barış Pehlivan ve sorumlu müdür Serhan Asker'in yargılanacağı davayı, Hasan Cemal, Musa Kart, Yalçın Doğan, Alper Taş, Ruşen Çakır ve CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Burhanettin Bulut, Mahmut Tanal, Utku Çakırözer, Gökhan Zeybek ve TİP milletvekilleri Sera Kadıgil ve Ahmet Şık'ın da bulunduğu çok sayıda siyasetçi de izliyor.

İlk savunmayı Seda Selek yaptı

Sunucu Seda Selek, "23 yıllık gazeteciyim. 27 Ocak haber akışında canlı yayındaydık. O gün İmamoğlu’nun açıklaması vardı. Canlı yayında bu toplantıyı verdik. Basın toplantısı bittikten sonra İmamoğlu’nun açıkladığı konuları değerlendirmeye başladık. Program devam ederken rejiden kulağıma Barış Pehlivan’ın haber içeriği söylendi. Bu içerik çok kısaydı. Değerlendirme yapacak bir içerik de yoktu. Bu gazetecilik faaliyetidir. Bilirkişi merak edilen bir kişiydi, soru sorulması doğaldır." dedi.

Oğuz: Gazeteciliğe açılmış bir davadır

Gazeteci Kürşad Oğuz, muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine kadar birçok farklı görevde bulunduğunu belirterek, "Bu dava bana ve arkadaşlarıma değil gazeteciliğe açılmış bir dava. İmamoğlu’nun basın toplantısındaydım. Bilirkişi S.B.’ı merak ediyordu. Herkesin merak ettiği hakkında iddialar olan kişi ile Barış Pehlivan ile konuştuğunu fark ettim. Bu görüşme önemliydi ve kaydı yapıp gönderdim. Gazetecilik refleksi ile yaptığı kaydı Suat Toktaş’a gönderdim herhangi bir ekleme çıkarma yapmadan. Amacım ifadelerin eksiksiz olarak kayıt altına almaktı. Ne benim ne de Suat Toktaş’ın suç işleme kasti yoktu. Söz konusu bilirkişi İBB ile raporlarını zaten teslim etmiş. Biz o kaydı yaparken o raporlar zaten varmış. Yargıyı nasıl etkilemiş olabiliriz? Özgür, bağımsız haber kanallarının nefesinin kesilmesi, toplumun haber alma hakkının engellenmesidir." dedi.

Soruşturmaya konu olan gün, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun İBB ile ilgili davalara atanan bilirkişi hakkındaki basın toplantısını izlediğini, o toplantı başladığı andan itibaren Türkiye'de en çok konuşulan, merak edilen kişinin S.B. isimli bilirkişi olduğunu anlatan Oğuz, şunları kaydetti:

"Herkes birbirine onun kim olduğunu sordu. O an işini iyi yapan her gazetecinin aklından geçen şey, o bilirkişiye ulaşıp ona söz hakkı vermek ve hakkındaki suçlamalara ne cevap vereceğini öğrenmekti. Bu, o günün en önemli haber konusuydu ve ciddi bir haber niteliği vardı. Toplantı bitiminde gazeteciler ve konuklar dağılırken binanın dışında gazeteci arkadaşım Barış Pehlivan'ın bir telefon konuşması yaptığını gördüm. O konuşmaya kulak verdiğimde, kendisinin S.B. adlı bilirkişiye ulaştığını ve onunla konuştuğunu anladım. Tamamen gazetecilik refleksiyle, hakkında pekçok suçlama yapılan bilirkişi S.B.'ın söyleyeceklerini atlamamak, ağzından ne çıkıyorsa onu ikinci bir kez daha net olarak duymak maksadıyla kayıt cihazını açtım ve kaydettim.

'Bilirkişi bir gazeteciyle konuştuğunun bilincindeydi'

Bilirkişi, Barış Pehlivan'la yaptığı telefon görüşmesinde son derece rahat, tüm sorulara cevap veren hatta espri yapan bir tavırdaydı. Kendisine yapılan suçlamaları reddetti, bir kısmının yalan olduğunu söyledi. Barış, Halk TV'den aradığını söyledi ve hatta mümkünse yüz yüze de konuşmak istediğini belirtti, dolayısıyla o bilirkişi bir gazeteciyle konuştuğunun bilincindeydi hatta bu bilinçle konuşmayı da sürdürdü.

Gazetecilere kamunun verdiği görev ve sorumluluk, olayların açığa çıkmasına, gerçeklerin bilinmesine aracı olmak ve haberin her muhatabını dinleyerek, objektif gazetecilik prensibi gereği sözlerini paylaşmaktır. Bunun da ötesinde, tüm Türkiye'nin konuştuğu ve bulmak istediği ismi bulup konuşturmak bir gazetecilik başarısıdır. Ben de bu görev bilinciyle ve tamamen gazetecilik refleksiyle yaptığım kaydı hiçbir çıkarma, eksiltme yapmadan, doğrudan Yayın Yönetmeni arkadaşımız Suat Toktaş'a gönderdim. Tekrar ediyorum, bu kaydı yaparken temel saikim, sabah boyunca gündem olan şahsa söz hakkı tanıdığımızı bilmek ve şahsın tüm konuşmalarının atlanmadan bire bir hafızaya alınmasını sağlamaktı... 

'Gazetecilik refleksiyle hareket etti'

Bu kaydı tamamen gazetecilik refleksiyle yaptığımı tekrar etmek istiyorum. Kaydın programda yayınlandığını daha sonra sosyal medyadan öğrendim. Yukarıda da belirtiğim gibi suç işleme kastımız yoktu. Benim de Suat Toktaş'ın da yoktu. Suat Toktaş'ın da bu kaydın yayınlanmasında tamamen gazetecilik refleksiyle hareket ettiğini biliyorum. Kendisi de benim gibi bahse konu kişiye iddialara ilişkin bir söz hakkı tanıdığını düşünerek bu kaydı o anda yayına girdi.

Gazetecilik mesleğini icra etmemiz münasebetiyle katılmış olduğumuz bir çok toplantıda, söyleşide yahut yapmış olduğumuz röportajlarda bu şekilde kayıtlar yaparız. Bunun haricinde ben, yapmış olduğum yerli yabancı pek çok söyleşiyle kayıt alışkanlığı edinmiş biriyim. Dolayısıyla bu kayıt hem gizli saklı bir kayıt değildir. Hem açıklamaları aracısız dinlemek hem de muhatabın söz hakkına dair bir kayıttır. Bu vesileyle benim tarafımdan bir ifşada bulunulmadığını da vurgulamak isterim.

Bilirkişi üzerinden yargıya müdahale suçlamasına gelirsek... Bunu nasıl yapmış olduğumu açıkçası anlamadım. Söz konusu bilirkişi belediyeyle ilgili raporlarını yazmış ve yargıya ocak ayı başında, yani çok önceden teslim etmiş bir isim. Barış'ın kendisi ile yaptığı görüşme ise 27 Ocak'ta gerçekleşiyor. Dolayısıyla zaten kronolojik ve objektif olarak değerlendirme yapıldığında bizim onun raporlarını etkileme veya kendisini etki altına alma gibi bir eylemimizin olamayacağı aşikar. Aksi durumun kabulü hayatın olağan akışına aykırı olacaktır."

Kürşad Oğuz, yargılamaya konu suçlamanın, aslında bir gazetecilik başarısı ve gazeteciliğin temel prensiplerinin uygulanması olduğunu söyledi.

Pehlivan: İddia edilen 'suç delilinin' tutanağı yok

Gazeteci Barış Pehlivan savunmasına iddianameyi eleştirerek başladı. Pehlivan, "İddianame sayfalarca İmamoğlu’nun basın toplantısında ne dediğini aktarmış. Bize ne, size ne, bu davaya ne? Bitmiyor… Onlarca televizyon, radyo, web sitesi ve sosyal medya kanalından biri olan Halk TV’deki, Ekrem İmamoğlu’nun bu basın toplantısına dair yapılan yorumların çözümleme tutanağı var. O da 3 sayfa. Aynı soruyu soracağım: Bu davayla ne ilgisi var o programda neler konuşulduğunun? Evet… İddianamenin yarısı bu iki konuşma tutanaklarıyla dolu. Kaldı mı bize 6,5 sayfa… Sabırlı sabırlı sayfaları çeviriyorsunuz... Bir kez daha beş kez daha yüz kez daha çevirseniz neyi bulamazsınız biliyor musunuz? Bu davanın asıl konusu olan telefon görüşmesinin çözüm tutanağını. Evet, bu iddianamede her şey var ama 14 yıla kadar hapislerin istendiği, iddia edilen 'suç delilinin' tutanağı yok. Sadece 12. sayfada şöyle bir cümleyi görüyoruz: 'Dosya içeriğinde mevcut çözümleme tutanağında da belirtildiği üzere…' Bilgisayarın mürekkebi mi var ki bitsin, elektrik mi çok yazıyor da tasarruf edilsin, yoksa başka bir niyet mi var: Sahi, bu davayla doğrudan ilgisi olmayan her şeyi koyup 13 sayfalık iddianame yazan Savcı bey, yarım sayfalık görüşme tutağını neden esirger?" diye sordu.

‘İmamoğlu’nun iddialarının asıl olarak araştırılması lazım değil mi?​’

Telefon görüşmesinde neler konuşulduğunu aktaran Pehlivan, "İBB Başkanı İmamoğlu’nun basın toplantısına davet edilen gazetecilerden biriydim. Müsaittim, gittim. Giderken basın toplantısının konusunu bilmiyordum. Giderken kimseden izin almadım. Giderken Halk TV ile de yani Suat Toktaş ile de Kürşad Oğuz ile de bir ön görüşmem ya da planım olmadı. Şimdi… Düşünün… 16 milyon insanın yaşadığı İstanbul’u yöneten bir siyasetçi, milyonların izlediği bir basın toplantısında çok çarpıcı bir iddiada bulunuyor. Bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın için şu cümleleri kullanıyor: ‘Olmayan şeyleri yazıyor…’, ‘Adli makamları yanıltıyor…’, ‘Mahkemeyi aldatıyor…’, ‘Hukuksuz rapora imza atıyor…’, ‘Sahte bilirkişi raporu yazmaktan yargılandı…’, Normalde… Bu binanın, bu binadaki savcı odalarının ve mahkeme salonlarının, bu binada görev yapan yargı mensuplarının görevi nedir? Türkiye Cumhuriyeti’nde hukuku egemen kılmak değil mi? O halde, milyonlarca insanın takip ettiği, oy verip yönetici yaptığı bir siyasetçinin dedikleri ihbar kabul edilmez mi? Yani, İmamoğlu’nun iddialarının asıl olarak araştırılması lazım değil mi? Diyelim ki bu adliyedeki tüm yargı mensupları böyle düşünmüyor. Ben safım. İyi güzel de hafızam var benim. Bırakın yaşadıklarımı, gazeteci olarak görevim var benim." dedi.

Ekrem İmamoğlu’nun basın toplantısının ardından ilgili bilirkişiye hakkındaki iddiaları sormak için ulaştığını ifade eden Pehlivan, "Tamamen gazetecilik refleksi ve haber atlatmak için yapılan bir görüşmeydi. Eminim ve biliyorum ki, Kürşad Oğuz da Suat Toktaş da ‘yaptığım görüşmenin bir kelimesi bile eksiksiz aktarılmasın, iddialara karşı objektif durmak için yanıt hakkı da verelim ve iyi bir gazetecilik yapalım’ diye davrandı." diye belirtti.

'Bilirkişinin görüşmek istemediğime dair bir irade beyanı olmadı'

Savcının üç ayrı suçlamada bulunduğunu ancak bunları delillendiremediğini ifade eden Pehlivan, savcının ve bilirkişinin tezini şöyle özetledi:

"Bilirkişi C., konuşmak istemediğini ısrarla beyan etmiş ama ben sorularıma devam etmişim. Bilirkişinin bağımsız ve tarafsız olmadığı yönünde bir kamuoyu oluşmasını amaçlamışım. Bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs etmişim. Bir de bilirkişi Canayakın’ın hem şikayet dilekçesinde hem de ifadesinde söylediklerini özetleyeyim: İmamoğlu’nun basın toplantısından sonra telefonu bilmediği numaralar tarafından defalarca aranmış. Benim telefonumu açmış ve ben kendimi “Halk TV’den Barış Pehlivan” olarak tanıtmışım. Ben ısrarla kendisiyle konuşmak istemişim. O benim teklifimi kabul etmemiş ama ben buna rağmen baskıcı bir üslupla medyadaki iddialara cevap vermek zorunda olduğunu söylemişim. Bir de, ben kendisiyle zorlayıcı bir üslupla konuşmuşum. Sahi, görüyor musunuz neler neler yapmışım! Savcı beyin ve müşteki bilirkişinin iddiaları böyle. Peki gerçek öyle mi? İşte tam da burada, savcının iddianameye koymaktan imtina ettiği çözümleme tutanağına bakmamız lazım. Yani sözde 'suç delili' olan telefon görüşmesindeki diyaloğa… Çünkü tüm bu 14 yıl hapis istemi haklı ise, buradan çıkacak.

1. İDDİA NE: Bilirkişi konuşmak istememiş!

1. GERÇEK NE: Telefon görüşmesinde benimle konuşmak istemediğine dair bir cümle yok. Aksine, ben kendisine yaşını sorunca espri yaparak “Geceleri katma 36 buçuk” diye yanıt veriyor. İnsan konuşmak istemediği bir kişiye, görüşmenin ortasında bu espriyi yapar mı? Özetle, bilirkişinin benimle telefonda görüşmek istemediğime dair bir irade beyanı olmadı. Benim Halk TV’den arayan bir gazeteci olduğumu bilmesine rağmen sorularımı yanıtladı.

Bilirkişinin istemediği şey konuşmak değil, Halk TV stüdyosunda ağırlanmak ve gazetecilik amacıyla yüz yüze görüşme isteğim…

2. İDDİA NE: Baskıcı bir üslupla konuşmuşum ve hatta iddialara cevap vermek zorunda olduğunu söylemişim!

2. GERÇEK NE: Baskıcı bir üslupla konuşsam, bilirkişi bana 4 kez “kusura bakmayın”, 2 kez de “başarılar dilerim” der mi? Elbette demez. Kaldı ki, ben konuşma boyunca hiçbir cümlemde “iddialara cevap vermek zorunda olduğunu” söylemedim. Özetle konuşmamız bir gazeteci ve söyleşi yapılan kişi arasında geçmesi gerektiği mesafede, nezaket içinde geçti.

3. İDDİA NE: Bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs etmişim ve onun tarafsız olmadığı yönünde bir kamuoyu oluşmasını istemişim!

3. GERÇEK NE: Eğer bu iddia doğru olsaydı, siz bugün çözüm tutanağında “yalan konuşuluyor, AK Parti ve MHP davalarında da görev aldığı” karşı argümanını da göremezdiniz. Konuşmamızın tamamına baktığınızda, bilirkişiyi etkileme veya aleyhinde bir kamuoyu oluşturma amacından ziyade, onun kendisini ifade etme yani tam tersi bir amaç kastımızın olduğu kolaylıkla görülebilir.

'Geçmişte yazılıp teslim edilen bilirkişi raporunu etkileyemem'

Kaldı ki, ilgili sorular CHP’li belediyelerin eski soruşturmalarına dair. Ve ilgili suç maddesi (yani TCK 277) soruşturmayı değil, “görülmekte olan davayı” kapsıyor. Yani, zaten geçmişte yazılıp teslim edilen bilirkişi raporuna dair bir etkileme yapmam için zaman makinesinin icat edilmesi gerekiyor. Böyle bir makine bildiğim kadarıyla icat edilmedi, ben de ışık hızından hızlı hareket edip geçmişe doğru yolculuk yapamıyorum ve zaten isnat edilen suç maddesi soruşturmayı kapsamıyor… Özetle bu iddia da kadük."

'Halk TV değil de A Haber olsaydı, bugün bu dava olmazdı'

Pehlivan ses kaydını yayımlayan AKP'lilerin ve Yeni Şafak gazetesi hakkında işlem yapılmamasını da eleştirerek "Sanık Suat Toktaş değil de ölüme neden olan Kızılay Başkanı’nın çocuğu olsaydı, bu davada tutuklu sanık olmazdı!' Lakin… Söylemezsem, yani en başta işaret ettiğim işin özünü anlatmazsam eksik kalır. Kitabın ortasından konuşacağım: Bu soru-yanıtı yayımlayan Halk TV değil de A Haber olsaydı, bugün bu dava olmazdı. Kimseyi kandırmayalım." dedi.

Toktaş: ‘Bu kararı Suat Toktaş almıştır yazan kişi kaçmaz’

Barış Pehlivan'ın ifadesinin ardından tutuklu bulunan Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş savunma verdi.

Savcılık ve hakimlik ifadelerinden eksiklik ve yanlışlıklar olduğunu belirten Toktaş, Seda Selek ve Serhan Asker'in bu olayda dahilleri yoktur. Kaçma şüphesiyle tutuklandım ancak kaçmak isteseydim o gün kaçabilirdim. İşimin sorumluluğunu aldım. Bu kararı Suat Toktaş almıştır yazan kişi kaçmaz. Burada karartılacak bir delil yok çünkü ses kaydı yayınlandı. Aynı ses kaydını Hamza Dağ ve Melih Gökçek yayınlıyor. Beyaz TV'de Osman Gökçek yorum yapıyor. Onlara suç olmayan bize suç." diye belirtti.

Gazetecilik mesleğinin yargılandığını belirten Toktaş, "38 yıllık gazeteci olarak hukuku iyi bilirim. Anayasa, devletin haber verme hakkını düzenlediğini belirtir; biz de bu haktan yararlanıyoruz. Türkiye'de gazetecilik, siyasal çatışmalar nedeniyle unutulmuş ve zarar görmüştür. Bu dosyada hepimize beraat kararı verilmesi gerekir. Soruşturma bile açılmaması gereken bir durumla karşı karşıyayız. Siyasi bir kişilik günlerdir açıklama yapacağım turpun büyüğü heybede diyor. Kamuoyunun büyük merakı vardı. O güz izlenme oranları çok yüksekti. O gün bir isim duyduk hakkında iddialar var. Barış arıyor gazetecilik yapıyor. Ben yayınladım. Sorumluluğu alıyorum. Ama bir süreç var onu anlatıyorum. Suç işleme kastım olsa o ses kaydını tekrar verirdim. Bir kez kez yayınlamışım. Bilirkişi adını da baş harfleriyle vermişim." dedi.

Savcı mütalaasında gazetecilere ceza istedi

Gazetecilerin savunmalarının ardından mütalaasını veren savcı, 5 gazeteci hakkında ceza, tutuklu bulunan Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'ın da tutukluluğunun devamını istedi.

Mahkemeden beraat ve tahliye kararı 

Bir süre sonra kararını açıklayan mahkeme Suat Toktaş, Serhan Asker, Kürşad Oğuz, Barış Pehlivan ve Seda Selek hakkında 'yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçundan' beraat, aynı iddialar kapsamında 34 gündür tutuklu bulunan Suat Toktaş hakkında tahliye kararı verdi. Mahkeme ses kaydı nedeniyle 'iletişimin ihlali' yönünden ise dosyanın ayrılmasını kararlaştırdı. (Medya Servisi)

Evrensel'i Takip Et