“Boubon’un Tanrılaştırılmış İmparatorları”, tarihi eser kaçakçılığını anlatıyor
“Boubon’un Tanrılaştırılmış İmparatorları” romanı Arkeoloji ve Sanat Yayınları’ndan çıktı.

“Boubon’un Tanrılaştırılmış İmparatorları” kitabının kapağı
Atlas dergisi yazarlarından Yusuf Erkan’ın “Boubon’un Tanrılaştırılmış İmparatorları” romanı Arkeoloji ve Sanat Yayınları’ndan çıktı. Kitap tarihi eser kaçakçılığına bir kapı aralıyor. Evrensel kültür mirası olan eserlerin nasıl talan edildiğine dair alan araştırmaları yapan Erkan, kitabın bu ilk cildinde antik dönemin ünlü heykeltıraşı Polykleitos’u kurguyla Boubon’a getiriyor, bronzcu Boubon Heykel Atölyesi’nde sebasteion için heykellerini döküyor.
Romanın arka planında tarihçi Diodoros’un yazdıklarından hareketle tiran Moagates ile kardeşi Semias’ın iktidar çekişmesinin yer aldığı Boubon, bir süre ünlü bronzcuya ev sahipliği yaparak tekmil antik dünyada ününe ün katıyor. Görkemli heykeller ve büstlerle donatılan Boubon, Anadolu’da ve Roma’da kendine özel bir yer ediniyor.
Kitabın tanıtım metninde yer alan bilgilere göre; “Anadolu’nun güneybatısında Kuzey Likya’da bulunan Boubon yurtdışına kaçırılan bronz heykelleriyle ünlü bir kent. Boubon, antik dönemlerde bronz heykelleri kaçırmak isteyen kaçakçılara karşı el birlik mücadele vermiş ve eşkıyaları bastırmasındaki rolüyle İmparator Commodus’tan teşekkür mektubu alarak; Likya Birliği’nde iki oyluk statüsünden üç oyluk şehir statüsüne yükseltilmişti. Birliğin Xhanthos, Patara, Tlos, Pınara, Myra ve Olympos gibi birinci sınıf kentleriyle aynı seviyeye gelen Boubon, zamanla “İmparatorlar Kenti” olarak ünlenir. Antik dönemlerde eşkıyalara karşı el birlik mücadele veren Boubon halkı, 1970’li yıllarda İbecik halkı olarak topyekûn kenti yağmalar ve kendisine kuşaklar boyunca hizmet edecek bir kültür turizmi potansiyelini kendi kazma ve kürekleriyle yok eder. Köylülerin dönemin yasal boşluklarından yararlanarak yürüttükleri kaçak kazılarda baş kaçakçı Çömbül, kırsal koşullarda bir inşaat işçisiyken uluslararası kaçakçılık zincirinin ilk halkasında zirvede bir yaşam sürmeye başlar. Çömbül dünyanın en önemli müzelerine ve özel koleksiyonlarına pazarlanan bronz heykellerin iktidarı eliyle bir yaşam sürmenin ayrıcalığını bir süre yaşar. Ancak kaçırdığı nokta şudur; heykelleri elde etmek için el altından onu destekleyen kara ekonominin çarkları, heykeller çıkmaz olunca o çarkların arasında kaybolup gitmesine ses çıkarmaz. Sıradan bir İbecik’linin heykellere bağlı kabuğunu yırtma çabaları trajik bir şekilde sonlanır.”
Roman önemli bir bölümü yurtdışına kaçırılan tarihi eserlerimizin nasıl kaçırıldığına dair bir kapı aralarken, ilk defa pazarlıklarda geçen diyaloglara yer vermesiyle de bir tanıklık sunuyor. (Kültür Servisi)
Evrensel'i Takip Et