Ramazan merdiven altı atölyelerde: 17 yaşında, 11 saat çalışma; gel de orucu bozma
17 yaşındaki çocuk İşçi İsmail, ramazanda 11 saat çalıştığı merdiven altı atölyede susuzluğa dayanamadığı için bu yıl ilk defa orucunu tutamıyor.

Fotoğraf: MA
Eren Yüceboy
yuceboye@gmail.com
İstanbul — Ramazan 5’inci gününü geride bırakıyor, inananlar bu yıl günde 17 saate yakın oruç tutuyor. Ramazan gözlerimizde camilerin minarelerinin arasına asılmış mahyalarla, geniş iftar sofralarıyla, fırınların önündeki pide kuyruklarıyla canlansa da merdiven altı atölyelerin de bir ramazanı var. 17 yaşında MESEM programına kayıtlı Çocuk İşçi İsmail bu yıl ilk defa orucunu kırıyor, 11 saat çalışıyor, “Susuzluğa dayanamam” diyor. Bir başka Çocuk İşçi Suat ise bu yıl evlerine çok sevdiği ramazan pidesinin girmediğini anlatıyor.
Tersaneler Caddesi’nin denize bakan yanı onlarca tersanenin peş peşe sıralanmasıyla uzar gider. Diğer yanıysa, çoğunluk tersaneler için ara mal üreten Gemi Sanayi Sitesine açılır. Gemi Sanayi Sitesi irili ufaklı çokça atölyeden oluşmaktadır. Bu atölyelerin birçoğunda yalnız birkaç işçi çalışır. O birkaç işçinin içlerinde ise mutlaka MESEM programına kayıtlı çocuk işçiler bulunur.
"MESEM’e kayıt oldum daha rahat iş bulurum diye"
Onlardan birisi İsmail. Henüz 17 yaşında. Hayatının son birkaç yılını şu şekilde özetliyor İsmail: “Biz Urfalıyız. Babam bundan on yıla yakın süre önce geldi buraya tersanede çalışmaya. Şimdi de hâlâ tersanede çalışıyor. O zaman biz annem ve kardeşlerimle birlikte memlekette kaldık. Sonra vakit geçti. Benim de yaşım gelince, ben de çıktım geldim çalışmaya. Urfa’da lise ikiye kadar okumuştum. Devam etmeyecektim normalde. Bir seneye yakın, okulla hiçbir alakam olmadı. Buraya gelince MESEM’e kaydoldum, daha rahat iş bulabilirim diye. Okuldan da şu an çalıştığım atölyeye yönlendirdiler. Gemilere yangın ekipmanı üretip satan bir yer.”
"Çalışırken susuzluğa nasıl katlanırım bilmiyorum"
Geçen seneye kadar orucu aksatmadığını söylüyor İsmail. Ama bu yıl niyetlendiyse de imkanı olmamış tutmaya: “Çalışırken zor... Gerçi zor demek de doğru değil. Sonuçta zor olacak ki kendini terbiye edebilesin. Ama benim söylediğim orucun zor olması değil. Açlıktan yana bir sıkıntı çekmem. Ama çalışırken susuzluğa nasıl katlanılır bilmiyorum. Günde 11 saat çalışıyoruz zaten. Yerimizde durmuyoruz. Havalar da şimdi yavaş yavaş ısınmaya başlıyor. Birkaç gündür sıcak. Atölyenin içi dışarıya göre çok daha fazla sıcak. O kadar sıcak ortamda o kadar çalışınca dili damağına yapışıyor insanın. Su içmek zorunda kalıyorsun.”
"Burada zengin sofrası olmaz"
Kendisi dışında, aynı evi paylaştığı herkesin oruç tuttuğunu, aksatmadığını da söylüyor İsmail. Yaşadıkları evde kendisi ve babası dışında üç akrabaları daha var. Beş kişi bir evi paylaşıyorlar. Babası ve İsmail bir odada birlikte kalıyorlar. İftar vaktinde kurulan sofrayı ise şu şekilde anlatıyor: “İlk iftarda özendiler biraz. Biraz evde kendileri yaptılar, biraz da dışarıdan söylediler. Ama ilk iftar olduğu içindi. İkinci gün öyle değildi mesela. Bundan sonra da öyle olmaz. Her zaman ne yiyorlarsa onu yerler. Menemen yapar yerler, ekmek arası kaşar salam yapar yerler, soğan kavururlar... Hepsi de kazandığı paranın yarısını memleketine, ailesine gönderen insanlar. Burada zengin sofrası kurmaları mümkün olmaz.”
"Daha ramazan pidesi görmedim evde"
Suat da İsmail gibi MESEM programına kayıtlı bir çırak. Kumlama sistemleri üreten, tamirini yapan bir atölyede çalışıyor. Kendisinden başka 5 işçi daha çalışıyor aynı yerde ama tek çırak kendisi. Oruç tutmadığını söylüyor o da. Gerekçelerinden biriyse sigara. “Sabah uyanır uyanmaz aç karına mutlaka bir tane içmem lazım. Yoksa güne başlayamıyorum.” diyor. Kendisi oruç tutmasa bile ailesi tutuyor. “Hiç aksatmazlar.” diyor. “Ben hiç oruç tutmadım hayatım boyunca ama ramazan ayında evde pide olmasını sevmişimdir hep. Bu yıl iki iftar geçirmiş olduk. Daha pide görmedim evde. Sormadım da neden pide almadıklarını ama muhtemelen ya pide sırasına girmeye üşenmişlerdir ya da pahalı gelmiştir...”
Ramazan kolisi vermek günah mıymış?
Sohbet hayat pahalılığına varınca oruç tutmamasının başka gerekçelerinin de olduğunu söylüyor Suat, “Fakirin halinden anlayalım diye oruç tutuyoruz güya. Ama o zaman benim tutmama gerek yok. Ben her gün yaşıyorum aynı hayatı. Zenginler benim hayatımı anlamak için oruç tutsunlar, yeter” diyor. Çalıştığı atölyede bu seneye kadar sürekli ramazan kolisi verildiğini ancak bu yıl verilmeyeceğinin söylendiğini anlatıyor Suat, “Ben çalışmaya başlayalı birkaç ay oldu. Geçen ramazan yoktum. Ama eski işçiler söylüyorlar, her yıl koli verirmiş patron. Bu yıl geldi, konuştu bizimle. Vermeyecekmiş bu yıl. Güya, ramazan kolisi dağıtmak da günahmış. Tam anlamadım ama böyle bir şeyler dedi. O da yalan söylüyor bana kalırsa. ‘Beş tane kişiye yapacağım alışveriş bana masraflı geldi, o yüzden bu yıl vermeyeceğim’ diyemiyor tabii” diyor.
Evrensel'i Takip Et