6 Mart 2025 23:04
/
Güncelleme: 23:06

Umudu mücadele büyütür

Bu baskı süreci iktidar kanadında bir gücün değil aksine güçsüzlüğün, istikrarın değil aksine dengesizliğin ve sıkışmışlığın bir çıktısı olarak kendini gösteriyor.

Umudu mücadele büyütür

Arşiv | Fotoğraf: BMN Network/Flickr (CC BY-2.0)

Berfin Ezgi TATLI

İstanbul

Gözaltılar ve tutuklamalar… Neredeyse her sabah bu haberlerle uyanıyoruz. BirGün gazetesinden Halk TV’ye, belediyelerden sanatçılara ve siyasetçilere, kısacası toplumun geniş bir kesimine dönük operasyonların sayısı her geçen gün artıyor. Son olarak “HDK soruşturması” adı altında yürütülen kumpas operasyonlarıyla; aralarında Emek Partisi İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros, Kaos GL Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar, Pınar Aydınlar gibi isimlerin bulunduğu 30 kişi tutuklandı. Polis ifadesi yeterli görüldüğü için savcılık, tutuklananların bir kısmından ifade almaya gerek bile duymadı. Yürütülen süreç HDK operasyonuyla birlikte esas emek ve demokrasi güçlerinin mücadelesini bastırmaya dönük bir süreçtir.

Güçsüzlüğün göstergesi olarak baskılar

Yaşanan bu baskıların oluşturduğu bir korku iklimi var elbette. Çünkü korkunun başlıca kaynaklarından birisi baskıdır. Ancak bu baskı süreci gücün değil aksine güçsüzlüğün, istikrarın değil aksine dengesizliğin, rahatlığın değil sıkışmışlığın bir çıktısı olarak karşımıza çıkıyor. AKP iktidarı açısından da böyle bir durum söz konusu. Yerel seçim sürecinde yaşadığı kayıplar sonrasında güç kazanmakta zorlanan iktidar; toplam bir muhalefeti sindirme, itibarsızlaştırma ve parçalama çabası içerisinde. İmamoğlu’na dönük açılan soruşturmalar da bunun bir parçası.

Kürt sorunun “çözümü” için atılan adımlar, barış süreci olarak tarif edilen yeni durumda iktidarın iç ve dış politikadaki sıkışmışlığının ve güç kaybının bir ürünü. Bir yanda barış süreci diyerek yürütülen süreç, diğer yanda kayyum atamalarının devam etmesi, HDK operasyonu yanında Kürt siyasetçilerin tutuklanması; bu sürecin iktidar bloğu tarafından Kürt halkının taleplerinin esas alınmadığını gösteren örneklerden birkaçı.

Erdoğan-Şimşek programının yarattığı yoksulluk, yaşam koşullarından memnun olmama hali iktidarın kitle desteğini kaybetmesinin önemli yanlarından birisi. TÜSİAD’da farklı sebeplerden olsa da bu ekonomi programına ilişkin rahatsızlığını son dönemde dile getiriyor. Ekonomik açıdan istikrarı sağlayamadıkça da bu istikrarsızlığı ve huzursuzluğu baskı ve zor yoluyla yönetmeye çalışıyor.

Sürecin gidişatını mücadele belirleyecek

Siyasi iktidarın bu uygulamaları, gençliğin geleceğini karartmaya yönelik sistematik bir süreç olarak devam ediyor. İnşa edien rejim, kendi dışında her kesimin sesini kısmayı ve ifade özgürlüğünü gasbetmeyi hedefliyor. Bu hedef doğrultusunda üniversitelerdeki, liselerdeki baskılar artıyor, söz hakları kısıtlanıyor. Kulüp ve topluluklara dönük müdahale artıyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde Boğaziçi’de 28 kulüp ve 6 topluluğun 1 ay içerisindeki etkinlikleri rektörlükçe yasaklandı. Yani toplumsal destek azaldıkça, baskı ve korku politikalarıyla ayakta kalma çabası hız kazanıyor. Bu da elbette Türkiye ve tek adam rejimi açısından yeni bir dönemin kapılarının aralandığını da gösteriyor.

Ancak sürecin nasıl ilerleyeceğini mücadelenin gidişatı belirleyecek demek yanlış olmaz. Bugün açısından muhalefetin bütününe dönük saldırılar karşısında kendi talepleriyle alanlara çıkan, iktidarın ekonomi programından tutalım siyasal adımlarına itiraz eden herkes bu gidişatın yönünü belirlemede etkili olacaktır. Boğaziçi’de kulüp yasakları sonrası yüzlerce öğrencinin kampüste eylem yapması, diğer üniversite kulüplerinin baskıları kabul etmediklerini dile getiren dayanışma mesajlarıyla destek olması bunun bir örneği. Metal işçilerinin yasaklara rağmen grevini sürdürmesi ve kazanması, Antep’teki işçilerin yasaklara rağmen sürdürdüğü direniş, haklarımız ve geleceğimiz için birlikte hareket edersek bu yasakları aşabileceğimizin en somut örneklerinden.

Gençlik gelecektir. Geleceğin ise tek adam rejiminin karanlığına teslim edilmemesi gerektiği açık. Tüm baskılara rağmen dayanışmayı güçlendirmek, mücadeleyi büyütmek ve özgür bir gelecek için adımlar atmak, Türkiye gençliğinin elindedir. Baskıların karşısına özgürlük mücadelesini koymak ve demokratik bir Türkiye mücadelesini büyütmek, Türkiye gençliğinin kendi yaşamlarının da gidişatını belirleyecektir. Bulunduğumuz her alanda, kendi taleplerimizi en geniş birlikteliklerle dile getirmek; farklı kesimlerin bir araya gelerek taleplerini ortak bir mücadeleyle büyütmesi, yaratılan korkunun yerini hızla umuda bırakacaktır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek imzasıyla taşıt alım satımı hariç ülkedeki tüm alım satım işlemlerinde dövizle ödemenin önü açıldı.

Evrensel'i Takip Et