Burslar yetmiyor mu? İşte İŞKUR Gençlik Programı
İŞKUR Gençlik Programı geçim sorununa geçici bir çözümü ifade ediyor gibi görünse de aslında öğrencileri part-time çalıştırmak burslara yeterli zam yapılmasına tercih ediliyor.

Fotoğraf: Vikiçizer/Wikimedia Commons (CC BY-SA 3.0)
Sıla BULANIKLI
ODTÜ
İŞKUR Gençlik Programı’ndan birçoğumuz üniversite sekreterliklerinden gönderilen e-postalar yoluyla haberdar olduk. Üniversite öğrencileri olarak geçinme, barınma, beslenme sorunu yaşarken esnek çalışma şartlarıyla bizi “cezbeden”, harçlığımızı çıkarma “fırsatı” sağlayan bu programa birçoğumuz başvurduk. Peki Erdoğan’ın bu program hakkındaki açıklamaları, AKP iktidarının politikaları ve küresel siyasetteki neoliberal uygulamalar bağlamında nereye oturuyor?
İktidar: Program, “ülkenin beceri ekosistemini genişletmeyi” hedefliyor
Devlet, okuluna, derslerine odaklanması gereken öğrencilerin “ekonomiye katkıda bulunmasını” teşvik etmeye çalışıyor. Erdoğan, öğrencilerin okurken bir yandan da çalışmasını “öğrencilerin kendini geliştirmesi” olarak nitelendiriyor. Oysaki birçoğumuz zaten derslerimizden ziyade geçinmeye çalışıyoruz.
İktidarın; okuması, gençliğini yaşaması gereken öğrencilere iş gücü olarak göz koyması da yeni bir durum değil. Devlet, MESEM programı aracılığıyla henüz lise çağındaki gençleri hedef alarak, onları haftanın dört günü sanayi vb. alanlarda çalıştırırken —sözde “niteliklerini ve becerilerini geliştirmelerini teşvik ederken” — kendilerine asgari ücretin 3’te 1’ini reva gören bir politikayı sürdürüyordu. Meslek liseli gençlerin eğitiminden kısan, onları “ucuz, istihdam güvencesiz ancak nitelikli” iş gücü olarak ekonomiye katmayı amaçlayan bu politika, 2016’dan beri zorunlu ve örgün eğitimde yürürlükte.
MESEM’de çocukların işçileştirilmesinin korkunçluğunda çoğumuz hemfikir olsak da İŞKUR Gençlik Programı’nı ilk bakışta problemli bulmayanlarımız da çok olacaktır.
Programın pazarlanmasında etkili olan “kendini geliştirme”, “beceri kazanma” gibi ifadeler, arkalarında yatan sistemi gizleyen, insanı şirketleştiren, onu “verimlilik” ve “kişisel gelişim” gibi kavramlar üzerinden değerlendiren anlayışlar olarak iktidarın siyasi sözlüğünde yerini alıyor.
Bu kavramlar yeni değil. ’80 sonrası neoliberal söylemin birey üzerindeki en önemli tezahürü kişinin kendi zaman ve aktivitelerini kişisel gelişim ve verimlilik üzerinden anlaması ve anlamlandırmasıdır. Öğrencilerin ve emekçilerin kendilerini bir “homo economicus”, yani “ekonomik insan” olarak yeniden kurgulamaları, tam olarak bu tip söylemler sayesinde gerçekleştiriliyor. Sermayenin hegemonik konumu, bireyin hem kendini ile hem de etrafındaki dünyayı anlama biçimini şekillendiriyor.
Her dakika değerli: CV’ni doldurmalısın
Bu söylemin genişlemesine paralel olarak, üniversite içindeki “kariyerist” eğilimlere sahip oluşum ve topluluklar gittikçe genişleyerek daha fazla alan ve görünürlük kazanmaya başladı. İŞKUR Gençlik Programı kimi öğrenci için geçim sorununa geçici bir çözümü ifade ediyorken kimi öğrenci içinse CV’ye yazılacak ekstra bir deneyim gibi görünüyor. Bu verimlilik söylemi ise politikanın arkasında yatan gerçekliği büyük oranda maskelemekte başarılı oluyor.
Öğrencileri “işçileştirme” politikaları, iktidarın, iş gücü maliyetini düşürmek için izlediği yollardan bir tanesi. Bu senenin başında KYK burslarına “komik” bir zam yapan yönetim, bursları yükseltmek, öğrencisinin yaşam kalitesini artırmak yerine, çalışma karşılığı para vermeyi tercih ediyor. Geçim sıkıntısı çeken yüzlerce genç esnek çalışma koşulları ile cezbedilirken, güvence gibi bir seçenek söz konusu bile değil. Sermayeye iş gücü yetiştirme derdindeki iktidar, eğitime teşvik, eğitim kalitesini artırma gibi politikaları sürdürmüyor. Bunun yerine müfredatın içi boşaltılıyor, üniversitelerdeki demokratik alanlar daraltılıyor ve böylece eğitim kalitesi düşüyor.
“Beceri kazanma”, “verimlilik” ve genel olarak kişisel gelişim söylemleriyle yaygınlaştırılan İŞKUR Gençlik Programı’nın, geçmişin aksine eğitim bursunun yerine yarı zamanlı çalışmayı koyarak eğitim için ayrılması gereken zamana ve öğrencilik deneyimine zarar verdiğini unutmamak gerekiyor. Üniversitelerde yaygınlaşan kariyerist eğilimin global bir konjonktürün parçası olduğunun ve bahsi geçen söylemin öğrencileri siyasetsizleştirme gibi bir ajandaya yardım ve yataklık ettiğinin farkında olmak bunun ilk adımını oluşturuyor. İyi bir kariyerin getireceği yaşam koşullarına sahip olma tasavvurunu haklı ve anlaşılabilir bulabilsek dahi, bunun daha ötesinde bir hayatı tahayyül etmek mümkün. Hiç kimse bunu Gramsci'den daha iyi ifade etmemiştir: zekanın karamsarlığına ve iradenin iyimserliğine sahip olmalı.
Evrensel'i Takip Et