7 Mart 2025 00:36

Futbol sadece futbol değildir

Emir YILDIRIM

Anadolu Üniversitesi

Futbol, Britanya’da bir özel okul eğlencesi olarak doğmuş olsa da 1930’lara gelindiğinde halkın sporuna dönüşmüştü. Futbol maçları, çok fazla seyirci çekmeye ve günlük konuşmalara dahil olmaya başlamıştı. Bundan dolayı dönemin koşullarında çok iyi bir propaganda aracı olarak kullanılabileceği yavaş yavaş fark edilmeye başlamıştı.

Faşist diktatör Mussolini dönemi İtalya’sı futbolun ne denli bir propaganda aracı olabileceğini gören bir iştahla stadyumlara ve altyapılara yatırım yapıyordu. İtalya’nın şaibeli bir şekilde kazandığı 1934 Dünya Kupası’ndan sonra çıkan bir gazete haberi, “faşist dönemin onuncu yılında, gençler çarpışma, kavga ve daha çok oyunun kendisi için katılaştırılıyorlar; cesaret, kararlılık, gladyatör gururu, ırkımızın seçilmiş duyguları görmezden gelinemez” diyordu.

Cuntanın dünya kupası

Sadece 1934 değil ondan 44 yıl sonra düzenlenecek olan 1978 Dünya Kupası, yıllar öncesinden Arjantin’e verilmişti. Turnuvaya 2 yıl kala Arjantin’de askeri cunta bir darbe gerçekleştirdi. Arjantin’de antikomünist cunta hükümeti tarafından muhalif örgütlenmeler yok etmek amacıyla hareket etme kararı alındı. Daha sonrasında Arjantin mahkemelerinde “insanlığa karşı suç ve devlet terörizmi” kapsamında yargılanacak olan askeri cunta o dönem 7.000 ila 30.000 arasında insan öldürmüştü.

FIFA, o dönemde Arjantin’deki olaylara gözünü kapatıp turnuvanın yerini değiştirmedi. İnsan haklarının futbolu yönetenler tarafından pek de umursanmadığını iş güvenliğini umursamayan Katar’a ev sahipliği verilmesinden de hatırlıyoruz.

Dönemin generali Videla, turnuvayı kendi çıkarları için kullanma çabasındaydı. Rosario’daki gecekondu mahalleleri mutlu yüzlerle boyanmış yüksek duvarların arkasına gizlenmişti. Bu mahallelerde oturanlar da ya maçların oynanmayacağı şehirlere sürülmüş ya da başka şekillerde ortadan kaybettirilmişlerdi. Bir tarafta baskılar, işkenceler devam ederken diğer taraftan ise dünyaya çok güzel bir ülke gösterilmişti. Bütün kararların Arjantin lehine kullanılması, rakip takımlara aleni tehditler ve şike teklifleri gibi işlerin de yardımıyla Arjantin turnuvayı kazandı. Dönemin Arjantin teknik direktörü Menotti’ye göre “futbol, ülkenin işçi sınıfının kendini dışa vurmasıydı.” Menotti bu propaganda oyununa alet olmasını “insanlara bir zamanlar keyfini sürdükleri özgürlüklerini, bir nebze olsun anımsatmanın yolu” olmasıyla meşrulaştırmaya çalışmıştı.

Ancak futbolu yönetenlere karşı futbolun diğer bileşenleri tepki de göstermişlerdi. Örneğin dönemin en iyi futbolcularından biri olan Johan Cruyff eleme maçlarında oynamasına rağmen Arjantin’e gitmeyi reddetmiştir.

İktidar futbolu kendi çıkarları için kullanıyor

Günümüzdeki iktidarlar da futbolu bir propaganda aracı olarak kullanmaktan geri kalmıyor, ülkemizdeki iktidar stadyumlara cumhurbaşkanının resmini astırarak, ismini vererek, cebinden proje yapmış gibi lanse ederek propagandasını yapıyor. Ayrıca çok taraftarı olan büyük camialara vergi indirimi yapılıyor, finansal usulsüzlükleri görmezden geliniyor. Bir de bunlar yetmezmiş gibi başkanları büyük şirket patronu olmalarına rağmen takımlara para yardımı yapılıyor. Bunların bir sonucu olarak da ülkedeki büyük takımların yaptığı büyük transferler “asgari ücretin açlık sınırının altında olmasından” daha çok konuşuluyor. Futbol insanları, asıl sorunları etrafında bir araya gelip mücadele etmekten alıkoymanın bir aracı olarak kullanılıyor.

Geçmişten günümüze halkın en büyük eğlencelerinden biri olan futbol hiçbir zaman sadece futbol olmamıştır. Her zaman o günün siyasetinin bir yerinde yer almış ve hiç şüphe yok ki yer almaya devam edecek. Son zamanlarda Avrupa’nın birçok yerindeki antifaşist taraftar gruplarının Filistin’in yanında durduklarını gösteren tavırlarıyla birlikte görüyoruz ki başka bir futbol mümkün. Taraftarların daha çok sesini çıkarması ve politik duruşlarını yansıtmasıyla birlikte bir nebze de olsa futbolun tekrardan halkın oyunu olması için ilerleme kaydedilebilir.

Evrensel'i Takip Et