Lise tiyatroları özgür düşüncenin yeri olmalı
Liselerde tiyatro yapan gençler sadece kendi gruplarını korumakla kalmamalı, sanatsal özgürlüğün toplumsal bir mesele olduğunu unutmamalıdır.

Fotoğraf: Pexels
Nisa YAŞAR
Bahçelievler
Tiyatro, insanlık tarihinin en eski sanat dallarından biri olmasının yanı sıra toplumsal eleştirinin en güçlü araçlarından biridir. Sanatın gücü, sadece estetik bir haz sunmasından değil aynı zamanda bireyleri ve toplumları dönüştürme yetisinden gelir. Ancak bu gücün farkında olan baskıcı yapılar sanatı kontrol altına almak istemiştir. Bugün de bu durumu lise tiyatrolarında yaşamaktayız.
Liselerde tiyatro gençlerin kendilerini ifade edebilmeleri, eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeleri ve toplumsal olaylara duyarlılık kazanmaları açısından son derece önemli bir araçtır. Ancak birçok okul yönetimi tiyatroyu yalnızca bir “eğlence” aracı olarak görmekte ve sanatsal özgürlüğü kısıtlayan müdahalelerde bulunmaktadır. Öğrencilerin sahnelemek istediği oyunlar sansüre uğramakta, topluluklar çeşitli bahanelerle kapatılmaya çalışılmakta veya okul yönetimleri genç sanatçıları belli çerçeveler içinde kalmaya zorlamaktadır.
Tiyatronun toplumsal işlevi ve gücü
Tiyatro, Antik Yunan’dan bu yana yalnızca bir eğlence aracı değil aynı zamanda bir eleştiri platformu olmuştur. Bertolt Brecht’in gibi birçok sanatçı tiyatroyu bir direniş ve farkındalık yaratma aracı olarak kullanmıştır. Tiyatro insanları bir araya getiren, düşündüren, sorgulatan ve toplumsal değişimi tetikleyen bir sanat dalıdır.
Bugün tiyatronun bu işlevi özellikle gençler için daha da büyük bir önem taşımaktadır. Liselerde tiyatro, öğrencilerin sanata ve dünyaya bakış açılarını şekillendirirken aynı zamanda onların sosyal becerilerini geliştirmelerine de katkı sağlar. Tiyatro ekipleri içinde yer alan gençler kolektif bir çalışma disiplini edinir, sahne korkusunu yener, empati yeteneklerini geliştirir ve özgüven kazanır. Ancak bu süreç, sansür ve baskılar nedeniyle sekteye uğratılmaktadır.
Tiyatro gençleri sorgulamaya teşvik etmeli
Birçok lise tiyatro ekibi, özgün ve düşündürücü oyunlar sahnelemek istediğinde yönetim engeliyle karşılaşmaktadır. Özellikle toplumsal eleştiri içeren, siyasi mesajlar barındıran ya da mevcut düzeni sorgulayan oyunlar yasaklanmaktadır. Bunun yerine öğrencilere dayatılan metinler genellikle toplumsal mesajlar içermeyen, eleştirel düşünceyi teşvik etmeyen çocuk oyunları veya içi boşaltılmış metinlerdir. Oysaki tiyatro, tam da bu tür kısıtlamaları aşarak gençleri düşündürmeli ve sorgulamaya teşvik etmelidir. Bunu bilen sistemse tiyatro topluluklarını her fırsatta feshedilme tehdidiyle karşı karşıya bırakıyor. Küçük bahanelerle grupların dağıtılması, tiyatroya emek veren öğrencilerin motivasyonunu kırıyor. Tiyatro ekiplerinin çalışmaları için yeterli alan ve zamanı tanınmıyor, provalar için verilen süreler kısıtlanıyor ve öğrencilerin tiyatroya ayırdığı zaman “derslerden çalmak” olarak değerlendiriliyor. Oysaki sanat eğitimi, akademik başarıya engel değil tam tersine katkı sağlayan bir unsurdur. Sanata yönelen gençler disiplin kazanır, zaman yönetimi becerisi edinir ve yaratıcılıklarını geliştirir.
Sansüre karşı kolektif bir tavır alınmalı
Sanat alanında yaşanan baskılar sadece lise tiyatrolarıyla sınırlı değildir. Genel olarak Türkiye’de sanatçılar örgütlenmek ve kolektif bir mücadele oluşturmakta zorlanmaktadır. Sanat alanında faaliyet gösteren dernekler, vakıflar ve sendikalar yeterince güçlü olmadığından sansüre karşı geniş çaplı bir direniş örgütlenememektedir.
Bu yüzdendir ki liselerde tiyatro ekipleri, sadece kendi okullarındaki yönetimlerle değil aynı zamanda genel sanat politikalarıyla da mücadele etmektedir. Ancak birçok genç yaşadıkları baskılar karşısında yalnız kaldığını düşünmekte ve haklarını nasıl savunacaklarını bilememektedir. Bu noktada; liseli tiyatro ekiplerinin örgütlenmesi, ortak etkinlikler düzenlemesi ve sansüre karşı kolektif bir tavır alması gerekmektedir.
Öğrenciler, tiyatro ekiplerinin karşılaştığı sansür ve engellemelere karşı yasal haklarını bilmeli ve gerekirse hukuki destek alabilecekleri mekanizmaları araştırmalıdır. Eğitim kurumları, keyfi yasaklamalar uygulayamaz ve öğrencilerin sanatsal faaliyetlerini tamamen engelleyemez.
Sanatın baskı altına alınmasına karşı en büyük mücadele, herkesin mücadelesi olmalıdır. Liselerde tiyatro yapan gençler sadece kendi gruplarını korumakla kalmamalı, sanatsal özgürlüğün toplumsal bir mesele olduğunu unutmamalıdır. Eğitim hakkı ve sanatsal ifade özgürlüğü için seslerini daha güçlü duyurmalı ve birlikte hareket etmelidir.
Evrensel'i Takip Et