7 Mart 2025 01:46
/
Güncelleme: 01:50

Sendika başkanının tutuklanmasıyla Boğaziçi’deki kafenin ne alakası var?

Devletin bambaşka kurumları bambaşka sektörlerdeki bambaşka patronların kârını işçinin ve öğrencinin haklarından daha önemli gördüğü için bir seferberlik içinde.

Sendika başkanının tutuklanmasıyla Boğaziçi’deki kafenin ne alakası var?

Fotoğraf: Evrensel

Ulaş DABANCI

Boğaziçi Üniversitesi

Ocak ayında asgari ücret zammı güncel enflasyon değerlerinin oldukça altında açıklandı. Bunun üzerine Türkiye’nin farklı şirketlerinin farklı işletmelerinde işçiler aldıkları ücretlerle geçinemeyeceklerini söyleyerek, ekseriyetle daha yüksek zam talebinde ortaklaşarak farklı eylemler yaptılar, bazen iş bıraktılar. Bu talebin en çok sivrildiği yer şüphesiz Antep Organize Sanayi Bölgesi’ydi. Antep’te Ocak ayından itibaren yapılan toplantılarla örgütlenen işçiler Şubat ayı geldiğinde birçok farklı fabrikada grev kararı alarak, eylem yaparak daha iyi çalışma şartları ve insanca bir ücret için seslerini duyurmaya çalıştılar. Antep’te BİRTEK-SEN (Birleşik Tekstil Sendikası) binlerce işçinin bu grevlerine öncülük etme görevini üstlenmişti. BİRTEK-SEN’in bir sendikanın yapması gerekeni ve bekleneni yaparak işçilerin yanında yer alması, Antep patronlarını rahatsız etti. Antep valisi patronların bu şikayetini dikkate alarak önce kentte grevleri ve eylemleri yasakladı. Türkiye’nin yargı organları da patronların rahatsızlığına kayıtsız kalmayarak BİRTEK-SEN başkanı Mehmet Türkmen’i tutukladı, hala tutuklu bulunan Mehmet Türkmen ev hapsiyle yargılanıyor. İşçilerin eylemleri bu süreçte bazı fabrikalarda başarılı olurken bazılarında ise tüm çabalara rağmen kararlılıkla devam ediyor.

Şubat ayında Türkiye’nin bir diğer ucunda, Boğaziçi Üniversitesi’nde üniversite yönetiminin aldığı bir kararla yeni bir kafe açıldı. Öğrenciler, bu kafenin ticari kaydının iktidarla ilişkisi bilinen bir zincir kafenin şubelerinden birinin adresinde olduğu ve kafede çalışanların da söyledikleri doğrultusunda kahveci zincirinin farklı isimde bir şubesi olduğunu öğrendi. Açılan kafenin fahiş fiyatlı kahveleri satılabilsin diye aynı binadaki bir diğer işletmenin kahve satışının yasaklanması kararı da duyulunca öğrenciler bu kafeyi boykot etmeye başladılar. Öğrencilerin kafeden alışveriş yapmadan içeride oturması ve öğrenci kulüplerinin etkinlikler düzenlemesi üzerine, üniversite yönetimi gözüne kestirdiği yirmiden fazla öğrencinin okul kartlarını iptal ederek kampüse girişlerini engelledi, kulüplerin yönetim kurulu üyelerinin görevini düşürdü ve bir ay boyunca otuzdan fazla kulübün etkinlik yapmasını yasakladı. Boğaziçi yönetimi kart yasaklama pratiğini bir senedir farklı zamanlarda farklı öğrencilerde hukuksuzluğu tescil edilmesine rağmen uygulamaya devam ediyor. Üniversite öğrencileri bu yıldırma politikasına rağmen kafeyi boykot eylemine devam ediyor.

Şehirler ve profiller uzak ama düşman aynı

Ülkenin birbirinden yüzlerce kilometre uzak iki farklı şehrinde gerçekleşen bu iki olayın ortak noktası, devletin vatandaşlarına karşı adil olması beklenen, bunun için maaş alan memurlarının Antep’te anayasal hakkını kullanan işçilerin karşısında, Boğaziçi Üniversitesinde kahveye çaya ucuza erişmek isteyen öğrencilerin karşısında açıkça patronların tarafını tutması. Devletin farklı hiyerarşide bambaşka kurumları “işçilerin çalışma hürriyetini engellemek” diye bir suç uydurup sendika başkanını tutukluyor, özgürlüğünü gasp ediyor; “öğrencilerin kafeyi kullanma hakkını engellemek” diye başka bir suç uydurup öğrencilerin eğitim hakkını, kampüse erişim hakkını engelliyor. Bunu, bambaşka sektörlerdeki bambaşka patronların kârını işçinin ve öğrencinin haklarından daha önemli gördüğü için yapıyor.

Patronların ve iktidarın farkında olmadığı şey şu: kırmaya çalıştıkları irade ne yirmi öğrencinin ne de yalnızca sendika başkanının iradesi. Bu irade Antep’te sanayide çalışan binlerce işçinin, Boğaziçi Üniversitesinde binlerce öğrencinin ortak iradesi. Bu iradeyi korumanın yolu birkaç öğrenciden veya bir sendika başkanından daha büyük olduğumuzu göstermek, kendi alanlarımızda örgütlenerek yaratmaya çalıştıkları boşluğu doldurarak haklarımızı kazanmakta kararlı olduğumuzu, okula girişi engellenen arkadaşlarımıza da patronların karşısında bize omuz veren Mehmet abimize de sahip çıkacağımızı göstermek.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Tüm memleket parsel parsel

Tüm memleket parsel parsel

Ülkenin başkentindeki Çayırhan Madeni ve Termik Santrali, dün haraç mezat satıldı. Maden sahaları, termik santral ve neredeyse Nallıhan’ın tamamı büyüklüğünde bir toprak, santralin tek yıllık geliri olan 20 milyar TL’ye gitti. Aynı gün Resmi Gazete’de Erdoğan imzasıyla 300 bin metrekareden fazla kamu arazisi bedelsiz olarak sermayeye tahsis edildi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İktidar yoksullaştırdığı halkın imdadına yetişen kent lokantalarından rahatsız. Kent lokantasını öven Vedat Milor’a soruşturma açıldı.

Evrensel'i Takip Et