İyi ki doğruyu savundum, iyi ki direnişteyim
Fabrikada benim yaşıtım olan kız kardeşlerim, arkadaşlarım, herkes bu düzenin değişmesi gerektiğini savunuyor. Artık işçi sınıfı daha bilinçli, daha güçlü, daha korkusuz.

Fotoğraf: Evrensel
Rümeysa
Digel Tekstil işçisi
25 yaşındayım. 2 senedir çalışmakta olduğum Digel Tekstil’den sendikal haklarımızı ve haksız hukuksuz işten atılan işçilerin geri alınması gerektiğini savunduğumuz için ben ve 3 arkadaşım kovulduk. Bu ülkede kadın olmanın zorlukları bir yana bir de kadın işçi olmanın zorluklarıyla boğuşurken anayasal hakkımızı savunduğumuz için işsiziz. Kadın çalışanlara, bırakın pozitif ayrımcılığı iş yükünün daha da bindirildiği tekstil sektöründe genç bir kadın olarak diğer emekçi arkadaşlarımızın da yaşadığı sıkıntıları bizzat görmek bizleri çok üzüyor.
Çalışmakta olduğumuz fabrikada işçiler robot sistemiyle çalıştırılıyor. Tuvalete bile izin alınarak gidilen, mola saatlerinin 15 dakika ile 30 dakika arasında sınırlı olduğu, su sebillerinin tuvaletlerin hemen önüne koyularak “tuvalete giden suyunu doldursun, suyunu dolduran tuvalete de gitsin, zamandan tasarruf edilsin” söylemlerinin olduğu ve başka birçok sıkıntının yaşandığı Digel Tekstil’de hak arama mücadelemiz için, insan onuruna yakışır şekilde muamele görmek ve hakkımız olan parayı kazanmak için serbest bölge kapısı önünde bir aydan fazla süredir direnişteyiz.
Sendikal hakkımı savunduğum için kovuldum, pişman değilim
Kadın arkadaşlarımıza hamilelik süresince tanınan bir buçuk saat erken işten çıkma hakkı bile sadece serbest bölge kapısı önüne bırakılarak “sonrası senin problemin, ister otobüsle git ister dolmuşla git” denilerek ancak tanınıyor, karnı burnunda arkadaşlarımız sıkıntılar yaşıyor. Kreş olmadığından dolayı arkadaşlarımız çocuklarına hasret ve hüzün içinde çalışmak zorunda. Kış aylarında havanın karanlık ve soğuk olduğu dönemlerde servise binmek için yürüdüğümüz yol bizi korkutuyor, “servis en azından o karanlık olan kısa sürede bizi kapımızdan alsa” dediğimizde bile cevap hayır oluyor. Sürekli performans baskısıyla çalıştığımızdan dolayı iş yerlerinde çok yoruluyoruz ve sosyal hayatımıza ayıracak bir vaktimiz kalmıyor. İşe gidip çalışıyorum ve eve gelip uyuyorum, hayatım bundan ibaret diyebilirim.
Bu serüven bana birçok şey öğretti. Başından sonuna yaptığım hiçbir şey için pişman değilim, iyi ki doğruyu savundum, iyi ki çıkıp “arkadaşlarımı geri alın” diye bağırdım. Kovulduğum için de pişman değilim. Bizi böyle aşağılayıp ezik göreceklerine, alsınlar fabrikalarını istedikleri yere taşısınlar. Tekstil sektörü Türkiye için özellikle İzmir bölgesi için çok önemli bir iş kolu. Bu sektörün ücretleri diğer iş kollarına göre asgari ücretin üstünde de olsa gençlerimiz gururunu kırmadan bu kadar baskı kurmayacak işyerleri istiyor. Bunun için bizler ancak mücadelemizle Digel işçilerine ve genç arkadaşlarımıza daha iyi çalışma koşulları sağlayabiliriz. Büyük küçük hiç fark etmez, işçiler bulundukları her yerde sendikal hakları, yani işçi haklarını savunmak zorunda.
Patronun kim olduğunu herkes görecek
Tüm işçi sınıfı olarak bu düzene dur demeli, alın terimizin maddi manevi karşılığını almalı ve alana kadar da direnmeye devam etmeliyiz. Bu benim tek başıma yapabileceğim bir şey değil, bu Digel Tekstil çalışanlarının tek başına çözebileceği bir problem değil. Tüm işçi sınıfı olarak ayaklanmalı ve bu düzene dur demeliyiz. Fabrikada benim yaşıtım olan kız kardeşlerim, arkadaşlarım da bu bilince sahip. Herkes bu düzenin değişmesi gerektiğini savunuyor. Biz çalışmazsak onlar kazanamaz, biz üretmezsek de onlar bu zenginlik içinde yaşayamaz. Artık işçi sınıfı daha bilinçli, daha güçlü, daha korkusuz. Yıllardır süregelen bu düzen, eminim ki bizler sayesinde değişecek.
Sesimize ses olan bizi direnişimizin ilk gününden bu yana yalnız bırakmayan sizlere çok teşekkür ediyorum. Birleşe birleşe kazanacağız.
Bunu okuyan genç ve emekçi kardeşim, umudunu kaybetme, asla yalnız değilsin. Gün gelecek devran dönecek, patronun kim olduğunu herkes görecek.
Evrensel'i Takip Et