Filistin halkı özgürleşene dek hiçbir halk için “there is no other land”
- “Do you have any place to go?” - “We have no other land. It’s our land, that’s why we suffer for it.”*

İlkay ve İrem
ODTÜ
No Other Land, 97. Oscar Ödülleri’nde “en iyi belgesel” kategorisinde aldığı ödül ve ödlül töreninde film ekibin yaptığı konuşmayla film severlerin ve Filistin’in özgürlüğünü savunanların gündemine girdi. Batı Şeria’daki Masafer Yatta halkının evlerinin, okullarının ve diğer yaşam alanlarının İsrail ordusu tarafından acımasızca yok edilişini, köylerinin günbegün ortadan kaldırılışını Filistinli aktivist Basel ve İsrailli gazeteci Yuval’ın gözünden anlatıyor.
Hayatını Masafer Yatta’da geçiren Basel’in hatırladığı ilk anısı, babasının yaşadıkları köyü korumak için mücadele ederken İsrail askerleri tarafından tutuklanması oluyor. İsrail’in Masafer Yatta’daki yıkımı yeni değil, yıllardır sistematik bir şekilde sürüyor. Bu yüzden halk yıllar boyunca mücadele ederek yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmış. Basel de bu mücadeleyi yıllardır yürüten aktivistlerle dolu bir aileye doğduğunu söylüyor.
En çarpıcı nokta Filistin halkının direnci!
19. yüzyılın başlarından itibaren bu bölgede yaşayan Masafer Yatta halkının evlerini, İsrail ordusunun idman bölgesi olarak kullanmak ve İsrail yerleşkesi kurmak için sistematik bir şekilde yıktığını görüyoruz. Her hafta gelip bir ev yıkan İsrail ordusu, bu evlerde yaşayan ailelere yaşamlarını devam ettirmek için mağaralarda hayatlarını sürdürmekten başka çare bırakmıyor. Sadece evleri değil; tarım alanlarını, kümeslerini, su kaynaklarını, çocukların oyun alanlarını da yıkıyor, arabalarına ve yapı malzemelerine el koyup buna karşı çıkan insanlara da ateş etmekten çekinmiyor. Ancak burada dikkati en çok çeken nokta tüm bu olanlara karşı köy halkının direnci oluyor. Köy halkı direnmekten vazgeçmiyor, yaşlıdan gence dağın bir başında da olsa yürüyüş yapıp protesto ediyor. İsrail ordusu saldırılarıyla bastırmaya çalışsa da her hafta protestolar düzenlenmeye devam ediyor ve Basel, eylemler sırasında çektiği videoları sosyal medyada paylaşarak halkının sesini dünyaya duyurmaya çalışıyor. Filistin halkının direnci burada gerçekten çok çarpıcı bir şekilde karşımıza çıkıyor, belgeselde 6-7 yaşındaki çocukların bile askerlerin karşısında durduklarını görüyoruz. Belgeseli izlerken halkın protesto ettiği anları ya da mağaralarda yaşamak zorunda kalmaları gibi ana akım medyada daha önce görmediğimiz birçok durumu birinci elden izleyebiliyoruz.
Saldırıların sistematikliğini bu filmle görüyoruz
Belgesel, Ekim 2023’te yeniden körüklenen çatışmalar ile sonlanıyor. Basel’in yaptığı çekimler burada sona eriyor. Filistin’de yaşananlar aslında birçoğumuzun gündemine de 2023 yılında 7 Ekim’de gerçekleştirilen saldırı ile yeniden girdi. O günden bu yana İsrail’in Filistin’e yönelik soykırım politikalarını kilometrelerce uzaktan izliyoruz, sosyal medyada yayınlanan görüntüler ve basına yansıyanlar bize durumun vahşetini gösteriyor. Ancak bu durumun ne denli sistematik olduğunu filmde izleyene kadar bu kadar net görme olanağımız olmamıştı. Filmin 7 Ekim’den bu yana çıkan Filistin’i anlatan ilk yapım olması da bu olanağın sınırlılığını gösteriyor. Biz Filistin’i sosyal medyada görüyoruz ancak bu Filistinlilerin ne yaşadığını anlamamıza yetmiyor, bu film Filistin halkının yaşamının içinden bir bakış sunuyor.
Bu gündem her geçen gün kritikliğini yitiriyor, kilometrelerce uzakta olduğumuzda çok hızlı unutuluyor. Ülkemizde gündemler çok hızlı değişiyor, felaketler art arda geliyor. Ancak bu belgesel bizlere şunu gösteriyor: Filistin halkı gerçek anlamda özgürlüğe kavuşana dek bu gündem soğumayacak, soğumamalı.
*- “Gidecek bir yeriniz var mı?”
- “Başka toprağımız yok. Burası bizim toprağımız, bu yüzden acı çekiyoruz. “
Evrensel'i Takip Et