8 Mart 2025 09:05

Biz dünyayı çok sevdik, hayat başka türlü aktı

Öne çıkartılması gereken, daha görünür hale getirilmesi gereken genel olarak halkın yaşadığı gündelik sorunların tespit edilip siyaseten üzerine gidilmesidir.

Biz dünyayı çok sevdik, hayat başka türlü aktı

Fotoğraf: ANKA

Mehmet Türkay*

Evet, biz dünyayı çok sevmiştik ama ölüm bizden uzak olmadı. Birçok arkadaşımızı devrim fikrini kabul edip sevdikleri için kaybettik. Bizim kuşağın sorunu işçi sınıfıyla ve/veya halkla ilişki kurup onları örgütlemek üzerine idi ki bu tüm zamanların, bütün devrimcilerin asli sorunuydu. Soru ya da sorun, genel olarak devrimcilerin, birkaç istisna dışında, ‘70’li yılların koşullarında gördüğü karşılığın 12 Eylül 1980 darbesiyle sonlandırılmış olmasıydı. Kimsenin biz yanlış bir şey yapmadık demeye hakkı yok, çünkü devletin sürece müdahil olma kanallarını göremedik. Ama arkadaşlarımızı böyle kaybettik.

Kendimize güven böyle bir hayat çıkardı ortaya. Kaybetmediğimiz arkadaşlar var. Ama hayat değişti. Örgüt yoksa, var olma mücadelesi aslına döner -ki bu doğal bir durumdur. İnsanların hayatla başka türlü yüzleşmesi gerekebilir ve bu bir zamanı gerektirir.

Burada genel olarak solun fiili zayıflığı ile düşünsel gücü arasındaki farkı akılda tutmak gerekir. Ancak düşünsel güç tek başına bir anlam ifade etmeyecektir bu anlamda. Çünkü muhatabı olan güçlerin kaygısı pratiğe dair görünüyor. Eğer böyleyse, ki öyle görünüyor, sosyalistler uzun dönemli bir perspektifle dilini ısrarla gündelik sorunlar üzerinden kurmalı, yaptığı siyasetin geleceğe dönük zeminini kurmaya çalışmalıdır. Uzun dönemli diyorum, çünkü maalesef genel olarak sol halihazırda genel siyaset denklemi dışında kalmış durumda. Bu nedenle AKP karşıtı muhalefete destek verilmelidir.

CHP ‘asosyal’ demokratlığını gözden geçirmeli

Destek verilsin derken, bilindiği gibi muhalefetin taşıyıcısı olarak öne çıkan CHP’nin bir anlamda kendi içine çöktüğü ve iç tartışmalarına gömüldüğü görülmektedir. Bu durum genel olarak muhalefeti de olumsuz etkilemektedir ve etkileyecektir. Eski bir akıl yeni bir dönemle baş edemez, ancak despotik olur. Bu, bütün siyasetler için geçerli -ki AKP bunun örneğidir. AKP, bunun elbette iktidar örneğidir, ancak siyasi muhalefet içinde de benzer bir durumunun yaşandığı görünmektedir. CHP’nin kendine yaptığını başka hiçbir güç yapmamıştır. Ancak yaşadığımız süreçte AKP’nin CHP’ye dönük yargı operasyonları CHP’yi hareketsiz bırakmaya dönüktür. CHP ise, ‘asosyal’ demokratlığını gözden geçirmeli, daha geniş kitlelere ulaşmanın yollarını bulmalıdır. Normalde bu tür öneriler bir sosyaliste düşmez, ancak içinde bulunulan durum budur.

Bunun nedeni, yazının girişinde vurgulanan solun güçsüzleş(tiril)mesidir. Malum olduğu üzere devlet her zaman solun güçsüzleşmesine dair müdahalelerde bulunmuştur. Bu normaldir. Ancak bu müdahalenin yarattığı hava, genel olarak halkın sol ile mesafesinin açılmasını da beraberinde getirmektedir. Bu durumda genel olarak solun ne yapması gerekir? Bence genel olarak solun dilini bu durumu düşünerek yeniden kurmaya çalışması lazım.

Öne çıkartılması gereken, yapılmıyor demiyorum ama daha görünür hale getirilmesi gereken genel olarak halkın yaşadığı gündelik sorunların tespit edilip siyaseten üzerine gidilmesidir. Elbette muhalefetin bu anlamda yapmaya çalıştığı işler var, ancak bunun halka henüz dokunamadığı da bir gerçek. CHP’nin bu açığı kapatması kendi içinde bir an önce netleşmesiyle mümkündür.

Gelinen nokta kişisel beklentilerin giderilmesi durumunu çoktan aşmıştır. Sorun hızla şu anki var oluşumuzu korumaya kadar gelmiştir. Sosyalistlerin güçsüzlüğü, sosyal demokratların beceriksizliği iktidara geniş bir oyun alanı açmıştır.

Diğer taraftan mevcut sorunlara yeni ve daha ağır sorunlar da yüklenmektedir. Anlaşılan, uzun süredir devam eden görüşmeler sonunda Abdullah Öcalan tarafından yapılan silahları bırakma çağrısının genel bir kabul görmüş olduğuna dair bir görüntü oluşmakla birlikte taraflar arasında bir pazarlığın devam ettiği de ortadadır. Çünkü sorun Türkiye ile bağlı kalmamış, bölgesel ve hatta uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Sorunun bu kadar genişlemesi, çözümü o kadar zorlaştıracaktır. Sürece müdahil olan tarafların bir uzlaşma zemini yaratmaya dönük istekleri belirleyici olacaktır. Uluslararası tarafların sürece dair yaklaşımları olumlu. Ancak gelinen aşamada temel bir sorunun sorulması gerekmiyor mu: İktidar her şeyi ters yüz ederse -ki bunun emareleri oluşmaya başladı- kim ne yapacak ya da ne yapabilir? Bu olası bir durumdur. Böyle bir gelişme çatışmayı tercih eden bir akılla yapılabilir ki, AKP’ye içeriye dönük siyasette alan açacaktır. Çünkü iktidar taraftarlarının önemli bir kısmı ve CHP içinde var olan birtakım unsurların sürece kategorik olarak karşı oldukları açıkça ortadadır. Bu durumda Öcalan’ın yaptığı son açıklamanın genel olarak soldaki karşılığı ne olacaktır ve/veya olmalıdır? Esas olarak içinde bulunmadığı bir siyasi denklem konusunda taraf olmakta dikkatli olunmalıdır.

Çünkü yaşanan sürece müdahil olma imkanı yoktur. Süreç devlet ile PKK arasında işlemektedir. Dolayısıyla gelinen aşamada solun bu sürece müdahil olmasının koşulları yukarıda vurgulanan nedenlerle yoktur. Ancak siyaseten karşılığı olmasa bile, dile getirdiklerinin karşılığı ortadadır.

* Prof. Dr. (E.), Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et