Güvencesiz bir bilet: Diploma
"Sermaye bilgiyi merkezileştirir ve parçalar. Bu açıdan diplomalı işsizliği, beceri gerektiren işlerde istikrarlı düşüş ya da ‘beceriye aykırı’ işler sermayenin, sermaye için kullanışlı bir icadıdır."

Fotoğraf: Pixabay
Uğur Zengin
Her yıl dünyanın dört yanında üniversite mezunları mezuniyet törenlerine katılıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün (OECD) kehanetine göre, 2030 yılına kadar dünya çapında üniversite derecesine sahip 25-34 yaşındakilerin sayısı 300 milyona (2013’te 137 milyon kişi) çıkacak. Öngörü gerçekleşirse dünyadaki üniversite diplomalı insan sayısı 1 milyar barajını aşacak. Küresel diploma enflasyonu neden var?
Çok sayıda araştırma ve kişisel gözlemlerimiz üniversiteye gitmenin temel nedenini açıklıyor. Burada bir giz ya da şaşırtıcı bir neden yok. Bireyler kendileri için, aileler çocukları için daha iyi bir iş ve ücret istiyor. Ancak eğitimden istihdama giden yol artık oldukça dolambaçlı ve diploma artık güvencesiz bir bilet. İnsan hayatının en az 15-20 yılını alan bu süreç çok katmanlı. Küresel krizin etkilerinden, kredi piyasasına, kredi piyasasından eğitim kurumlarına, ideolojiye, emeğe ve çok sayıda ilişkiye uzanıyor.
Genişleyen yükseköğrenim, eğitimin amacını da farklı yöne evirdi. 1850’li yıllara kadar resmi eğitim meslekler için bile önemsizdi. 1930’larda merkez ülkelerde artık diploma geçer akçe olmuş ve ’70’lerde bu evrensel hale gelmişti. Hakim ideolojinin eğitim kurumları eğitimi çevreledi, kariyer ve kazanç vaadi üniversitelerde hakim ideolojiyi güçlendirdi. Eğitim bir kâr alanı haline geldi, eğitim kurumları ya da üniversiteler artık ‘fildişi kulesi’ değil, ‘iş dünyası ile iş birliği’ yapan, bunu üst düzeye çıkaracak kurumlar haline geldi.
Ancak somut olgu şu: Milyonlarca üniversiteli işsiz, yarı zamanlı güvencesiz işlerde çalışıyor ya da eğitimleri ile ilgili olmayan işler (literatürde eksik istihdam) yapıyor. Örneğin, Türkiye’de sosyal bilimler mezunlarının yarısı, mühendislik-mimarlık bölümü mezunlarının yüzde 20’si işsiz. Üniversite okuyan ya da okumayan herkesin duyduğu “iş dünyası ile üniversite iş birliği” lakırtısı her geçen gün artsa da sorunları çözmüyor. Türkiye’de durumun vahameti ortada. Ancak sorun yerel ya da bölgesel değil. Göstergeler küresel düzeydeki bu sorunun ilerleyen yıllarda katlanacağını, diplomalıların kapitalizmin kendilerine vadettiği hayata erişemeyeceğini ortaya koyuyor. Küresel olarak eğitim düzeyi ile iş gücüne entegrasyon arasında basit bir uyumsuzluktan fazlası var. İşçilerin sömürülmesi yalnızca kendi refahları pahasına değil, aynı zamanda ‘eksik istihdam’ edilen ve işsiz akranlarının refahları pahasına gerçekleşiyor. Eğitim ve sermaye arasındaki ilişki diplomalılar için bunu derinleştirdi.
Yükseköğrenim ile değişen sermaye gereksinimleri arasında dolaysız bir ilişki vardır. Dolayısıyla kronikleşen diplomalı işsizliği talihsiz bir tesadüf değil, eğitim ve kapitalist bir politik ekonominin birlikte yarattığı belirli bir süreçler dizisinin sonucu olarak görülür. İnsan metalaşmış, çalışmak bir hak olmaktan çıkmış ve iş bulabilen ‘şanslı’lar vardır. Kişinin yükseköğretim deneyiminde edindiği beceri ve yetkinlikler, sermayenin tanımladığı bir emek biçimine dönüştürülür ve patronlara yönetilmek üzere satılır. Çoğu zaman bu yönetilen emek, karmaşıklıktan ve yaratıcılıktan yoksundur. Emekçileri disipline etmenin bir yolu olarak, güvencesiz/yarı zamanlı/serbest çalışma, üniversite eğitimli işçiler arasında yaygınlaşır.(1)
İnsan emeğini farz edelim ki bir yük hayvanının emeğinden ayıran nedir? Arılar bal yapar, ipek böcekleri ipek üretiminde kullanılır, koyunlar yün üretimi için beslenir… Braverman’a göre insan emeği dışında tüm emek kullanım biçimleri yetenekler ve yatkınlıklar ile sınırlandırılmıştır. İnsan emeği geniş bir üretken etkinlikler yeteneği yelpazesine sahiptir. Sömürebildiğinden çok daha büyük hızla icat edilen yeni emek tarzlarının mevcudiyeti kapitalist için hayatidir. Kapitalist, insan emeğini kalıba dökebildiği takdirde sermayesini genişletebilecek yaşamsal kaynağı bulur.(2) Braverman, hegemon iktisadın aksine sermayenin yeni bilgi, teknoloji ve uygulamalarla emeğin değersizleştiğini, bölündüğünü ve emeğin bütün becerilerinin emeğe karşı silah olarak kullanıldığını kaydeder. Sermaye bilgiyi merkezileştirir ve parçalar. Bu açıdan diplomalı işsizliği, beceri gerektiren işlerde istikrarlı düşüş ya da ‘beceriye aykırı’ işler sermayenin, sermaye için kullanışlı bir icadıdır.
Eğitim ve sermayeyi bileştiren ideolojinin yarattığı sonuç bu bakımdan çarpıcıdır. Sermaye, birikiminin devamı için bu şart; kendilerinden önceki kuşaklara göre daha işsiz, daha güvencesiz ve daha belirsiz yaşam süren diplomalılar kuşağı yaratmıştır. Alana ilişkin yapılan çalışmalar bu kişilerin bunalıma hatta intihara sürüklendiğini ortaya koyar. Bu kitlesel karamsarlığa karşı üretilen yanıt, çalışmanın hak olmaktan çıkarılmış olduğu, diplomalı işsizlerin toplumsal bir maliyet olduğu, bireysel olarak yanlış tercihlerde bulunduğu, ‘liyakatsiz’ olduğudur. Onlara göre bu toplumsal sorunun nedenleri bireyseldir. Böylece toplumsal ve politik sorumluluğun üstü örtülür. Dolayısıyla gerçekleri örten sis perdesine karşı sorgulanması gereken şey, küresel düzeyde milyonlarca diplomalı işsiz ya da ‘eksik istihdam’ üreten formasyonun kendisidir.
(1) S. Fraser, The Age of Acquiescence
(2) Braverman, Emek ve Tekelci Sermaye
Evrensel'i Takip Et