12 Mart 2025 04:45

8 Mart’tan notlar: Mücadele yılının başlangıcı

Laçin Barış


Geçtiğimiz cumartesi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü memleketin dört bir yanında kadınların, “Bu sene mücadele yılı olsun” sloganının sadece bir temenniden ibaret değil, gerçek bir ihtiyaca dönüştüğünü gösterdi.

Bu sene birçok ilde geçtiğimiz seneye nazaran kadınların daha kalabalık kitleler halinde eylem ve yürüyüşlere katıldılar. Ankara, Kocaeli ve İstanbul gibi illerde polisin LGBTİ’lerin bayrakları ve konuşmalarına müdahalesine rağmen genç kadınların eylemlere yoğun katılımı birçok ilde dikkat çekiyordu. Örneğin İstanbul’da, Bursa’da, Ankara’da ve Kocaeli’de geçtiğimiz yıllara nazaran katılım daha kitleseldi ve bu kalabalığın önemli bir kısmı genç kadınlardan oluşuyordu.

Genç kadınlar, özellikle iktidarın “aile yılı” adı altında kadınlara güvencesiz bir yaşam dayatmasına karşı taleplerini dövizlere yansıtmışlardı. Aile yılına karşı “kadın yılı”, “mücadele yılı” vurguları eylemlerde taşınan pankart ve dövizlerde öne çıkıyordu. Aile yılı, güvencesizlik, yoksulluk ve elbette şiddetin had safhaya ulaşmasına karşı kadınlar sloganlarıyla, açıklamalarıyla tepki gösterdiler.

Bu sene 8 Mart’ta dikkat çeken diğer bir mesele işçi ve emekçi kadınların, direnişte ve grevdeki işçi kadınların eylem ve mitinglere katılımıydı. Grev ve direnişteki işçi kadınların 8 Mart eylemlerindeki konuşmalarında, Gebze’de Birleşik Metal-İş Sendikasının eyleminde sendikal mücadele ve örgütlenmeye çağrı bu sene öne çıkan şeylerden biriydi.

Güvenceli yaşam talebi

İzmir’de Digel Tekstil ve direnişteki tütün işçisi kadınlar, İstanbul’da TKIS Blinds gibi direnişteki işçi kadınlar, diğer illerde kamu emekçileri, belediye işçileri ve farklı fabrikalardan işçi kadınlar kendi pankartları, dövizleri ve talepleriyle alandalardı. “Yasaksız grev, barajsız sendika ve güvenceli iş” talebini eylem kürsüsünden dile getiren direnişçi kadınlar, özellikle esnek ve güvencesiz çalışma koşullarına karşı güvenceli ve insanca yaşam talebini görünür kılmaya çalıştı.

Bazı yerlerde ise kadınlar 8 Mart’ı grev çadırında veya haklarını aradıkları fabrikaların önünde karşıladı. Temel Conta, TYH Tekstil bunlara iki örnek. İş yerlerinde yapılan 8 Mart açıklamaları ise zayıftı. DİSK’in 7 Mart’ta “kadın grevi” adıyla yaptığı çağrıyla gerçekleştirilen basın açıklamaları ise bir grev niteliğinde olmayıp, çoğunlukla belediye iş kolundaki sendika üyesi kadınların o gün veya belirli saatler için iş yerlerinden izin alarak katıldığı bir şekilde gerçekleşti. Bu mesele “kadın grevinin” uzun ve daha açılması gereken bir tartışma ihtiyacını da ortaya koyuyor.

Kadınların yoksulluk ve esnek çalışma dayatması bu sene 8 Mart’taki basın metinlerine çokça yansıdı. AKP’nin “aile yılı” basın metinlerinde teşhir edilirken özellikle sömürü döngüsü ve bunun kadınlara şiddet olarak yansımasına karşı mücadele çağrısı yapıldı. Doğu’da ise “barış” talebi öne çıkıyordu.

Mücadele ihtiyacı arttı

Bu sene 8 Mart’a katılımın artmasının birçok nedeni olabilir ancak temelde iki temel şeye dikkat çekebiliriz. Birincisi, birçok genç kadının bu sene 8 Mart’a katılması güvencesiz ve karanlık bir yaşama karşı bir umut yolu araması, ikinci ise kadın platformlarının birlikte mücadeleyi önceleyerek eylemleri örgütlemesiydi. Eylemlerin kadınlar tarafından güçlü bir şekilde geçirilmeye çalışıldığı, yan yana güçlü bir resim ortaya koymayı önemsediği bir tablo ortaya çıktı. Bu da kadınların bu dönem açısından gerçekten mücadele ihtiyacının arttığını gösteriyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et