Depremler ‘atmosferik nehir’ olayının etkisini arttırdı
Yeni yapılan bir çalışmaya göre 6 Şubat depremleri iklim değişikliği ile birleşince felaketler üst üste gelmiş. Bilim insanları depremler sonrası meydana gelen “atmosferik nehir” olayını inceliyor.

Fotoğraf: DHA
Özer Akdemir
ozerakdemir@gmail.com
6 Şubat 2023 depremlerinin henüz enkazları kaldırılmamışken, depremlerden 36 gün sonra felaket bölgesine şiddetli yağmurlar yağmaya başladı. Bilim insanları tarafından “atmosferik nehir” denilen ve 20 saat gibi kısa bir zamanda bölgeye düşen 183 mm’lik yağış 12 yurttaşımızı daha yaşamdan kopardı.
İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü ile Türkiye ve farklı ülkelerin üniversitelerinde görev yapan bir grup bilim insanı tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir makale 6 Şubat depremleri sonrası meydana gelen bu “atmosferik nehir” olayını inceliyor.
Atmosferik nehir nedir?
6 Şubat 2023’te yaşanan depremler ve arkasından gelen heyelanlardan kaynaklanan yıkımın şiddetlenmesine neden olduğu ileri sürülen “atmosferik nehir” olayı “dar bir kanal içerisinde su buharı ve ısı taşıyan geçici hava akımları” olarak tarif ediliyor. Çalışma atmosferik nehirlerin şiddetinin iklim değişikliği nedeniyle arttığını ortaya koyuyor. Makalenin yazarları, yağış rejimlerini etkileyerek sıcaklık dalgalanmalarını, geçiş noktalarında yüklendikleri enerji ile de fırtınaları besleyebilen, sel ve heyelan gibi aşırı hava olaylarını tetikleyebilen atmosferik nehirlerin dünyanın birçok noktasında olduğu gibi Ortadoğu’da da etkilerini gösterdiğine dikkat çekiyor.
Çoklu afetlerle daha sık karşı karşıya kalınacak
Bilim insanları, hidro klimatik değişikliklerin etkili olduğu çoklu afetlerle giderek daha fazla karşı karşıya kalınacağı uyarısında bulunurlarken, atmosferik nehir kaynaklı ekstrem yağışların, Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyayı nasıl etkilediğine dair çalışmaların henüz yeterli seviyede olmadığının da altını çiziyor. Communications, Earth & Environment dergisinde yayınlanan çalışmada 6 Şubat 2023’te Doğu Anadolu Fay Hattında gerçekleşen ve bölgede sayısız heyelanı tetikleyen depremlerden 36 gün sonra yaşanan ve 20 saat gibi kısa bir sürede bölgeye 183 mm yağış bırakan atmosferik nehir oluşumuna yoğunlaşılıyor.
Depremlerin ardından gerçekleşen moloz akmaları ve heyelanlar sonrasında özellikle nehir yataklarında yığılmaların meydana geldiğine dikkat çekilen çalışmada, “Suyun blokajları aşamadığı yerlerde sel baskınları görüldü. Bu durum, artan sıcaklıklar nedeniyle karların erimesiyle ve depremden sonra yaşanan atmosferik nehir ile birleşince, zaten kırılgan olan bölge, ikincil bir afet ile karşı karşıya kalmış oldu. Moloz akmalarının akarsu yataklarına yakın evleri vurması sonucu dört kişi, atmosferik nehir olayı nedeniyle de toplam 12 kişi yaşamını yitirdi” deniliyor.
Atmosferik nehir kaynaklı yağışlar Ortadoğu ve Mezopotamya da arttı
Makalenin yazarlarından Şili Valparaíso Üniversitesi’nden Doç. Dr. Deniz Bozkurt son yıllarda atmosferik nehir kaynaklı yağışların sayısının, özellikle Ortadoğu ve kuzey Mezopotamya’da arttığının altını çizerek, atmosferik nehir çalışmalarının dünyada yeni yeni artmaya başladığına dikkat çekiyor.
“Bilim afet yönetimine entegre edilmeli”
Depremlerin tetiklediği heyelanlar konusunda uzman olan makale yazarlarından İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Tolga Görüm’e göre, 6 Şubat depremlerinden sonra gerçekleşen atmosferik nehir olayının, deprem sonrası gerçekleşen heyelanların sayılarına, tiplerine ve meydana gelen yıkıma etkilerinin büyüklüğü anlamında bir ilk olduğunu ileri sürüyor. Görüm, içinde bulunduğumuz insan kaynaklı iklim değişikliği sürecinde, bu tarz çoklu afetlerin sayısında artış yaşanacağını dile getiriyor. Görüm, riskleri, afet meydana gelmeden önce öngörebilmek için sürekli ve açık gözlem verisinin büyük önem kazandığına dikkat çekiyor.
Görüm, afet sonrasında alana, kurtarma ekiplerinin yanı sıra bilim insanlarının da intikal edebilmesinin önemine dikkat çekerek, “Uzman bilim insanlarının hızlıca yapacakları gözlem ve analizlerle, kritik alanların tespiti ve güvenli alanların oluşturulması efektif bir şekilde sağlanabilir” diyor. Bilimin afet yönetimine tamamen entegre edilmesi gerektiğini ifade eden Görüm, bunun olası ikincil tehlikelere karşı hazırlıklı olmayı ve can kayıplarını minimize edecek yaklaşımları benimsemeyi sağlayacağını söylüyor.
Evrensel'i Takip Et