17 Mart 2025 04:37

Çoğunluğu alanlar neden şubeyi değiştiremedi? | Renault işçilerine kayyım atandı

Erdal Kılıç
erdalkilicevrensel@gmail.com


Bursa — Renault işçilerinin büyük çoğunluğu, mevcut sendikal anlayıştan memnun olmamasına rağmen, örgütsüzlük ve dağınıklık nedeniyle istedikleri yönetimi belirleyemedi. Delege seçimlerinde çoğunluğu alan muhalif işçiler, bir araya gelip ortak bir irade oluşturamadı. Fabrika yönetimi ve sendikal bürokrasi, işçileri “Genel merkezin belirleyeceği isim” söylemiyle yönlendirdi. Bu durum aynı zamanda Türkiye’deki genel siyasi atmosferin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.

Delege seçimindeki tepki neyi gösteriyordu?

Türk Metal Bursa Emek Şubesi 3. Olağan Genel Kurulu “Şube yönetimi ve başkan genel merkez tarafından belirlenecek” söylemini doğrular şekilde tek listeyle yapıldı. Renault genel müdürünün katıldığı genel kurulda, Türk Metal Genel Merkezinin belirlediği Zafer Bozok şube başkanı oldu. Renault işçilerinin büyük çoğunluğu hem Türk Metal Merkezinin hem de şube yönetiminin sürdürdüğü sendikal anlayıştan memnun değildi. İşçiler delege seçtikleri isimlerle yönetimi belirlemek istediler ancak yalnızca delegeleri seçmiş olmak ve delege çoğunluğunu sağlamak şube yönetimini belirlemek için yeterli olmadı. Delege seçimlerinde oy verenlerin de bu oylarla delege seçilenlerin de sonrasına dair bir hazırlığı yoktu. Türk Metal’i ve Renault yönetimini iyi tanıyor olmalarına rağmen bir beklentiyle hareket edildi. Şube başkanı değişmeliydi ama kim değiştirecekti. Bugün Renault Fabrikasında şube seçiminde ortaya çıkan durum bizlere ülkenin tamamının ufak bir minyatürünü sunuyor.

İlk kez söylenmiyor ancak sorun ‘örgütsüzlük’

Renault işçileri ortaya çıkan büyük tepkiye ve delege çoğunluğuna rağmen istedikleri şube yönetimini belirleyemedi çünkü; Renault ve Türk Metal yönetimi ‘demokrasi’ oyunu oynayarak işçilerin tepkisinin örgütlü bir güce dönüşmesinin önüne geçti. Delege seçimleri sırasında ne adaylara ne de işçilere müdahale edilmedi.

“Oyumuzu kullandık delegeleri seçtik. Daha ne yapalım?​” sorusu delege seçimlerinin ardından birçok işçinin dilindeydi. İşçilerde, büyük imkanlara ve deneyime sahip Türk Metal’in ve fabrika yönetiminin şubeyi kendilerine altın bir tepside sunacağı beklentisi oluştu. Sanki ortaya çıkan tepki kendiliğinden yönetimi değiştirecek gibi bir algı yaygınlaştı. Son günlere kadar işçilerin sanki delege seçilen isimlerin yönetimi belirleyebileceğini düşünmesine zemin hazırladı. Ancak diğer yandan fabrikanın üst düzey yöneticileri fabrika içerisinde belirlediği aktörler üzerinden sürekli olarak fısıltı gazetesi yoluyla ‘Zafer’ ismini ve ‘Şubeyi genel merkez belirleyecek’ söylemini yaygınlaştırdı. Toplu olarak değil tek tek görüşmeler yapılarak işçiler yavaş yavaş ‘Ankara’dan gelecek isim’ çizgisine geriletildi. Son noktaya geldiğimizde çoğunluk olmasına rağmen dağınık muhalif işçiler ve karşısında birleşmiş sendikal bürokrasi ve fabrika yönetimi vardı. Türk Metal Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Mesut Erdem’in Bursa’ya gelerek açıktan söylediği isim ‘Zafer Bozok’ oldu. Nitekim tam bu noktada bir türlü bir araya gelip yol haritası çizilemedi. Muhalif listenin delegeleri çoğunluk olmasına rağmen iktidar olma perspektifinden yoksun oldukları için genel merkezin belirlediği isime yol açmak zorunda kaldılar.

Ortaya çıkan tablo nasıl değişecek, Renault işçisini ne bekliyor?

Ortaya çıkan tablonun Türkiye’nin yönetimindeki kayyım mantığından farklı olmadığını görmek gerekiyor. Yalnızca iktidar olanın araçları ve imkanlarıyla tarif edeceğimiz tablo bugün açısından baskı ve ayrımcılık politikaları karşısında birlikte mücadeleyi ‘örgütleyemeyen’ muhalefet odaklarının görevlerini kaçırmak olacaktır. Renault işçilerinin delege çoğunluğu almasına rağmen ‘Ankara’dan gelen haberi’ beklemesi, bunun karşısında dağınık ve örgütsüz durması yalnızca fabrika içerisindeki durum değil memleketteki politikaların genel havasıyla ilişkilidir.

Tepki, neden örgütlü bir iradeye dönüşmedi?

Renault işçilerinin bir kısmı tıpkı ülkedeki muhalif kesimlerin bir bölümü gibi ‘Bunlardan olmaz’, ‘En kötüsü müstahak’, ‘Her şeyi hak ediyorlar’, ‘Daha kötü olsun’ çıkarımları yapmaktadır. Renault işçisi fabrikadaki işçi kardeşlerinin yüzde 70’e yakının değişim istediğini ve yeni seçilen yönetimin işinin bir öncekinden daha zor olduğunu görmelidir. Buradan bakınca tablonun bir şeyleri görmemek veya farkında olmamakla ilişkili değil; kendi gücüne güvenmemek, birliğine güvenmemek ve değiştiremeyeceğini düşünmek ile ilgili olduğunu görmelidir. Tam bu noktada ‘kredi borcu’, ‘işsizlik korkusu’, ‘dershane taksiti’, ‘sendikal bürokrasi’, ‘vergi dilimi’ vb. birçok sorunla kendisiyle eşit derecede mustarip olan sınıf kardeşlerine güvenmek ve onlarla örgütlenmek dışında seçeneğinin olmadığının farkına varmalıdır. Sendika deyince ‘İlgilenmiyorum’ ‘Patron sendikası ne bekliyorsun?​’ gibi söylemlerin ötesine geçmenin kendisi dışında hiçbir güç tarafından gerçekleştirilemeyeceğini kendi mücadele deneyimine bakarak yeniden hatırlamalıdır. ‘Madem seçim olmayacaktı neden delege seçtik?​’ cümlesinin ardından gelen ‘Seçime girmeyecektiniz niye delege oldunuz?​’ sitemlerini aşmak ve neden işçilerin ortaya çıkan tepkisinin örgütlü bir iradeye dönüşemediğini sormak zorundadır.

Mücadele kızışıyor

Öte yandan Erdoğan-Şimşek programının etkisiyle yaşanan ücret erimeleri, yüksek vergi kesintileri işçilerin yaşam standartlarının daha da düşmesine sebep oluyor. İşçiler uzun zamandır Erdoğan-Şimşek programının hayatlarına etkisini tartışıyor. Eski işçilerin alım gücüyle bugünkü alım güçlerini kıyaslayan işçiler aradaki makasın genişliğinden yakınıyor. Sendikacılar da ekonomi yönetiminin arkasına sığınıp, işten atmaların yaygınlaşacağı sopasını gösterip, “Yüksek zam oranlı sözleşme beklentiniz olmasın” diyebiliyor. Tüm bunlar işçilerin sendikal bürokrasi ve patronla önümüzdeki dönemde daha sık karşı karşıya geleceğini gösteriyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüzsüzlük seferberliği

Yüzsüzlük seferberliği

“Vergide adalet” sözünü ağzından düşürmeyen Maliye Bakanı Şimşek’in başlattığı seferberlikten yine sermayeye kıyak çıktı. Bütçede sermayeden alınacak 2.2 trilyon TL vergi gelirinden vazgeçen iktidar, trilyonlarca liralık gelir elde eden 100 şirketin, 62.5 milyar liralık vergisini erteledi. Yüksek enflasyon nedeniyle Türkiye’nin en zenginleri listesinde yer alan patronların ödeyeceği vergi kuşa dönecek.

Borsa İstanbul’da işlem gören ve 2024 yılında 3.6 trilyon TL gelir elde eden 100 büyük şirketten 62.5 milyar TL tutarında vergi tahsil edilmedi.

Türkiye’nin en zengin 10 ismine ait sadece 8 şirketin toplam 18 milyar TL’lik vergi borcu ertelendi.

Çevre Bakanı Kurum’un Emlak Konut Genel Müdürlüğü döneminde özelleştirilen Emlak Konut’tan tahsil edilmesi gereken 6.9 milyar TL tutarında vergi alacağı ertelendi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
MEB’in tarikatlardan sonra Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalamasının ardından Ülkü Ocaklarının okullarda düzenlediği etkinliklerin propaganda ve eleman kazanmaya dönüştüğü iddiaları gündeme geldi

Evrensel'i Takip Et