Avukat Aktar: Yüzleşmek için siyasi irade şart
Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, barış ve çözümün konuşulduğu bugünlerde, faili meçhul dosyalarla yüzleşmenin kalıcı ve onurlu bir barış için elzem olduğunu anlattı.

Fotoğraf: MA
Elif Ekin Saltık
ekinsaltik@gmail.com
Diyarbakır – Barışı, silahların bırakılmasını ve çözümü konuştuğumuz kadar, konuşulmayanlar da siyasetin gündeminde. Bunlardan biri de gelecekte onurlu ve kalıcı bir barışın tesisi için geçmişle yüzleşmek.
1990’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetler, gözaltında kaybetmeler, yargısız infazlara dair davalar bugüne kadar ailelerin, avukatların ısrarlı takibi ve kamuoyu baskısıyla açılmıştı. 2012-2013 yıllarında açılmaya başlanan davalar bir dönem AKP’li yöneticiler tarafından bir propaganda aracı olarak kullanılırken, davalarda bir yüzleşme ve özür bekleyen mağdurlarsa bugün zaman aşımı ve cezasızlıkla sonuçlanan davalarla ikinci bir yıkım yaşıyor. Peki tozlu raflara terk edilen faili meçhul cinayetlerle yüzleşme ve hesaplaşma gerçekleşecek mi? ‘90’lı yıllarda Diyarbakır Barosu yönetiminde yer alan ve 2008-2012 döneminde Diyarbakır baro başkanı olan Avukat Mehmet Emin Aktar sorularımızı yanıtladı.
Kürt illerinde özellikle 30 yıl önce birçok faili meçhul cinayet işlendi, “Beyaz Toros”larla işlenen suçlar hâlâ hafızalarda. Öncelikle “neden” sorusuyla başlayalım…
Hiç kuşkusuz Kürt coğrafyasında gittikçe etkisini artıran bir mücadele vardı. Bu tür silahlı bir mücadelenin kitleselleşmesi, alan bulması bir korkuydu. Çünkü alan bulduğunda meşru bir hareket haline gelecek. O dönemde tutuklamalar, sürgünler yaşandı. OHAL bölgesinde memur, çalışan, çalışmayan, iş insanı her profilden insan ‘90’larda OHAL bölgesi dışına sürüldü, yaşayamayacakları bir duruma sokulmak istendiler. Her kesimden insanı seçip her kesime korku salmak istediler.
"Devlet cezasızlık güvencesi vermişti"
AKP döneminde bazı faili meçhul dosyalar açıldı. Peki suçlular cezalandırıldı mı?
2007-2008’e geldiğimizde özellikle o zaman yargıda ve emniyet bürokrasisinde etkin olan kesimle çatışan Gülen Cemaati çevresi hem basıncı azaltmak hem de yargı ve güvenlik bürokrasini tasfiye etmek amacıyla bunu kullandılar. 2009’la 2013 yılları arasında çok ciddi sayıda dava açıldı, birçoğu zaman aşımı tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Davalar önce cinayetlerin yaşandığı illerdeydi, sonrasında birdenbire güvenlik gerekçesiyle başka illere alındı. Güvenlik kaygısı yoktu elbette, hem aileler hem de avukatlar açısından o davaya katılıp ve onu takip etmek zorlaşsın diye bu yöntem seçildi. Ancak davalar her yerde önemli sayıdaki avukatlar tarafından takip edildi. Ama en başta da söylediğim gibi devlet bu cinayetler işlenirken bir cezasızlık güvencesi vermiş, merkezi bir karar almıştı.
"Hakikati toplumun diğer kesimleri de görmeli"
Bugün bir taraftan barışı ve çözümü konuşuyoruz. Peki onurlu bir barış ve gerçek bir yüzleşme için hangi adımlar atılmalı?
İnsanların hakikati bilmeye ihtiyacı var, bir barıştan bahsediyorsak, daha sağlıklı bir toplum yaratmak istiyorsak bu gerekli. Yoksa o toplum, o öfkeyi sürekli içinde taşır. Telafi etmek adına özür dilemek de lazım. Onarıcı bir biçimde olabilir, birebir cezalandırma biçiminde olmaz ama en azından “neden” sorusuna bir cevap verilebilir. Bir kısım faillerin ortaya çıkmasında ve cezalandırmasında da yarar var ama aradan geçen bunca yıldan sonra bu faillerin bir kısmı da hayatta olmayabilir. O açıdan yapılacak şey toplum olarak bir yüzleşmeyi sağlamak, toplumun diğer kesimlerinin “Bu insanlar yakınlarını kaybettiler ve ben bu acıyı bilmiyordum, bu hakikatten habersizdim” demelerini görmek. Hakikatin o kesimler açısından da ortaya çıkmasında yarar var. Bu, barışma sürecinde bir arada ve eşitçe yaşama fikrine daha rahat alıştırabilir, daha çok destekleyebilir. Yeni kuşak avukatlar “Çok mücadele ettiniz ama sonuç alınamadı” diyebilirler. Ancak vazgeçmemek gerekiyor. Her alanda mücadeleyi diri tutmak gerekir. Yıllar önce biri sormuştu, “Beraat kararı çıkacağını biliyorsunuz, neden buradasınız?” diye. “Vazgeçtiğimizi düşünmesinler diye” cevabını vermişti. Vazgeçmedim.
Cinayetlere dair komisyon kurulmuş, raporlar hazırlanmıştı. Bu süreçlerin cinayelerin belli noktalarda aydınlanmasına katkıları oldu mu dersiniz?
Fotoğraf: Elif Ekin Saltık / Evrensel
Devlet kararıyla bunlar yapılmışsa ve bir koruma varsa, bunun açığa kavuşturulabilmesi için siyasi bir iradenin varlığı şart. Hiçbir yargıç karar veremez bu konuda. Bir itirafçı varsa o cezalandırılır ama yanında polis ya da jandarma varsa onu cezalandırma yönüne gitmez. Bir veya iki dosyada en fazla mahkumiyet kararı var. Yakın zamanlarda kamuoyunun gündemine gelen, gözler önünde işlenen Kemal Kurkut cinayetinden bahsedecek olursak mahkeme önce “Sanık tarafından işlenmemiştir” dedi ve beraat kararı verdi. Beraat kararı vereceksin ama kitabına uydur yani, bu şahsın bu eylemi gerçekleştirdiği kare kare Abdurrahman Gök tarafından fotoğraflanmış, belgelenmiş. Sonra yargı “Silah kullanma yetkisi sebebiyle silah kullanmış görevini ifa etmiştir” dedi ve istinaf bu kararı onadı. Bu gözler önünde bir cinayetti, bu cinayet bile cezasızlıkla sonuçlandırıldı.
Yine Tahir Elçi cinayeti kameralar önünde işlendi ve davası cezasızlıkla sonuçlandı. Jet hızıyla karar verildi, dosya kapatıldı.
Ankara faili meçhul cinayetler dosyasında sadece emniyette bulunan uzi silahlar var, bu silahların bir kısmı kayıp. Bu silahlar cinayetlerin bir kısmında kullanılmış. Ya da Ankara’da işlenen bir cinayetle İstanbul’da işlenen başka bir cinayette aynı silahın kullanıldığı olay yerinde bulunan boş kovanlarla tespit edildi. Ne tesadüf değil mi? Birbiriyle hiç ilgisi olmayan, kimseyle husumeti olmayan iki insan ayrı yerlerde, ayrı tarihlerde aynı silah kullanılarak öldürüldü.
JİTEM cinayetleri tek tek aklandı
Zaman aşımı kararı ya da beraatla sonuçlanan bazı davalar şöyle:
■ Musa Anter davası: Zaman aşımı
■ Kulp davası: Zaman aşımı
■ Yüksekova Çetesi davası: Zaman aşımı
■ Vedat Aydın cinayeti: Zaman aşımı
■ Vartinis Katliamı davası: Zaman aşımı
■ Madımak Katliamı: Zaman aşımı
■ JİTEM ana davası: Zaman aşımı
■ Ankara JİTEM davası: Zaman aşımı
■ Görümlü Katliamı davası: Beraat
■ Lice Katliamı davası: Beraat
■ Kızılağaç davası: Beraat
■ Kerboran JİTEM davası: Beraat
■ Kızıltepe JİTEM Davası: Beraat
■ Derik Katliamı davası: Beraat
■ Cizre JİTEM davası: Beraat
■ Nezir Tekçi davası: Beraat
■ Roboskî Katliamı: Takipsizlik
■ Midyat JİTEM: Delil bulunamadı
Evrensel'i Takip Et