17 Mart 2025 18:05

Suriye’nin yeni anayasası: Üç yıldızlı bir şaka ve sahte bir gülümseme

Bu bir anayasa değil, hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilmelerine rağmen yeni bir başlangıç olduğuna inanmak isteyenlere hitap eden, boş kelimelerle dolu bir kağıt.

Suriye’nin yeni anayasası: Üç yıldızlı bir şaka ve sahte bir gülümseme

Fotoğraf: SANA

Dr. Lina Tabbal
Rai El Youm 

Şam’da imzalanan metin bir anayasa değil, yeni bir anayasa hiç değil... Ne bir kuruluş anı ne de geleceğe yönelik bir adım! 

Bu açıklama sadece tek bir şeyi duyurmaktadır: İktidar değişmemiştir ve değişmeyecektir. Başkan Ahmed Şara (Colani) attığı imza ile kendisine neredeyse her şeyi veren bir anayasayı onaylıyor (üçüncü bölüm, 24. maddeden 42. maddeye kadar): Ordunun liderliği, devletin yönetimi, geleceğin belirlenmesi, atamalar, af, iktidar.

Yeni anayasa, iktidar ile halk arasındaki ilişkiyi yeniden şekillendirmiyor; halk izleyip kutlarken otoriteyi olduğu gibi pekiştiriyor. Size değişime katkıda bulunduğunuzu söyleyecekler, onlara inanmayın, sadece yüzlerin değiştiğine tanık oluyorsunuz! 

Ve başka bir yerde, sahilde, lüks ofislerden ve uzman komitelerden uzakta, artık geçiş sürecine ihtiyacı kalmayan anneler var. Çünkü kaybettiklerinin isimlerini saymakla meşguller. Başbakanlık makamının kaldırılmasını umursamayanlar var, çünkü tırnaklarıyla toprağı kazıp çocuklarını arıyorlar. Köyler boş, evler açık tabutlar gibi, hava ağır ve boşluk her şeyi yutuyor. 

Bu anayasal bildiriyi okuduğunuzda, bunun başka bir yenilgi ilanı olduğunu anlayacaksınız. Önceki yenilgiler yığınına eklenen bir kağıttan ibaret; bir çekmeceye atılır ve mesele kapanır. Yeni anayasa, fıkhı, yasamanın tek ve ana kaynağı olarak kabul ediyor, yani yasaların çıkarılması ve yorumlanmasında tek referans çerçevesi fıkıh olacak… Başbakan yok, kuvvetler ayrılığı yok, gerçek bir denetim mekanizması yok… 

Size bunun yeni bir anayasa olduğunu söyleyecekler, ama siz bunun bu ülkede iktidarın dizginlerinin kimin elinde olduğunu söyleyen bir paçavra olduğunu biliyorsunuz.

Anayasalar savaş salonlarında yapılmaz 

Taslak 53 maddeden oluşuyor. Ancak eksik maddeler var. Yeni bir devlet kurduğunu iddia eden bir metinde kara delikler. Yasaklar listesi var. Gizli bir liste ve asıl korkutucu olan da bu. 

Anayasalar, halk ile devlet arasındaki toplumsal sözleşmelerdir. Anayasalar savaş salonlarında yapılmaz. Anayasalar, bir toplum olmayı amaçlayan her topluluğun ilk nefesidir, bir sürü olmanın değil. Anayasalar, sokakların konuşturulmasından ve halkların sesinden doğar. 

Anayasa özgürlüğü öngörüyor ama bunu “toplumsal güvenlikle denge” şartına bağlıyor. Kadınlara hak tanıyor ama bu onların bağımlı olma hakkı mı? İtaat etme hakkı mı? Yargının bağımsızlığını öngörüyor ama cumhurbaşkanının görevden alınmasını aynı otoritenin başka bir yüzü olan bir kurumun eline bırakıyor. Yürütme ile yargı arasındaki her türlü iç içe geçmişliğin yargının bağımsızlığını ortadan kaldırdığının ve onu iktidarın bir aracı haline getirdiğinin farkında mısınız? 

Bunu daha önce de söyledim ve yine tekrarlayacağım: Bu bir anayasa değil, hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilmelerine rağmen yeni bir başlangıç olduğuna inanmak isteyenlere hitap eden, boş kelimelerle dolu bir kağıt. Tıpkı Dostoyevski’nin romanlarında olduğu gibi, iktidar hikayeyi yazıyor ve gerçekle yüzleşmeyi reddedenlere sahte umutlar veriyor. 

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara (Colani), anayasa metnini zar zor okudu ve her zamanki gibi gülümsedi. Okumasına gerek yoktu, kesin kararların sadece bir imzaya ihtiyacı vardı. Ve bununla birlikte bir anayasamız oldu! Ya da ona benzer bir şey. Aynı zamanda, Soruşturma Komisyonu gerçeği araştıracağını açıkladı, ancak gerçek güneş kadar açık: Gruplar hâlâ serbestçe hareket ediyor, çalıyor, yakıyor, öldürüyor ve kimse onları durdurmuyor. 

Aileler ölülerini sayıyor 

Sahilde kan henüz kurumadı. Aileler hâlâ ölülerini sayıyor, kayıp isimleri arıyor. Ama endişelenmeyin, komiteler her zaman yaptıkları gibi soruşturmaya devam ediyor. Başka yerlerde herkes ulusal birlikten ve suçluların hesap vermesinden bahsediyor. Ancak küçük bir sorun var: Suçlular anlaşmalar imzalamak ve yeni anayasayı ilan etmekle meşgul (...) 

Şimdi anlatıyı oluşturmanın en önemli kısmı geliyor. Medya anlatısını başlatır, hangi hikayenin gerçek olacağına karar verir ve sonunda nihai açıklama basit ve kullanışlı bir şekilde ortaya çıkar: “Rejimin kalıntıları”. İhtiyaç duydukları her şeyi içinde barındıran, dosyaları kapatan ve tüm hikayeyi tek kelimeyle özetleyen kelime budur: “Kalıntılar”. Evet mi, hayır mı? 

Ülke değişiyor. Öyle diyorlar. Yeni otorite, gruplarla görüşüyor, gruplar orduya katılıyor, ordu milislere katılıyor ve sonuç?

Önemli olan Suriye bayrağının göndere çekilmiş olması... işte başarı bu! Bayrak, Süveyda valilik binasının tepesindeki Dürzi bayrağının yanında. Hangisi daha sağlam?

Kuzeyde SDG, Suriye ordusuna katılmak için bir anlaşma imzaladı. İmzalar atılırken çatışmalar devam ediyordu.

Ahmed Şara ve Mazlum Abdi arasındaki anlaşma resmiyet kazandı ve doğacak bir çocuk gibi uygulanması dokuz ay sürecek. Ancak doğum garanti değil ve vücut hasta olduğu sürece zor olabilir. Kimsenin doğuma girmek istediğini sanmıyorum, çünkü herkes beklenen çocuğun doğarsa özürlü doğacağını biliyor.

Ordu hâlâ SDG ile savaşıyor. Dağılmış olması gereken güçler, rejimin bir parçası haline gelmiş olması gereken güçlerle savaşıyor. Dağılmış bir grup, (anlaşmalara göre) sona ermiş olması gereken bir savaşta, orduya katılmış bir grupla savaşıyor. Türkiye gerilimi tırmandırmak istemiyor. Ancak SDG’yi denklemde tutacak bir uzlaşmayı da kabul etmiyor. Aynı zamanda vekil güçlerini SDG’ye karşı yeni savaşlar vermeye zorluyor. 

Ayrıca, bu anlaşma bir anlaşma değil... Diğer her şey gibi sisli bir anlaşma. Merkezi bir hükümet değil, federalizm değil, bir rejim ya da rejimden çıkış değil... Şam siyaset ve ekonomi istiyor... en azından kağıt üzerinde kontrol! Ancak, herkesin bildiği gibi, kontrolünden çıkmış ve geri dönmeyecek bölgeler olduğunu biliyor.

Kutlamalar başladı ve havaya ateş açıldı, bazı insanlar yaralandı, sorun değil, bu her zaman olur. Burada sevinç bedavaya gelmiyor, her zaman bir kan faturası var. Burada sevinç bile ardında kurbanlar bırakıyor... Kıyıda kimse sevinmiyor, temiz ofislerde yazılan onca söz kimsenin umurunda değil. Orada insanların hayatta kalmaya çalışmak gibi başka öncelikleri var.

Ama savaş bitti mi? Kimse bilmiyor. Yeni bir aşama mı başladı? Belki. Kesin olan tek şey kanın hâlâ sıcak olduğu ve henüz pıhtılaşmadığı ve dün ateş edenlerin bugün kağıtları imzaladığı, gülümsemeler dağıttığı, ancak hiçbir şeyin gerçekten bitmediği. Burada hiçbir şey bitmiyor! 

Çeviren: Yusuf Ertaş

Evrensel'i Takip Et