18 Mart 2025 11:38

Tüpraş'ta Koç'un sefalet dayatması işçinin iradesiyle aşılabilir

“Kara kara düşünmenin kimseye faydası yok, şimdi yeniden örgütlenmenin ve ayağa kalkmanın zamanıdır. İşçilerin birliği ve gücü karşısında aşılamayacak engel yoktur.”

Tüpraş'ta Koç'un sefalet dayatması işçinin iradesiyle aşılabilir

Fotoğraf:TÜPRAŞ işçileri

Sinan Uğur
sinanelif39@gmail.com


TÜPRAŞ Rafinerisi işçilerinin örgütlü olduğu Petrol-İş Sendikasıyla Koç Holding temsilcileri arasında toplu iş sözleşmesi görüşmeleri devam ediyor. Son olarak 6. oturumu yapılan görüşmelerde sendikanın yüzde 85 zam talebine karşılık patron tarafı bir önceki oturumda getirdiği yüzde 15,75 zam oranını yineledi. Yedinci ve sekizinci oturumlar 19 ve 20 Mart'ta yapılacak.

Patron tarafı, önceki sözleşmelerde Yüksek Hakem Kurulu'nun da doğrudan müdahalesiyle, istediği düzenlemeleri yapabilmiş, işçilerin kazanılmış haklarını gasp edebilmiş ve ücret düzeylerini çok aşağılara çekebilmişti. Bu sözleşmede de var olan maddeler üzerinde çok durmadan, sendikanın ileri sürdüğü yeni maddeleri de ilerideki sözleşmelere 'erteleyerek', düşük zam oranında bir an evvel sözleşmeyi bitirmek istiyor. Ücret zammını düşük tutarken, 'Emre Amade Primi' gibi adlarla performans kriterleri getirerek esnek çalışmayı da yaygınlaştırma niyetinde olduğu da işçiler tarafından dile getiriliyor. İşin ilginç tarafı sendika başkanı da görüşmeler başlamadan önce TÜPRAŞ'ta tarihinin en hızlı sözleşmesinin imzalanacağını söylüyordu.

Bu durum, işçiler arasında bir taraftan, sendikayla işverenin satış sözleşmesinde daha baştan anlaştıklarını ama diğer taraftan da yüzde 40-50 oranında bir baremde anlaşma sağlanacağı beklentisi ve tartışmalarını doğurdu. Yüzde 15,75'lik zam teklifi ise kafaları iyice karıştırmış durumda.

Yüksek Hakem Kuruluna giderek patron tekliflerinin de altında oranlarla bağıtlanan 2019 sözleşmesinden bu yana, TÜPRAŞ'ta ciddi bir geriye gidiş söz konusu. Nitekim, toplu işten çıkışların da püskürtülememesi işçiler arasında bir moral bozukluğuna, sendikaya güvensizliğin artmasına ancak çıkış noktası bulmada da belirsizliğin doğmasına neden oldu. Son sözleşmeye bu moral motivasyonla girildi.

Tüpraş işçisi kendi mücadele tarihine bakmalı

Geçtiğimiz günlerde Çalışma Ekonomisi Doktoru Murat Özveri'yle yapılan 'Yüksek Hakem Tehdidi Altında Grev Yasakları ve Sendikal Haklar' panelinde de işçiler en çok toplu sözleşmenin kazanımla bitmesi ve grev yasağının aşılması konusunda neler yapılabileceğine yönelik sorularla konuyu tartışmıştı.

Oysa Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Geriye doğru gidişin durdurulması ve yürütülen toplu sözleşme görüşmelerinde işçiler lehine sonuçlar ve kazanımların çıkabilmesi için TÜPRAŞ işçilerinin kendi mücadele tarihlerine bakmaları yeterlidir.

TÜPRAŞ'ın kamuda olduğu dönemde, doğrudan iktidarla karşı karşıya gelen işçiler, buna uygun olarak her türlü yasak, baskı ve saldırıyı 4 rafineri temelinde sağladıkları birlikle, görüşmeler boyunca yaptıkları eylem ve etkinlerle, üretim ve dağıtım süreçlerinde aksamalar oluşturabilecek yaptırım gücü olan eylemlerle ve en önemlisi iş yerlerinde işçilerin iradesini olabildiğince hayata geçirerek kazanımlar elde edebiliyorlardı. Öyle ki, PETKİM işçileri her zaman kendilerine TÜPRAŞ sözleşmelerini baz alıyor o düzeyde kazanımlara ulaşmak için masaya oturuyorlardı. Bugün ise, TÜPRAŞ'ta işçi ücretleri PETKİM'in yarısına STAR Rafinerisinin ise neredeyse üçte birine düşmüş durumda.

İşçilerin birliği ve gücü karşısında aşılamayacak engel yok

Kara kara düşünmenin kimseye faydası yok, şimdi yeniden örgütlenmenin ve ayağa kalkmanın zamanıdır. İşçilerin birliği ve gücü karşısında aşılamayacak engel yoktur.

Öncelikle, maliyenin başına getirilen Mehmet Şimşek adıyla anılan Orta Vadeli Programın temelinin işçi ücretlerinin baskılamak üzerine kurulduğunu, ister özel sektörde, isterse de kamuda olsun bütün işçi ücretlerinin ve alım gücünün aşağıya çekilmesinin temel amaç olduğunu bilerek hareket etmek gerekiyor.

Yıllık olarak açıklanan asgari ücrete resmi enflasyonun da altına yüzde 30, memur ve emeklilere altı aylık resmi enflasyon rakamı yüzde 15,75 zam oranlarının, bütün Türkiye işçi sınıfının Ocak ayındaki zam aralığını belirlediğini gelişmeler kanıtlamış bulunuyor.

Antep'te tekstil ve dokuma işçilerinden tutun da metal sözleşmelerine, Belediye şirketlerindeki sözleşmelere kadar hepsinde patron tarafının masaya geldiği teklifler hep yüzde 15 ile 30 arasında. Nitekim, Birleşik Metal Sendikasına üye işçiler, düşük zam dayatmasına karşı greve başladıkları gün iktidarın grev yasağıyla karşılaştılar ama kararlı duruşları bu saldırıyı da püskürtebildi. Demek ki, karşımızda sadece Koç Holding değil, bütün sermaye ve iktidar gücü var, hazırlık buna göre yapılmalıydı.

Bu durum aslında bütün sözleşme dönemleri için geçerlidir ama bugün ayırt edici olan, çok daha şiddetli bir ücret baskılama politikasına maruz kaldığımız gerçeğidir. Bu yüzden de, işçiler arasında 'yüzde 40-45'e bu sözleşmeyi satarlar' beklentisi bile işçilerin müdahalesi olmadığı müddetçe aslında çok iyimser.

Ancak, TÜPRAŞ işçilerinin de bizzat öznesi olduğu işçi sınıfı tarihimizden öğrendiğimiz gibi patronların sıfır zamla oturduğu ama verilen mücadeleler sonucunda yüzde 100'leri bulan zam oranlarıyla sözleşmeler yine bu havzada imzalandı. Yine yapılabilir.

Talepleri etrafında birleşmiş 4 bin işçi ve meşru mücadele yolu

  • TÜPRAŞ işçileri dört rafineride de geniş katılımlı toplantılar düzenleyerek, gidişatı, karşımızdaki güçleri ve yapılması gerekenleri tartışmalı, sözleşme iradesini ellerine almalıdır.
  • Bunun için daha başında kurulması gereken Toplu Sözleşme Komiteleri geç de olsa bir an evvel kurulmalı, Sendikanın, işçilerin bilgisi ve iradesi dışında kararlar almasına engel olunmalıdır.
  • Yoksulluk sınırının altında bir taban ücret kesinlikle kabul edilmemeli, ancak sadece ücret maddesine odaklanılmamalı, iş güvencesinden tutalım da, işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin maddelerin zenginleştirilmesi, çalışma saatlerinin düşürülmesi, vergi dilimlerinin en düşükte sabitlenmesi gibi maddelere kadar, sözleşme bir bütün olarak işçilerin çıkarları gözetilerek düzenlenmelidir.
  • Sözleşme, ne oldu bittiye getirilmeli ne de Yüksek Hakem Kurulunu devreye sokacak şekilde savsaklatılmalıdır. İşçi ailerinin ve kent halkının da etrafında birleşebileceği ve tüm Türkiye işçi sınıfına örnek olacak bir mücadele süreci örgütlenmeli, karşımızda birleşen patron ve iktidar gücüne karşı işçilerin etrafında güçlü bir direniş cephesi oluşturulmalıdır.
  • Grev yasağı ve Yüksek Hakem tehdidini aşmanın yolu, meşru mücadele temelinde en geniş birliği sağlamak ve işçi iradesini egemen kılmaktan geçiyor. Bugünkü sendikal anlayışın bu tutumu izlemeyeceğini bilerek, işyerlerinde başlayarak örgütlenmeli ve Toplu Sözleşme sürecinin dersleriyle birlikte bürokratik sendikal anlayışı da yenilgiye uğratacak bir tutum etrafında birleşmeliyiz.
  • Grev yasağı aşılması gereken önemli bir engel. Ancak gördük ki, grev yasağı olmayan sektörlerde de iktidarın grev yasakları hemen devreye giriyor. Murat Özveri hocamızın da dediği gibi, grevsiz bir toplu sözleşme düzeninde, ne toplu pazarlık hakkından ne de sendikal haklardan söz edebiliriz. Rafineriler bugün grev yasağı kapsamında olmasaydı bile, olası grevlerin iktidarca hemen yasaklanabileceğini bilerek hareket etmeliyiz.
  • 'Barajsız Sendika, Yasaksız Grev, Güvenceli İş' talepleri tam da bugün TÜPRAŞ işçilerinin önünde duruyor. Bu başlıklarla süren kampanya ve işçiler lehine yasal düzenleme mücadelesinin bizim mücadelemiz olduğunu bilmeli, kampanya güç vermek bir yana, onun esas öznesi olmalıyız.

Talepleri etrafında birleşmiş 4 bin işçi ve meşru mücadele yolu, başka seçenek yok.

Evrensel'i Takip Et