Yakov Mihayloviç Sverdlov: Bolşevizmin kanlı canlı örneği
Sverdlov, Bolşeviklerin en disiplinli ve fedakâr kadrolarından biriydi. Onun yaşamı, örgütlü mücadelenin ve devrimci kararlılığın en güçlü örneklerinden biri olarak tarihe geçti.

Silahlı askerler ‘Komünizm’ yazan bir pankart taşıyor, Nikolskaya caddesi, Moskova, Ekim 1917 (Fotoğraf: Foto Scala, Firenze/bpk, Bildagentur fuer Kunst, Kultur und Geschichte, Berlin)
Timur AYBEK
Bahçelievler/İstanbul
Yakov Mihayloviç Sverdlov, Rus devrim tarihinin en önemli Bolşevik kadrolarından biri olarak, örgütçü yetenekleri ve sarsılmaz iradesiyle işçi sınıfı mücadelesinde büyük bir iz bırakmıştır. Genç yaşta devrimci hareketin saflarına katılan Sverdlov, Ekim Devrimi’nden sonra Sovyet devletinin inşasında kritik roller üstlenmiş, yaşamı boyunca disiplinli bir Bolşevik olmuştur. Onun hikâyesi, sadece kişisel bir başarı öyküsü değil, örgütlü mücadelenin gerekliliğini ve devrimci kadroların önemini gözler önüne seren bir ders niteliğindedir. Etrafını değiştirmek isteyen herkes için Sverdlov, en büyük ilham kaynaklarından biridir.
“Çocuk yaşta” Sverdlov
Nijni-Novgorod şehrinde dünyaya gelen Sverdlov çocukluk ve gençlik yıllarını burada geçirmiştir. Daha çocukluğunda bile çok iyi bir örgütleyici olan Sverdlov bütün çocuk oyunlarının örgütleyicisiydi. Oldukça erken yaşta sefaleti öğrendi: Dünyada haksızlığın hâkim olduğunu, zenginlerin her şeye sahip olduğunu, halkın hiçbir şeye sahip olmadığını çok erken yaşlarda öğrendi.
Sverdlov ailesi her şeyden feragat ederek çocuklarının liseye gitmesini sağlamak için inatla çalıştılar ve bunun için her kuruşu biriktirdiler. Yakov çok parlak bir öğrenci olsa da lisedeki eğitim ona kuru ve rutin oluşu, zenginlerin çocuklarına ayrıcalıklar sağlayan öğretmeninin kalpsizliği ve adaletsizliği üzerine eşitsizliği daha yoğun hissetmiştir. O dönemden beri arkadaşı olan Vladimir Lubozki (kendisi de bir Bolşevik) ile beraber okulda cevaplarını alamadıkları sorular için o dönem liselilerin okumasının kesinlikle yasak olduğu kitaplara (“Nasıl Yapmalı?” ve “Gogol’a Mektubu” gibi) giderek daha çok ilgi duymaya başlamışlardır. Bu dönemde okul tarafından Sverdlov’a verilen ihtarların ve cezaların sayısı giderek artıyordu. Bu iki arkadaş devrimci faaliyetten ilk haberleri olduklarında daha 15 yaşında bile değillerken liseliler arasında dağıtılan bildirileri büyük bir dikkat ve heyecanla okuyorlardı. Onlar “devrimci faaliyetten başka çekici ve ilginç ne olabilir” diye düşünürken bir yandan da mutlakıyete karşı mücadeleye nasıl atılacaklarını hayal ediyorlardı.
1900’de annesinin ölümüyle evdeki yoksulluk daha da büyümüş ve Sverdlov liseyi bırakıp para kazanmak zorunda kalmıştır. Bu yüzden de evden ayrılmıştır. Kitaplara oldukça fazla ilgi duyan Yakov iş arkadaşlarının da kitaplara ilgi duyması için çalışmalarına başlamış; onlara kitap okumuş, tartışmalar düzenlemiştir. Yakov daha o dönemde eczane sahibinin yüzüne iş ile ilgili olan sorunları söylemekten çekinmez, çalışma arkadaşlarının yanında yer alır ve onları da direnmeleri için teşvik etmeye çalışırdı. Örgütle ve örgütlü mücadeleyle tanışması da bu döneme denk geldi. O dönem eczacı kalfası Sverdlov’un buluştuğu ilk sosyal demokrattı.
1901 yılında yakın arkadaş olan Sverdlov ve Lubozki ikilisi sosyal demokratların Nijni-Novgorod örgütünün üyesi oldular. Sonrasında Gorki’nin sürgüne gönderilmesinden sonra çıkan şok gösteriye polis müdahale edemese de öncüleri not almıştı. İsmi yazılanlardan biri ise on altı yaşındaki Yakov’du. Belli bir zaman sonra tutuklandı ve uzun süre uğruna mücadele edeceği Iskra’da ilk defa adı geçti. 20 Aralık 1901’deki Iskra sayısında “3 Aralık’ta eski lise öğrencisi Sverdlov, 7 Kasım’daki gösteriye katıldığı şüphesi nedeniyle tutuklandı” diye bahsedilmiştir.
Kitlelerin örgütleyicisi ve öncüsü Sverdlov
17-18 yaşlarına geldiğinde artık devrimci işçiler ve gençler Yakov’un etrafında birleşiyorlardı. Yakov da yoldaşlarının gelişmesine yardım ederken kendisi de işçi gençlik içinde büyüdü; onlardan yaşamı anlamayı, arkadaşlığın, dayanışmanın, sabırlı olmanın önemini öğrendi. Bu dönemde artık Sverdlov’un oldukça gelişmesi ve çalışmasını ilerletmesi jandarmanın ve Ohrankan’ın gözünden kaçmıyordu. Onu mutlakıyetin tehlikeli düşmanı olarak görüyorlardı. Polis idaresine o dönem şöyle bildiriliyordu: “Nijni-Novgorod’da yaşayan Yakov Sverdlov, aktif bir devrimcidir… Yakov Sverdlov, gizli polis kontrolü altındaki Sergey Somov’la sıkı ilişki içinde, işçi çevrelerine yakındır ve örgütün aktif üyesidir.”
Bolşevik Parti’nin temelleri oluşturulurken Lenin kadro ve profesyonel devrimci yetiştirmenin gerekliliğini oldukça vurguladı. “Lenin’in anlayışına göre profesyonel devrimci, kendisini tamamen parti faaliyetine adamalıdır, bu işi meslek olarak seçmelidir. Partinin görevleri için çok yönlü eğitime sahip olmalı, teorik ve pratik sorunlarda tutarlı olmalı ve mücadelede örgütsel atılganlık sergilemelidir. Düşmana karşı mücadelenin bütün tarzlarını ve metotlarını araştırmalı; tavrıyla, yaşam tarzıyla düşmanın dahi sevgisini kazanmalıdır.” Bu düşüncelerle ilgili olan görevler Sverdlov ve genç Bolşevikler tarafından hızlıca ve heyecanla benimsendi ve Sverdlov başta olmak üzere dönemin Bolşevikleri kendilerini böyle yetiştirmişlerdi.
Çalışmanın bütün “zorlukları” Sverdlov tarafından seçilmişti, şaşmazca sürdüğü yaşamın sonuçlarıydı. Hapishane ve sürgün dönemlerinde de asla vazgeçmemiş olan Sverdlov “mücadele hapishanede de devam ediyor” demekteydi. Ama hiçbir şey Sverdlov’u yenemiyordu ne yalnızlık ne yoldaşlarıyla ve dış dünyayla olan bağının koparılması ne açlık ve parasızlık ne de polislerin bıktırıcı gözlemleri onu bıktırmıyordu: Çünkü o bir Bolşevikti ve hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmazdı. Ama bu süreçte Yakov’un sağlığı bozulmuştu.
Sürgün ya da özgürlük dönemlerinde de çok kısa süreli olsa da Sverdlov ailesiyle beraber zaman geçirebiliyordu. Ev içi yaşamında da bir Bolşevike yaraşır şekilde hareket ediyor. Ne de olsa gerçek Bolşevikler sadece lafta değil, tersine aile yaşamında, kadının kişisel yaşamda eşitliği ve eş işlerinde özgürleşmesi için de mücadele ederler.
Devrim ve Sverdlov
Sverdlov daha özgürlük günleri gelmeden önce de ne kadar kötü durumda olursa olsun partiden asla kişisel bir şey talep etmezdi. Partiden talep ettiği şeylerden biri bir sürgün döneminde partinin onun için ayırdığı parayı ailesine göndermek istemesiydi. Ekim Devrimi’nden sonrasında da el konulan burjuva mallarının dağıtımı esnasında kendisinin kışı geçirebilecek bir giysisi olmamasına rağmen bunların yöneticilerin değil ordunun malı olduğunu söyleyip kendisine hiçbir şey almamıştır.
Nisan Konferansı’nda Sverdlov tekrardan Merkez Komite üyesi olacaktı. Ama bu sefer önceki dönemdeki gibi atanarak değil seçilerek Merkez Komitesi’nde olacaktı. Merkez Komite üyesi olması onun hiçbir hareketlerinde değişiklik sergilemeyecekti: Çünkü o Sverdlov’du ve örnek bir Bolşevik olarak bürokrasiden nefret ederdi.
Ekim Devrimi sonrasında ne kadar süre olarak az yaşamış olsa da Sovyetlerin inşasını ve parti içindeki karşı devrimcilere karşı verilen mücadelede Lenin’in yanında olmuştur. Başta Tüm Rusya MYK Başkanı olan Sverdlov bunların haricinde birçok görev ve sorumluluk almıştır. Bu görev ve sorumlukları burada yazmaya ya da anlatmaya yerimiz olmayacağı için Sverdlov’un parti ve Sovyetlerin inşası için yaptıklarının ne kadar önemli olduğunu Lenin’in Sverdlov öldükten sonra yapılan VIII. Parti Kongresinde söylenenlerden çıkarabiliriz: “Yoldaşlar, parti kongremizde ilk söz, Yoldaş Yakov Mihayloviç Sverdlov’a dair olmalıdır. Yakov Mihayloviç Sverdlov, bir bütün olarak parti için ve tüm Sovyet Cumhuriyeti için en önemli örgütleyici idiyse, parti kongresi için daha da anlamlıydı ve ona daha da yakındı… Onun yokluğu, çalışmamızın bütün seyrinde hissedilecektir ve parti kongresi onun yokluğunu özellikle güçlü bir şekilde hissedecektir.”
Sverdlov’un son günlerinde durumu daha kötüye gitmekteydi ve hastalığı olduğu için Lenin’in yanına gitmesine müsaade edilmiyordu. 16 Mart günü Sverdlov’un durumunun daha kötüye gittiğini öğrenen Lenin bütün yasakları çiğneyerek çıkıp Sverdlov’un yanına gidiyordu çünkü onu artık kimse durduramazdı. O gün Sverdlov’un evinde bekleyen kalabalığı aşarak direkt Sverdlov’un bulunduğu odaya girmiş o anlarda bilinci gitmiş olan Sverdlov’un bir anlığına da olsa bilincine geri kavuşmuş ve Lenin’i tanımıştır. 10-15 dakika süren bu sessiz buluşma Yakov’un elinin, cansız gibi yorgana düşmesiyle sona ermiştir. Birkaç dakika sonrasındaysa Sverdlov hayatını kaybetmiştir.
Klavdiya Sverdlova şöyle özetliyor Sverdlov’un hayatını bizlere: “Yakov Mihayloviç otuz dört yaşına bile varmadı ve bunun sadece bir buçuk yılını Sovyet iktidarının oluşmasının ardından yaşadı. Devrimden önceki otuz iki yıldan yaklaşık on iki yıl, özgürlükten yoksun yaşadı; beş buçuk yıldan fazla çarlık hapishanelerindeki hücreler ve kale hapsi, altı yıl da Sibirya’nın berbat ücra köşelerinde sürgünde geçirdi. Bu Yakov Mihayloviç Sverdlov’un yaşamının aritmetik toplamıdır.” Sverdlov “göğsümde kalbim çarptığı müddetçe, damarlarımda kan aktığı müddetçe mücadele edeceğim” demişti ve gerçekten de öyle bir hayat geçirmişti. Yakov Mihayloviç Sverdlov hayatı boyunca sosyalizme bağlı olarak yaşamıştı.
Evrensel'i Takip Et