Anora: Kadının metalaşmasına övgü
Anora filmi iddiasının aksine, fuhuşa sürüklenmiş kadınların asıl sorunlarını halı altına süpürüp kadın bedeni üzerinden etkileşim ve para kazanıyor.

Anora filminden bir sahne
Özge
ODTÜ İngilizce Öğretmenliği
2024 yapımı Anora filmi striptiz kulübünde çalışan bir kadının, Ani, Rus bir oligarkın oğlu, Vanya, ile kısa sürede evliliğe giden ilişkilerini ve Vanya’nın ailesi zoruyla boşanmalarını anlatıyor. Yakın zamanda Akademi Ödülleri’nde En İyi Film Ödülü ve En İyi Orijinal Senaryo ödülleri dahil olmak üzere 5 ödül almış olan filmin sosyal medyada epeyce tartışması dönüyor. Peki neden?
Öncelikle filmin baş kahramanı Ani’yi nasıl ele aldığına bakalım. Ani’nin geçmişi veya iç dünyası hakkında film boyunca hemen hemen hiçbir şey görmüyoruz. Çıkarım yapabildiğimiz bazı basit şeyler var. Maddi olarak zor bir durumda olduğunu ve yaptığı işi hayatını geçindirebilmek için yaptığını görüyoruz. Vanya ile tanışmalarından itibarense onun yaşadığı umarsız ve sıkıntısız hayatın Ani’nin çok ilgisini çektiğini, kendisi için de artık yaşamak için çalışmak istemediğini ve Vanya’nın evlenme teklifini de büyük ihtimalle bu sebeple kabul ettiğini anlayabiliyoruz. Şurayı vurgulamakta fayda vardır ki bu sıraladıklarımın hepsi çıkarımlar, çünkü filmin yönetmeni onlarca uzunlu kısalı cinsellik sahnesi çekmekten geri kalmasa da ana karakterimizin yaşadığı duygu durumlarını seyirciye net bir şekilde gösteren hiçbir sahne koymayı tercih etmemiş.
Ani’nin hikayesine dair hiçbir şey görmüyoruz
Film boyunca Vanya ve Ani’nin ilişkilerinin hiçbir şekilde bir gerçekliğe dayanamadığı ve bu ilişkinin ne kadar sürede, nasıl biteceği seyirci olarak bizler için gayet kesin bir şekilde anlaşılıyor. Ani içinse durum çok farklı. Vanya’ya karşı neler hissettiğini hiçbir zaman tam olarak anlayamasak da filmin sonlarına kadar ilişkilerinin ve evliliklerinin süreceğini kesin bir şekilde düşündüğünü görüyoruz. Ani, içinde bulunduğu durumdan kurtulmayı o kadar istiyor ki adeta gerçeklikten kendisini tamamen çekmiş bir şekilde her şeyin iyi olacağına ve hayatının kurtulmuş olduğuna inanıyor.
Vanya’nın ele alınışıysa oldukça gerçekçi. 21 yaşında olmasına rağmen bir çocuk gibi davranıyor. Arkadaşlarının ve çevresindeki insanların Ani hakkındaki aşağılayıcı konuşmalarına bir müdahalede bulunmuyor. Hayatı hakkındaki kararları ailesinin almasına izin veriyor. Çoğu filmde gördüğümüzün aksine ilişkideki zengin erkek karakteri bir kurtarıcı olarak değil sadece kendi çıkarları için hareket eden ve geleceği düşünmeyen bir karakter olarak gösteriliyor. Filmin elle tutulur tek tük yanlarından birisi de bu. İnanılmaz varlıklı, burjuva kesimlerden gelen kişilerin emekçi kesimlerle kurduğu ilişkilerde insani bir yanın bulunmadığını göstermesi.
Fakat bu iki karakterin tasviri tartışmasız değil. Her ne kadar film Ani’nin hikayesini anlatıyor olsa da ona dair hiçbir şey bilmiyoruz. Düşüncelerini, hislerini, isteklerini hiçbir şekilde öğrenemediğimiz Ani bizler için tek boyutlu bir karakter olmanın ötesine geçemiyor. Buna tezat bir şekilde ikincil bir karakter olan Vanya’nın kişiliği hakkında çok daha fazla şey biliyoruz. Böylelikle film asıl amacından sapıyor ve bizi Ani’yle bir bağ kuracak herhangi bir olasılıktan mahrum ediyor.
Seks işçiliği bir öz irade, tercih meselesi mi?
Filmin konusu ve karakterleri bir yana dursun, en çok tartışma açan konu filmin temalarından birisi olan seks işçiliğiydi. Film seks işçiliğini kendi içinde bir tartışma alanı olarak ciddi bir şekilde açmıyor. Vanya’nın ailesi ve çevresi tarafından Ani’ye karşı yapılan saygısızlıklar dışında bir soruna değinilmiyor. Yani filmin seks işçiliği hakkında söylediği tek şey bunun çok önyargıyla yaklaşılan ve saygısızlıkla karşılanan bir alan olması. Başrol Mikey Madison ise ödül alırken konuşmasında “Seks işçilerini yeniden takdir etmek ve onurlandırmak istiyorum. Sizleri desteklemeye ve dostunuz olmaya devam edeceğim” sözlerini kullandı. Elimizdeki kadar derin ve yıpratıcı bir konunun bu kadar basit bir şekilde ele alınmasının sosyal medyada bu kadar tepki toplamasına şaşmamak gerekir. Fakat bir yandan bu yaklaşımlar alışık olmadığımız şeyler de değil. Liberal feminizm uzun bir zamandır bizlere seks işçiliğinin çok lekelenmiş bir konu olduğunu, kendi öz iradeleriyle bu mesleği seçen birçok kadının olduğunu ve onların bu tercihlerine saygı duymamız gerektiğini vb. söylemekten çekinmiyor. Yani her konuda yaptığı gibi bu konuda da kocaman toplumsal bir sorunu kişisel tercihe indirgeyip tarihsel altyapısını, günümüz koşullarını ve gerçek hayatta bu sorunların etkilerini yok sayıyor. Gerçek hayatta işlerin böyle olmadığını ise biliyoruz. Seks işçiliği kadınlar için bir işçilik değil kölelik adeta.
Kendilerinin bir seçimi olmadan zorla bu duruma mahkûm ediliyorlar. Burada sadece kaçırılan, alıkonulan kadınlar bahsetmiyoruz. Hayatları boyunca nitelikli bir eğitimden mahsun bırakılan, ağır yoksulluk şartları ve ev içi emek sömürüsü sebebiyle hayat koşullarının onlara kendilerini ve ailelerini geçindirmek için başka hiçbir yol sunmadığı kadınlardan da bahsediyoruz. Tersinden çok daha fazla kadın için seks yoluyla para kazanmak bir tercih değil zorunluluk. Bu gerçeğe asla değinmeden bu konuyu tartışmak çok eksik ve tek yönlü bir tartışma olarak kalıyor.
Otonomi tartışması dışında seks işçiliği ya da daha genelinden seks endüstrisi tartışmasında sıkça göz ardı edilen başka bir konu da seksin ve kadın vücudunun metalaşması oluyor. Kadın vücudu hayatın her alanında ama özellikle de fuhuşla birlikte cinsel bir obje haline dönüştürüldükçe, artık bağlamından da koparılarak her kadın kendi vücudunda cinsel bir varlığa dönüşüyor. Bunun yanında bu ticaretin tamamen rızası olan kişiler arasında yapıldığı söylemi üzerinden düşünüyor olsak bile bu denklemde kadın vücudu alınıp satılabilen bir duruma geliyor. Seks ve kadın vücudu bu kadar kolay bir şekilde, bir ücret karşılığında erişilebilen bir hale geldiğindeyse seks ve kadının bedeni artık erkeğin bir “hakkı” haline geliyor. Bu düşüncenin kadın erkek ilişkilerinde tehlikeli durumlardan, cinsel saldırıların meşrulaştırılmasına zemin oluşturmaya kadar birçok etkisinin olduğunu çıkarabiliriz.
Toparlamak gerekirse zor yollarla fuhuşa sürüklenmiş bir kadının hikayesini anlatan film bu kadınların tek sorununun bu süreçte karşılaştıkları saygısızlık olarak gösteriyor ve asıl seks ticaretinin kendisinin yarattığı hiçbir soruna değinmiyor. Bu durum gerçeklikle ilişiğini kaybetmemiş, bu cinsel saldırı ve sömürü düzeni içerisinde yer alan, filmin doğrudan muhatabı özneler için absürt kalsa da Hollywood'da hakimiyetini süren liberal feminist ideoloji için oldukça mantıklı ve yerinde bir hareket. Filmin özellikle ilk yarısında sadece kadınların çıplak olduğu cinsel içerikli sahnelerin oldukça fazla olduğunu da göz önünde bulundurursak, Anora'nın “seks işçisi kadınların sesini duyuracak” bir film gibi hareket ettiğini ama onların asıl sorunlarını halı altına süpürüp kadın bedeni üzerinden etkileşim ve para kazanmaya devam ettiğini görüyoruz.
Evrensel'i Takip Et