435.825 gencin güvencesiz ve esnek çalışma adresi: İŞKUR Gençlik Programı
Program şöyle özetlenebilir: “Zaten çalışan bir öğrenci kitlesi var. Bunları alalım ve başkasının değil, bizim ucuz iş gücümüz olsunlar. Biz de iyi bir şey yapmış gibi görünelim.”

Görsel: TÜİK ve İŞKUR logoları
Mustafa TEZCAN
Kocaeli Üniversitesi
Program ilk önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “İŞKUR Gençlik Programı ile gençlerimiz bir yandan üniversitedeki eğitimlerini sürdürürken bir yandan da kendilerini geliştirebilecekleri pek çok alanda bu programa dahil olabilecekleri” şeklinde açıklandı. Programa Türkiye genelinde şu ana kadar 435.825 kişi başvuruda bulunmuş, önümüzdeki 4 yıl içerisinde ise 1 milyon gence ulaşılması hedeflendiği söyleniyor. Programa katılan öğrencilere fiilen çalıştıkları her gün için 1083 TL cep harçlığı olarak nitelendirilirken, öğrenciler haftada en az 3 ila en fazla 5 gün çalıştırılacak. Haftada 22,5 saat, ayda 12 gün çalışan öğrenciler toplamda 12,996 TL gibi bir para alacaklar. Ayrıca, iş kazası ve meslek hastalığı gibi sigorta primleri de İŞKUR tarafından ödenecek. Kocaeli Üniversitesinde ise 1750 öğrenci alınacağı, yaklaşık her fakülteden 50 öğrenci olacağı bilgisini ekleyelim. Bu bilgiler üzerinden çok masum bir tablo yaratan bu program gençlik üzerinden neyi hedeflemekte? Bizim görmediğimiz, ne olabilir?
“Zaten çalışıyordum, bari okulda çalışayım”
Arkadaşımın işlettiği fotokopiciye uğradığımda kuyruk beni fazlasıyla şaşırttı. Öğrendiğim bilgiye göre, İŞKUR Gençlik Programı’na başvuran öğrencilerin kura sonuçları açıklanmış ve gerekli evrakları çıkartmak için toplanmışlar. Asil ve yedekler olarak ikiye ayrılıyorlar. Asil öğrenciler daha şanslı oldukları için mutlular. Yedekler ise biraz daha buruk bir şekilde, yine de başvurularını verelim, belki geri dönüş olur umudu ile fotokopici sırasındalar. Konuyu öğrencilerden dinlemeye başlıyorum. Onlara gazetecilik öğrencisi olduğumu ve dergiye yazacağımı söylüyorum. İlk öğrenciyle röportaja başlıyorum. Muhammet, İletişim Fakültesi, Reklamcılık bölümünde okuyor. O da programın öğrenciler açısından yararlı olacağını düşünenlerden. Kendince sebebini açıklayan Muhammet: “Öğrenciler ekonomik sıkıntılarından dolayı farklı işlerde çalışmak zorunda kalıyorlardı. Şu an okulun içinde böyle bir iş en ideal olanı” diyor. Öğrencilerin geneli çalışarak okudukları için, yaygın bir söylem aslında bu. Öğrencilerin geneli beden işlerinde çalıştıkları için programı beğendiklerini ifade ediyorlar. Muhammet ise durumu şöyle ifade ediyor: “Hem yurtta kalıyorum hem de ekstra işlere gitmeme rağmen kıt kanaat geçiniyorum. Bu işler çoğunlukla depolarda hamallık gibi işler oluyor. Ailem de destek veriyor ama yetmiyor.” Kendisine aylık harcamasını sorduğumda ise bana: “Bazı haftalar 10 bin TL’ye yakın harcadığım oluyor. Dışarıda yemek, kahve tüketirken dikkat etmek zorunda kalıyorum. Sonraki haftaya paramın kalması için” diyor.
Konuştuğum bir diğer öğrenci ise Fen Edebiyat Fakültesi’nde Edebiyat bölümü okuyan Ali Ekber oluyor. O da daha öncesinde halihazırda çalışan başka bir öğrenci. Daha önce ne iş yaptığını sorduğumda bana, “Daha öncesinde lokantalarda çalışıyordum. Memleketimde de bu işi uzun zaman yaptım. Ustalarımın yanında çalışarak, ben de ustalığımı aldım diyebilirim” diyor. Edebiyat öğrencisi bir gencin ek iş yapmak için başladığı işte ustalık kazanabilmesi aslında bize anlattığı. Daha önce farklı işlerde de çalışan Ali’ye Neden buraya başvurdun diye soruyorum. Ali: “İnsan neden çalışır? Paraya ihtiyacı olduğu için. Aileme veya bir başkasına muhtaç olmamak için hayatım boyunca hem okuyup hem çalıştım. Dışarıda daha fazla para kazandığım işler oldu ama okulun içinde çalışıyor olmak, bir nebze de olsa derse girebilme şansı demek. Okurken çalışınca, insan derslerine de giremiyor.” Kendisine son bir soru daha yöneltiyorum. Bu sefer, burslara da bir zam yapılabilirdi, neden onun yerine çalışmak için öğrencilere iş kolu açıldı diye soruyorum. “Öğrencilerin parası çok olsa da hayat pahalılığı yüzünden hiçbir şey yapılmıyor. 3 bin TL burs, komik bir rakam. Devlet o kadar öğrencinin bursuna zam yapamayacağına göre, iş verilmesi de mantıklı” diyor. Bu ifade, burada öğrenciler üzerindeki genel bir algıyı da ortaya koyuyor. Devletin zaten bu kadar iyi bir şey yapma ihtimali yok. En azından bizlere iş imkânı sunuyorlar diye düşünüyorlar. Çoğu öğrenci, ağırlaşan yaşam koşulları karşısında burslara zam yapılması ihtimalini düşünmemekte.
“Bu program yerine burslara zam yapılabilirdi”
Dükkânda röportaj yaptığım son öğrenci Hukuk öğrencisi Halil oluyor. Programın şartları ve günlük verilen miktar üzerinden konuşuyoruz. Halil, yedek öğrenciler arasında. Kendisi de 2. senesi olmasına rağmen düzensiz ve günlük işlerde çalışmış. Hukuk bölümünün kafamda diğer bölümlere kıyasla daha zor olduğunu düşünerek ağır bir bölümde okuyorsun, bu durum akademik hayatını nasıl etkileyecek diye soruyorum. Halil: “Olumsuz etkileyeceği su götürmez bir gerçek. Çalıştığım zamanlarda derslerimle alakalı olamadım, hatta hiçbir dersime giremedim. Bu yüzden de uzun bir süredir çalışamıyorum. Bölümün ağırlığı üzerine ekonomik olarak bir kaygı getirdiği için çalışmayı kaldıramıyorum” diyor. Burada aslında bize anlatmak istediği şey, ders yoğunluğu daha ağır olan bölümde okuyan öğrencilerin, ekstra bir de ekonomik kaygı güderek çalışmaları ve ikisini bir arada yürütmeye çalışmalarının öğrencileri kaldıramayacakları bir yükün altına sokması. Öğrencilerin çoğunluğu burada koşulları iyi ise ya okulunu bırakıyor ya da çalışma hayatını. Genel kitlesi Halil kadar eğitim hayatını seçmek için şanslı olmayanlar, okulunu bırakmak durumunda kalıyor. Halil ile bunun üzerinde konuşmaya devam ediyoruz. O da bu durumu onaylayarak, aile desteği olmasa aynı durumda olacağını söylüyor. Programı nasıl değerlendirdiğini sorduğumda ise Halil: “Bu program yerine KYK burslarına aynı oranda zam yapılabilirdi. Bu hükümetin kendi yapmış olduğu bir tercih. Bizim açımızdan olumlu bir tarafı yok. Çünkü aldığımız burs, günlük 100 TL’ye tekabül ediyor. Okulun yemekhanesinde ilk öğün 30 TL, ikinci öğün 90 TL. O para ile iki öğün yemek yiyemiyorsun. Bunun bize reva görülmesi de başka bir skandal. Asgari ücrete yılda iki kere zam gelirken, burslara tek bir defa zam yapılması ve her şeye bu kadar zamlı olduğu bir dönemde, zerre kadar etik değil. İŞKUR Gençlik Platformu da üniversiteler de bu gerçeğin farkındalar” diyor. Son olarak söylemek istediklerini sorduğumda ise, “gençler en ucuz yemeği yemeye çalışıyor. Neyin en ucuzu varsa oraya gidiyorlar. Dolmuş yerine yürümeyi tercih ediyor. Böyle durumlar gittikçe çoğalıyor. İnsanlar artık yaşadıkları yoksulluğa katlanamıyorlar” diye bitiriyor.
Eğitimden beklentisi kalmayanlar
Buradan sonrasında dükkandaki yoğunluk azaldı ve öğrenci işlerinde evrak tesliminde uzun bir sıra olduğunu öğreniyorum. Son olarak oraya gidip, gençlerle sohbet etmeye başlıyorum. Kuyumculuk okuyan Ahmet bunlardan biri. Bu haberi hazırlamaya başladığımdan bu yana haftalar geçmesine rağmen hikayesini hâlâ hatırlıyorum. Anne ve babası kalp rahatsızlığı ve kanser nedeniyle çalışamayan, aslen Bitlisli olan Ahmet, İstanbul’da yaşıyor. Büyük şehirde yaşamın zorluklarını kendisiyle uzun uzun konuşuyoruz. Buraya birkaç defa geldiğini ve günlerdir evrakların tamamlanamadığını, artık yorucu bir hal aldığını, bu paranın hayatını kurtaramayacağını bildiğini ama yine de ihtiyacı olduğunu anlatıyor. Gebze Teknik Üniversitesi’nde okuyan bir başka genç olan Kerim ise otomotiv okuyor. O da yaşamış olduğu ekonomik sıkıntılardan bunalıma girmiş biri. Yerleşkenin ana kampüse uzak olmasıyla yapacak hiçbir şey olmadığını, üniversite hayatından fazla beklentisinin kalmadığını söylüyor. Bu ekonomik koşullarda gençlerin eğlenmek yerine önceliklerinin çalışmak olduğunu bana anlatıyor. Mühendisler, avukatlar, sağlıkçılar…
Bütün üniversiteler bu programa methiyeler düzüyorlar. Rektör, bugün konferans salonunda Cumhurbaşkanına övgüler dizerek bu program için yeniden başvuru açtıklarını ifade etti. Rektörlerin bu konumda “padişahın veziri” görevini üstlenmeleri de bize tabloyu çok iyi gösteriyor. Programın motivasyonu şöyle özetlenebilir: Program şöyle özetlenebilir: “Zaten çalışan bir öğrenci kitlesi var. Bu öğrencileri bünyemize alalım ve başkasının ucuz iş gücü olmak yerine, bizim ucuz iş gücümüz olsunlar. Biz de iyi bir şey yapmış gibi görünelim.” Zaten buraya başvuran öğrenciler, daha okullarını bitirmeden işçileşmiş ve durumu kabul etmiş durumdalar. Burslara zam yapılması ihtimalini dahi vermeyen ve “sizce Avrupa'da öğrencisini çalıştıran bir üniversite var mı?” sorusuna gülerek “Burası Avrupa mı kıyaslayalım, Türkiye’de yaşıyoruz” durum kanıksanmış durumda. Tüm ülkede güvencesiz ve esnek çalışma hayatını hedefleyen iktidar, daha üniversitede bizi yarattığı rezil koşullardan avlayarak buna alıştırmaya çalışıyor.
Evrensel'i Takip Et