Örgütlenme ve örgütlenme zorunluluğumuz üzerine
Örgütlü bir mücadele vermek, kendini içerisinde olduğun toplumdan soyutlamak demek değildir; tam tersine, içinde yaşamış olduğumuz toplumu değiştirmektir.

Fotoğraf: Pexels
Mustafa TEZCAN
Kocaeli Üniversitesi
2024 yılı geriye bir mücadele deneyimi bıraktı. KYK eylemlerinden yılbaşı ağacı süslerine, mezuniyet törenlerinden kayyum belediye başkanlarına kadar birçok olay yaşadık. Bunca kazanılmış haklar, onların gaspı ve mücadele örnekleri varken çevremizde bu mücadelelerin destekçisi olmuş, hatta kimi zaman ucundan tutmuş gençler örgütsüz? Örgütsüz bir gençliği gerçekten ne bekliyor?
Çocukluk arkadaşımla mahallede dolaşıyoruz. Eski arkadaşlarımızdan bazılarının uyuşturucudan hapse düştüğünü söylüyor. “Artık 10 yaşındaki çocuklar torbacılık yapıyor, reşit olmayan kızlar fuhuşa sürükleniyor,” diyor. Borçlarını sorduğumda “kendimi bildim bileli çiftçilik yapıyoruz, kendimi bildim bileli bankalara borç ödüyoruz” diye yanıtlıyor. Ona örgütlü mücadelenin gücünü anlatmaya çalışıyorum ama o umutsuz: “Çalışarak para kazanılmadığını anladım.” Bu sohbet beni düşündürüyor. Eğer örgütlü mücadeleyle tanışmasaydım, belki de onun yerinde ben olacaktım.
Üniversitede bir grup insanın sohbetine kulak misafiri oluyorum. “Erkekler artık kadınlar gibi ilgi bekliyor” gibi yüzeysel, anlamsız cümleler havada uçuşuyor. Mutluluğu ilgi görmekte, birine ait olmakta arayan bu insanlar, içinde yaşadıkları dünyayı değiştirmek yerine ondan kaçıyorlar. Ama gerçek hayat başka bir yerde: Kocaeli’nde grev yapan işçilerin yağmur altındaki direnişinde, bir bardak çayın etrafında paylaşılan umutlarda…
Toplumdan kaçış mümkün müdür?
Diyelim ki hayallerimizde pembe panjurlu, bahçeli evimize sahip olduk. Orta segment bir arabamızı da önüne park ettik. Ekonomik olarak yoksulluk sınırının üstünde bir gelire sahibiz artık. Peki, evimizin kapısını dışına adım attığımız anda toplumsal gerçekliğimizden kaçabilir miyiz? Sokaklarında kadınların katledildiği, işçi cinayetlerinde insanların vahşice öldüğü, çocukların iş cinayetlerinde hayatını kaybettiği, istismara uğradığı bir ülkede yaşamanın zorluğu, bir ev ve bir araba mutluluğundan daha mı hafiftir? Ne yazık ki, dünyanın gerçekliğinden kaçmanın bizler açısından bir imkânı yok. Bizler kendi dünyamızı ne kadar değiştirsek de içinde yaşadığımız dünyayı değiştirmedikçe kaçtığımız her şey karşımıza çıkacaktır. Evimizin kapısını, penceresini istediğimiz kadar sertçe kitlersek de dışarıda görmek istemediğimiz her şey bizleri bekliyor olacaktır. Örgütsüz olmak, görmemek bir kurtuluş değil, ancak bir kaçıştır.
Örgütlü bir mücadele vermek, kendini içerisinde olduğun toplumdan soyutlamak demek değildir; tam tersine içinde yaşamış olduğumuz toplumu çok iyi anlamak ve onu değiştirmektir. Örgütlenmek, kalıplaşmış bir söz öbeğinden ibaret değildir. Geri eğilimlerimizi tespit edip bunları iyileştirmek için mücadele etmeyi de gerektirir. Yaşamış olduğumuz ekonomik ve sosyal çelişkilerin farkına varmak, sadece farkına varmak da yetmez, aksiyon almak demektir.
İçinde adaletsizlik kavramına karşı bir şeyler yapmak geçiyorsa, başlamak için çok güzel bir noktadasın. Örgütlenmek kaderciliği ve teslimiyeti reddeder, insanların kendi tarihlerini yaptığı iddiasının altını doldurur. Siyaset yapmanın yozlaşmış imajının arkasında kendi talepleri için mücadele veren yığınlar siyaset yapmanın zorunluluğunu kanıtlar. Politik olmayan eylemler, örgütsüz halk hareketleri, kimlik mücadeleleri hiçbir zaman belirleyici ve mücadelelerin verilme sebebini çözecek bir sonuca çıkamamıştır. Bizlerin hayatlarını kabullenme ya da buna karşı bireysel kurtuluş yöntemleri araması de pek mümkün değildir.
Örgütlenmemenin sebebi olarak bu düzenin değişmeyeceğini göstermek, sadece bizlere karşı örgütlenmiş bir kanıksamadan ibarettir. Bugün verilen mücadele, bugünümüzü aniden değiştirmeye yetmese de yarını değiştirecektir. Bugün verilen mücadele, İstanbul Sözleşmesi’ni, yarının parasız eğitimini getirebilir. Bugün verilen mücadele, yarının sokaklarında güvenli yaşadığımız, eşit ve adil bir dünyayı yaratabilir. Örgütsüz bir gençliği sokaklarında uyuşturucunun, fuhuşun ve giderek yozlaşan insan ilişkilerinin içinde kaybolmaktan başka hiçbir şey beklemiyor. Yarını değiştirmek için bugün örgütlenmeliyiz.
Evrensel'i Takip Et