19 Mart 2025 07:27

Barış söylemi gençliğin diline nasıl sarılacak?

Abbas YILMAZ

Kocaeli Üniversitesi

İmralı heyeti, Abdullah Öcalan ile yaptığı son görüşmenin ardından PKK’nin silah bırakması ve kendini feshetmesi için yaptığı çağrıyı paylaştı. Bu çağrı gençliğin birçok kesimi içinde tartışılırken bazı konulara dair kafalarındaki soru işaretleri ise sürüyor.

Bu tartışmalarda öne çıkan iki ana eğilimden ilki bu sürecin samimi bir süreç olmaması üzerine şekilleniyor. Daha çok solcu-yurtsever gençler arasında öne çıkan bu eğilim, geçmişin birikimi ve iktidarın güncel politikaları ile doğrudan bağlantılı. Öyle ki bu gençler Devlet Bahçeli’nin çağrısı ile başlayan ve adına “çözüm” dahi denilemeyen yeni sürecin başarıya ulaşabileceğine zaten inanmıyordu.

Bir dizi görüşme ve demecin ötesine çıkamayan, devletin de mesafeli yaklaştığı bu sürecin sonunda PKK liderinin yaptığı çağrı Kürt gençler için kafa karışıklığı yaratırken solcu-demokrat gençler açısından ise iktidarın gündemi değiştirmek veya yeni anayasa tartışmaları kapsamında yaptığı hamleler olarak nitelendirildi. Demirtaş’ın “Allah Bahçeli ve Erdoğan’a uzun ömür versin” demesi, Sırrı Süreyya Önder’in Devlet Bahçeli’ye övgüler dizmesi üzerine Kürt hareketini eleştiren bu gençlere bazı Kürt gençleri de hak veriyordu.

Kürt gençliğinin bir kısmı açıklanan mektubu bir teslimiyet olarak tanımlarken kimileri de sürecin şeffaflığının minimal düzeyde olduğundan arka planda olanları tahmin etmeye çalışarak yüzünü Rojava’ya çevirdi. Bu gençlerin ortaklaştığı nokta ise kayyum politikalarının sürdüğü ve seçilmiş siyasetçilerin tutsak edildiği bir tabloda böylesi bir sürecin başarılı olamayacağı idi.

Dönemsel çıkarlar barışı engelliyor

Bir diğer eğilim ise milliyetçi gençler arasında öne çıkan öfke ve endişe eğilimiydi. Kırk yıllık çatışma sürecinde yaşananları hatırlatarak olası bir barışı desteklemediğini söylüyor, “terörle müzakere değil, mücadele olur” gibi sloganları öne çıkartıyorlardı. Öyle ki bu gençler iktidarın kayyum politikalarını da kısmen de olsa destekliyordu. İktidarın PKK ile iltisaklı olduğunu iddia ederek seçilmiş belediye başkanlarını görevden almasını destekleyen gençler, halkın seçme ve seçilme hakkının bir gereği olarak yeni başkanın seçimle belirlenmesini de savunabiliyordu. Bu gençler, hükümetin böyle isimlerin aday olmasına nasıl müsaade ettiğini de sorguluyordu.

Muhalefetteki milliyetçi partilerin yeni sürece karşı çıkması ve Ümit Özdağ’ın tutuklanması bu kesimin tutumlarında belirleyici olurken Öcalan’ın yaptığı çağrı da fayda etmedi. Bahçeli’nin milliyetçi harekete ihanet ettiğini söyleyen gençler çeşitli videolar paylaşarak onunla dalga geçiyorlar, Bahçeli’yi Öcalan’la arkadaşmış gibi resmediyorlardı. Ek olarak, Özgür Özel'in şehit aileleri üzerinden yaptığı demagoji de ulusalcı gençleri etkilemeye devam etti. Sürecin “Terörsüz Türkiye” tartışması ile sınırlandırılmasından bu partilerin de etkilendiği oldukça açık.

Solcu ve Kürt gençlerin aksine bu gençler, görüşlerinin bir sonucu olarak savaşı, militarizmi de savunuyorlar. Bu yüzden birçok kesim tarafından tarihsel bir çağrı olarak nitelendirilen fesih çağrısı onlar için yeteri kadar önemli değil. Milliyetçi medyaya göre bu çağrı Öcalan’ın umut hakkından yararlanabilmesi için atılan bir adım ve Kürt hareketinin esas gücünü YPG oluşturduğu için bir anlamı yok çoğu milliyetçi genç açısından.

Barışın motor gücü gençlik olmalı

Bir önceki çözüm sürecinde barışın toplumsallaştırılması ihtiyacını yerine getiremeyen siyasal güçler bu sefer de dersini almamış. Aktör dahil etmekle değil barış talebini örgütlemekle başarıya ulaşılabilecek bir süreç karşımızda ve sürecin daha şeffaf hale getirilmesiyle ve devletin gerekli adımları atması taleplerin başında geliyor.

Yıllardır bedel ödüyoruz barış için. Her sıvasız Türk ve Kürt evi bu hastalığa yakalanıyor. Peki en faydalı ilaç olan barış söylemi gençliğin diline nasıl sıkıca sarılacak? Zira vitrindeki zihinlerin söylediğinin aksine önümüzdeki dönem yeni mücadele dinamiklerinin oluşacağı da yok. Oluşsa da demokrasi ve barış mücadelesini kimseye bırakacak halimiz yok.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sömürü tekerine çomak
Büyük araçlara lastik üreten Öz-Ka Lastik işçileri düşük ücrete isyanda

Sömürü tekerine çomak

Öz-Ka Lastik firmasının büyümesi, Türkiye’deki tüm patronların büyüme öyküsünün özeti: Düşük ücret, düşük vergi, yabancı kiralık işçi, kamu ihaleleri, sendikal bürokrasiyle imzalanan satış sözleşmeleri! “Artık yeter, böyle gitmez” diyen Öz-Ka işçileri, kendilerinden habersiz imzalanan sözleşmeye tepki göstererek fiili greve çıktı, “Sözleşme yenilensin” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Cübbeli Ahmet, “Gazı yavaş yavaş çıkartarak hani bir kerede 7-8 olacağına işte böyle 4’tür, 5’tir, 6’dır, hani gazı çıkart da bizi yıkma” diye ettiği dua sayesinde depremde can kaybı ve yıkım olmadığı imasında bulundu

Evrensel'i Takip Et