19 Mart 2025 08:34

Hazal SARIBULAK

İstanbul Üniversitesi

“Erkek egemen”, kapitalist bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünyada kadınların başarıları, hatta yaşamları engelleniyor, bu engellere başkaldıran kadınlarınsa önünü kesilmeye çalışılıyor. Ancak kadınlar, tam olarak böyle bir dünyada yaşam mücadelesi verdikleri için, bu engellere boyun eğmiyor.

Tarihe bakalım, kadınlar ilk önce seçme haklarını sonra da seçilme haklarını alarak uzun ve zorlu bir mücadele sonucu siyasal arenada söz hakkı sahibi olmaya başlamışlardı ancak bu yeterli değildi, yalnızca birkaç hak kazanımıyla sınırlı kalmayı kabul etmemişlerdi kadınlar.

Bunun için de uluslararası alanda aynı anda birlik olmak gerekiyordu ve 1910’da İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Clara Zetkin’in önderlik faaliyetiyle birlikte 8 Mart, BM tarafından onaylanarak biz kadınların birlik günü oldu.

8 Mart’a yalnız gelmiştim ama yalnız ayrılmadım

Bu seneki 8 Mart benim ilk eylemimdi ancak ilk yürüyüşüm değildi, daha önceden 25 Kasım Kadına Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’ne katılmıştım. Bana kalırsa 8 Mart ve 25 Kasım gibi günlerdeki yürüyüşlerin en önemli noktası, baştan sonra kadınlarla çevrili olduğumuz alanlarda gece geç saatlere kadar birlikte olmak; aynı amaç uğruna olmanın verdiği his. Annem geç saatlere kadar dışarda kalmamdan hep endişe duymuştur ama eylem günlerinde ona “Anne merak etme, etrafım kızlarla dolu” diyebilmenin verdiği his tarif edilemez. Aynı şekilde 8 Mart Büyük Kadın Buluşması’nda da tanımadığım ve belki bir daha görmeyeceğim kadınlarla birlikte halay çekmek, sloganlar atmak, döviz kaldırmak ve kadınlar olarak benzer şeyleri yaşadığımızı bilmek, bana o hiç tanımadığım kadınları diğer tüm insanlardan daha iyi tanıdığım hissini veriyor.

8 Mart’a yalnız gelmiştim ama yalnız ayrılmadım. Oradaki kadınlarla bir olduğunuzu ve bu kavgada yalnız yürümek olmadığınızı fark edince örgütlü mücadelenin önemi daha da anlaşılıyor. 8 Mart’ı bir gün içinde kutlayıp bitirmemeliyiz çünkü 8 Mart bir kutlama gününden de çok, bir farkındalık, mücadele günü. Kavgamızın kiminle olduğunu, dayanışmamızın neden gerekli olduğunu ve her şeyden önce kadın olmanın ne demek olduğunu tekrar tekrar fark etmemizi sağlayan bir gün.

Kadın olmak zor, alışagelmişe karşı olan bir kadın olmak daha da zor. Hayatımıza, kendimizle alakalı şeylere başkaları hep karıştı, bize söz hakkı düşmedi belki. Ancak bu kısıtlanmış “kızlar” önünde sonunda büyüdü ve seslerini çıkarmaya başladılar. Üstelik bunu tek başına değil birlik içinde yaptılar. İşte 8 Mart’ta meydanlarda, başka kadınlarla birlikte olmak da tam olarak bunu sağlıyor: Özgürlüğümüz için birbirimize ihtiyacımız var.

İLGİLİ HABERLER

Evrensel'i Takip Et