Baskılardan el ele vererek kurtulacağız
Kadınların yürüyüşüne müdahaleler, kadınların önündeki polis barikatları bize sorunların asıl sorumlusunun sadece toplum değil siyasi iktidar olduğunu gösteriyor.

Fotoğraf: Evrensel
Dilara AYDIN
Dicle Üniversitesi
8 Mart’a Diyarbakır’da geçen senelere oranla daha fazla kişi gelmişti. Bunda barış çağrısının da rolü vardır. Kadınlar yöresel kıyafetlerini giymiş sabahtan pankartları hazırlamıştı. Çocuklara da yöresel kıyafetler giydirilmiş ve bir çocuğun elindeki “Kadın, Yaşam, Çikolata” dövizi günü renklendirilmişti. Miting alanında erkekler de vardı ama alan kadınlara aitti. Polisler her zamanki gibi pankartları didik didik inceledi.
8 Mart emekçi kadınların günüdür ama ne yazık ki kadınların çoğu ya çalıştığı iş yerinde ya evde geçirdi günü. Emekçi kadınların kendi günlerinde dâhi sömürülmesi mücadelenin esas sorunudur ve bu mücadelenin esas öznelerine değinmeden ve onlarsız bir kadınlar günü kutlanması çok içler acısı. Yaşam ve vücut dokunulmazlığımız için sokaklara çıktık ama aynı gün bir hemcinsimiz öldürüldü herkesin ortasında.
Kadın mücadelesinin bir güne sıkışmaması gerekiyor
Kadınların mücadelesi bir günle sınırlı değil tabii ki ama ne yazık ki sadece senede bir gün bunun için sokağa çıkabiliyoruz. Oysaki her gün onlarca kadın katlediliyor ve bunun için kadınların her gün isyan edip sokaklara çıkmasını herkese sesini duyuracak kadar bağırmasını isterdim. Ama yılda bir kez bile kadınların yürüyüşüne müdahaleler kadınların önündeki polis barikatları bize bunun asıl sorumlusunun sadece toplum değil siyasi iktidar olduğunu gösteriyor.
Kürt sanatçılardan Rojda’nın gelmesi de günü renklendiren bir detaydı. Benim de tam olarak anlamlandıramadığım ve alandaki çoğu kişinin de anlamlandıramadığı barış süreci -hatta tam olarak bunu mu dememiz gerekiyor onu bile bilemiyoruz- 8 Mart’ta etkisini gösterdi. Barış için güvercinler uçuruldu, STK’ların ve partilerin mektupları okutuldu. Ama barış sürecinin kadınların mücadelesine etkisi tam olarak anlatılamadı ve okunanlar pek az kişinin dikkatini çekti. Çünkü insanların bu konuda kafası karışık. Süreç ilerledikçe taşlar yerine oturacaktır ama gönül isterdi ki süreç daha şeffaf ilerlesin.
Peki bunun için kadın dernekleri, diğer mücadeleci örgütler ve STK’ların ulaşamadığı kadınların elinden gelenler neler peki? Öncelikle en yakınımızdan başlamak, mücadelenin sadece fiziksel değil psikolojik yönünü de anlatmak. Kadınların bu sıkışmışlıktan kurtuluşu el ele örgütlü aydınlanmadan geçer. Bizim yapmamız gereken en önemli şey ne aile kurumunun ne de toplumsal baskının bizi durdurmasına izin vermek.
Evrensel'i Takip Et