Aile kapitalizm için niye hayati öneme sahip?
Kapitalist sistemde mülkiyet ve aile birbirine sımsıkı bağlıdır: Burjuvazinin bu iki temel direğinden birinin sarsılması diğerinin de varlığını tehlikeye sürükler.

Fotoğraf: Pngtree
Esmira BEKİR
ODTÜ
Tek adam iktidarı 2025 yılını “Aile Yılı” ilan ederek kadınların haklarına yönelik topyekûn saldırıları daha da arrtıracağını ilan etti. Kadını aile içine hapsetmenin, “kutsal aile” söylemleriyle kadın mücadelesinin birçok kazanımlarını tasfiye etmenin, kadının doğurganlığını sistemi yeniden üretmek için araç haline getirmenin hedeflendiği bu programın kadınların yaşamını daha çok abluka altına alacağı açık. Tek adam iktidarı bekçiliğini yaptığı sermayedarların çıkarları doğrultusunda senelerdir toplumu muhafazakâr kodlarla yeniden dizayn ediyor; halkın en geri damarına basarak sistemin çıkarlarını gözetiyor, sermayenin kârını güdüyor.
Daha çok çocuk işçi, daha çok işçi, daha çok ucuz işçi ve bu işçilerin işten çıkıp, ertesi gün tekrardan işe gelmesini sağlayacak, ev içi angaryayı üstlenen kadın figürü kapitalistler için elzem bir ihtiyaç. “Aile Yılı” programının içeriği sistemin tam da bu ihtiyaçları etrafında şekillenmiştir. Artış oranının Türkiye’de ilk kez 2’nin altına düşmesiyle beraber tek adam iktidarı daha ucuz iş gücü havzasını genişlendirmek için kadınları, çocukları, emeklileri hedefi haline getirdi. Geçen seneyi “emekliler yılı” ilan eden iktidar emeklilik yaşını yükseltti, MESEM projesiyle çocukları üretime çekti, OVP ve 12. Kalkınma Planı doğrultusunda kadın dört duvar arasında sıkıştırarak düşük ücretle, sigortasız, evden çalışan işçi haline getirdi. Sistem dönem dönem kendi ihtiyaçları doğrultusunda toplumun kodlarını yeniden şekillendirmenin yollarını her zaman aradı. 2011 yılında “eşitlik kârlılık getirir” sloganıyla kadınları üretime çekip, kadınları özgürleştireceğiz adıyla daha ucuza çalıştırdı. Günümüzde ise kadını aileden, evinden çıkarmadan ucuza çalıştırmanın yollarını buldu. İktidar aile içi şiddetin had safhaya çıktığı bu dönemde boşanmanın önüne geçecek “aile arabulucu” uygulaması getirdi, bakanlıktan yardım alan kadınların sayısını düşürmeyi hedefledi. Çünkü günümüzde sistem hem kadını ucuz iş gücü olarak kullanmalı, hem de haklarının farkına varmaya başlamış, ya da başlayacak kadını daha çok baskı altında tutmalı, dört duvar arasında sıkıştırarak yeniden üretimi garantilemeliydi.
Kapitalist sistem için aile ne ifade ediyor
Kapitalist sistemde mülkiyet ve aile birbirine sımsıkı bağlıdır: Burjuvazinin bu iki temel direğinden birinin sarsılması diğerinin de varlığını tehlikeye sürükler. Burjuvazi için ailenin sarsılması, sermaye birikimlerinin sarsılması anlamına gelir. Bu yüzden 18. yüzyıldan beri farklı araçlarla ve reformlarla bu aileyi nasıl sarsılmaz hale getireceklerinin yöntemlerini bulmaya çalışmışlardı. Kilise tarafından evliliğin kutsallığının öğütülmesi ile başlayan bu süreç, günümüzde iktidar partilerinin nüfus politikalarında sosyal medyada yaygınlaşan “tradwife”* akımlarında, günümüz Türkiye’sinde uygulanan “Aile Yılı” programıyla devam ediyor. Burjuvazinin süsleyerek anlattığı aile açlık ve sefalet koşullarında yaşayan proleterler için “manevi birlik”, kutsal duygular temelinde oluşmuyor; kapitalist üretim sisteminin ihtiyaçları üzerine oturuyor. Kadınları iş hayatından koparıp yeniden eve hapsetmek için ortaya çıkan “tradwife” akımları, kürtajın tekrardan hedef haline gelmesi, doğum çağrıları, evlenme teşvikleri dünyanın birçok yerinde kadının bedenini, hayatını daha çok kar elde etme doğrultusunda kontrol altına almak için uygulanan politikalar. Bu çabalara rağmen birçok genç kadın bu yalanlara kanmıyor, bu aile yapısının doğru bir yapı olmadığını kendi yaşantısından biliyor, farkediyor.
Başka bir aile, özgür bir kadın mümkün
Kapitalist koşullarda annelik kadın için bir ayak bağı, evlilik ise bir geçim aracı halinde. Kadının geçimi bir erkeğe bağlı. Ev içi angarya en önemli “görev”i, kadının doğurganlığı ise biyolojik bir özelliği değil toplumsal bir araç. Ancak şimdiye dek ortaya çıkmış tüm toplum biçimlerinde annelik kadın için ayak bağı olmamıştı. Özel mülkiyetin ortaya çıkmadığı toplum biçimlerinde kadın eşine, çocuk anne ve babaya bağlı değildi. Kadının görevi “kutsal” ailesini varetmek, onun tüm ihtiyaçlarını karşılamak, ev içi angaryayı yüklenmekle sınırlandırılmamıştı. Çünkü toplumun tüm üyeleri için gerekli şeyleri sağlaması gerekirdi. Kapitalist sistem ise her şeyi olduğu gibi aileyi de kendi ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirir: Kadın ve erkek ilişkisiyle sınırlı, kendi belirlediği çocuk sayısıyla, kadının ikincil konumunu daha da derinleştiren aile yapısı inşa eder. Kapitalist sistem varolduğu sürece aile, hep kadının ikincil konumunu daha derinleştirecek bir yapı olarak şekillenecektir.
Oysa gerçek bir özgürlük için kadın zaman aşımına uğramış ve engelleyici ailenin ağırlığının zincirlerinden kurtulmak zorundadır. Bu zincirleri kırmak için bu sistemi yıkmak nihai hedeflerimizden biri olmalıdır. Sosyalist bir sistem toplumsal üretimi ve toplumsal yeniden üretimi önceler, kadının sosyal ve siyasi alanlarda özgür bir birey olması için çalışmalar yürütülür, kadının aile içindeki “görevleri” toplumsallaştırılır. Çocuğun bakımı, eğitimi, ailenin 3 öğün yemeği, çamaşırı baskılarla boğuşan kadının görevi olmuyor, toplumun görevi haline geliyor. Kapitalist sistemden farklı olarak kadına istediği şekilde aile inşa etmesi için alan açılır. İster 5 çocuğu olsun, ister olmasın; kadın kendi hayatına ve bedenine yönelik kararları özgürce verebilme hakkına sahip olur. Kapitalizmde sermayenin çıkarları doğrultusunda inşa edilen “kutsal aile”, sosyalizmde yerini özgür ve eşit insanlarca, güven ve sevgi ile inşa edilen aileye bırakır.
*Geleneksel cinsiyet rollerine inanan ev hanımı eş
Evrensel'i Takip Et