Rektörle görüşme duvarla konuşmaktan farksızdı
Tüm bu görüşmelerde gördüğümüz şey susturulmaya çalışıldığımızdı. Mevcut sorunları reddederek, sözümüzü keserek bunu gösterdiler.

Fotoğraf: Pixabay
Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu Üyesi
6 Mart Perşembe günü, Hacettepe Üniversitesinde okulumuzdaki topluluklarla birlikte öğrenciler olarak ortak bir eylem gerçekleştirdik. Farklı görüşlere sahip öğrenciler, ortak sorunlarımız için ses çıkarmak, haklarımızı ve taleplerimizi duyurmak amacıyla bir araya geldi.
Taleplerimiz çok açıktı: Bir bankanın müşterisi olmak zorunda bırakılmamak, yurtlardaki sorunların giderilmesi, fakültelerin ve bölümlerin ihtiyaçlarının bütçeden karşılanması, toplulukların önüne çıkan sorunların kaldırılması, kampüs içerisindeki ışıklandırma ve ring servislerinin artırılması, yemekhane porsiyonlarının büyütülmesi ve daha yenilebilir yemeklerin çıkması. Taleplerimiz, en temel haklarımızı kapsayan konulardı.
“Yürüyüş yapmanıza gerek yoktu”
Açıkçası başta içimizde hem bir heyecan hem de az kişiyle katılım olma ihtimaline karşı bir korku vardı. Fakat korkumuz uzun sürmedi. Edebiyat Fakültesi öğrencileriyle birlikte toplanarak yemekhaneye doğru yürüdük. Coşkulu bir kalabalıkla yemekhane önüne geldiğimizde, orada da birçok öğrencinin hakları için toplandığını gördük. Yemekhanenin önündeki bu sesleri duymak, insanın içini umutla dolduruyordu. Üstelik umutlanan yalnızca biz de değildik, etrafta bu sesleri duyan öğrenciler de bize katıldı ve hep birlikte rektörlüğe doğru yürüdük. Amacımız, rektörle konuşarak sorunlarımıza çözüm sağlamak ve sesimizi duyurmaktı. Bunu başardık da! Aramızdan temsilciler seçerek, ben dahil altı temsilci rektörle görüşmeye çıktık.
İçeride bizi rektör ve üç hocamız karşıladı. Rektörün bize ilk söylediği şey “Yürüyüş yapmanıza gerek yoktu, ben her zaman buradayım, konuşabiliriz” oldu. Daha önce görüşme talebinde bulunduğumuzu fakat kendisine ulaşamadığımızı söylediğimizdeyse verdiği cevap “Öyle bir şey olamaz” oldu. Konuşmamız boyunca bu cevabı sıkça duyduk.
Rektör, konuşmamız sırasında yaşadıklarımızın gerçek olmadığını iddia ediyordu. Üstelik iyi bir dinleyici olduğu da söylenemezdi. Oradaki öğrenciler olarak konuşmakta zorlandık; bazı anlarda sözümüz kesildi, kendimizi ifade edebilmek için defalarca söz almak zorunda kaldık. Güç bela söz alabildiğimizdeyse sorumuzu tamamlamamıza izin verilmeden konuşmamız bölündü. Kendini ifade eden bir arkadaşımıza “Sinsilik yapma” şeklinde tepki bile gösterildi. Rektör bizi dinlemiyor, çözüm bulmaya çalışmıyor, sadece taleplerimizi reddediyordu.
“Ben öğrencilere göre okul yönetemem, bu anarşi olur”
Öncelikle Yapı Kredi mevzusunu açtık. Rektör, söze “Öğrenciler olarak okuduğunuzu anladığınızdan şüphe ediyorum” diyerek başladı. Metinde açıkça Yapı Kredi kartı çıkarmak zorunda olmadığımızın yazıldığını, anonim kart kullanarak başka bankaları da tercih edebileceğimizi ve bunun öğrencilerin iyiliği için yapıldığını söyledi. Ancak biz yapılanların bizim iyiliğimiz için olmadığını, kendileri tarafından yapılan çelişkili açıklamalar olduğunu, cam yemekhanenin tamamen Yapı Kredi'ye devredildiğini, kioskların kapatıldığını ve öğrencilerin hiçbir bankanın müşterisi olmaya zorlanmaması gerektiğini dile getirdik. Bunun sonucunda, başta “Okuduğunuzu anlamıyorsunuz” diyen rektör, daha sonra “Geçiş sürecinde bazı sorunlar çıktı, biz sizi iyi bilgilendiremedik” demek zorunda kaldı. Aynı zamanda “Ben öğrencilere göre okul yönetemem, bu anarşi olur” cümlesini bizzat kullandı.
Ring servisleriyle ilgili sorunları dile getirdiğimizde rektörün cevabı yine aynıydı: “Ben ringleri kontrol ediyorum, bir sorun yok.” Daha sonra, yemekhanede çıkan yemeklerin büyük çoğunluğunun yenilemeyecek durumda olduğunu ve porsiyonların doyurucu olmadığını belirttik. Ancak aldığımız cevap “Biz de yemekhaneden yiyoruz, yemekler gayet iyi” şeklindeydi. Oysa biz öğrenciler olarak çıkan yemekleri farkındayız.
Bunun ardından yemekhaneye yapılan zammın özellikle KYK bursuyla geçinen öğrenciler için çok zorlayıcı olduğunu söyledik. Ancak mevcut ekonomik durum nedeniyle bu zammı yapmak zorunda kaldıklarını belirttiler. Rektör daha sonra saat 14.00’te bir randevusu olduğunu söyleyerek görüşmeyi erken bitirdi. Biz daha sorularımızın bitmediğini ve konuşmak istediğimizi söylesek de rektörü orada tutamadık. Bize tanıdığı bu kısıtlı vakitteyse uzun bir süre Angora Evleri'nden bahsetti. Yapılan KYK yurdu için Angora Evleri'nde kalan kişilerin kendisine dava açtığını, eğer yürüyüş yapmamız gerekiyorsa bunu orada yapmamız gerektiğini söyledi.
Sonuç olarak maalesef rektörü orada daha fazla tutamadık. Daha sonra bir süre yönetimdeki hocalarla konuştuk. Tüm bu görüşmelerde gördüğümüz şey susturulmaya çalışıldığımızdı. Mevcut sorunları reddederek, sözümüzü keserek bunu gösterdiler. Ancak sesimizi bir şekilde duydular ve birlikte olduğumuzda sahip olduğumuz gücün farkındalar. İşte bu yüzden susmayacağız, susmamalıyız! Bu bir başlangıçtı ve burada bitmeyecek. Taleplerimizi dile getirmeye ve onların arkasında hep birlikte durmaya devam etmeliyiz. Üniversite bizimdir ve bize göre yönetilmelidir.
Evrensel'i Takip Et