20 Mart 2025 10:44

Trump'ın reçetesi: Sorun mu var? Gümrük tarifesi koy!

Trump’ın "Sorun mu var? Gümrük Tarifesi Koy!" reçetesi ne ABD’nin ne de dünyanın ekonomik sorunlarına uygun bir çözüm olmaktan uzak duruyor.

Trump'ın reçetesi: Sorun mu var? Gümrük tarifesi koy!

Fotoğraf: AA

Sabri Öncü


Donald Trump'ın 20 Ocak 2025’te başlayan ikinci başkanlık dönemi, özellikle ticaret politikaları açısından ABD tarihinde önemli bir dönüm noktası yaratabilir. Ancak, bu politikaların sürdürülebilirliği henüz belirsiz. Trump yönetimi, ekonomik sorunlarına çözüm ararken gümrük tarifelerini neredeyse tek araç olarak kullanıyor. Bu durum, elinde çekiç olan birinin her sorunu çivi gibi görüp çakmaya çalışmasına benziyor. Dahası, bu yaklaşımın devam etmesi bekleniyor.

Ancak bu tarife yaklaşımı, bazıları tarafından 19. yüzyılda William McKinley’in başkanlığı döneminde uygulanan korumacı politikaların modern bir yansıması olarak görülse de, günümüzün dünyasında ciddi sorunlara yol açıyor. Bu kısa yazımda Trump'ın ticaret politikalarını McKinley’inkilerle karşılaştırırken, 19. yüzyıl Amerikan Politik Ekonomi Okulunun İngiliz politik ekonomistlerinin düşük ücret ve serbest ticaret odaklı yaklaşımlarına karşı bir alternatif olarak ortaya attıkları ve uygulanmış Yüksek Ücretler Doktrini yaklaşımını öne çıkarmak amacındayım.

McKinley’e karşı Trump

19. yüzyılın sonlarında William McKinley, önce kongre üyesi, sonra başkan (1897-1901) olarak ABD'nin ekonomik politikalarında korumacılığın öncüsü oldu. 1890 McKinley Tarife Kanunu, yerli sanayiyi yabancı rekabetten korumak ve ekonomik büyümeyi teşvik etmek amacıyla uygulandı. Yüksek Ücretler Doktrininin temel savlarıyla desteklenen McKinley tarifeleri, özellikle demir-çelik, tekstil ve makina gibi sektörlerde yerli üretimi artırdı.

Başta Henry Carey, Amerikalı politik ekonomistler tarafından savunulan Yüksek Ücretler Doktrini, yüksek ücretlerin ekonomik büyüme ve refah için temel bir unsur olduğunu savunuyordu. McKinley döneminde, korumacı tarifelerle birlikte işçi ücretleri de artırıldı. Bu durum, iç talebi canlandırarak ekonomik büyümeyi hızlandırdı ve ABD'nin sanayileşme sürecini destekledi.

Donald Trump, McKinley'in korumacı politikalarını modern bir bağlamda yeniden canlandırmaya çalıştığını iddia ediyor. Ancak, özellikle Çin, Kanada, Meksika ve Avrupa Birliği'ne yönelik olarak uygulanan Trump'ın tarifeleri, McKinley'inkilerden önemli bir farklılık gösteriyor. McKinley döneminde Yüksek Ücretler Doktrini destekli tarifeler, hem sanayicilerin hem de işçi sınıfının çıkarlarını destekliyordu. Trump'ın tarifeleri ise, daha çok bir dış politika silahı olarak kullanılırken, son 45 yıldır sermayenin işçi ve emekçilere yaptığı saldırıda bir değişiklik gözlenmiyor. Özellikle Çin'e uygulanan tarifeler, ticaret savaşlarını körüklüyor ve küresel tedarik zincirlerini istikrarsızlaştırıyor. Bu durum, bir yandan diğer ülkelerin misilleme tarifelerine yol açarken, diğer yandan ABD'li işletmeleri, çiftçileri, işçi ve emekçileri olumsuz etkiliyor.

Özetlersem, Trump'ın ticaret politikaları, daha çok bir dış politika silahı olarak kullanılıyor ve sanayi politikalarıyla desteklenmiyor. Bu durum, yerli sanayiyi kademeli olarak güçlendirmek yerine, uzun vadede ABD'nin ekonomik öz yeterliliğini zayıflatabilir.

Tarifelere düzen getirme çabası

Son birkaç gündür Trump'ın baş ticaret müzakerecisi Jamieson Greer, önümüzdeki aylarda uygulanması beklenen yeni tarifelere düzen getirmeye çalışıyor. Önceki tarife açıklamaları, piyasaları altüst etmiş ve iş dünyasında belirsizliğe yol açmıştı. Greer, 2 Nisan'da açıklanması planlanan yeni tarifelerin duyurusunu kontrol altına almayı hedefliyor. Trump tarafından "büyük gün" olarak nitelendirilen bu tarihte, otomobil, yarı-iletken ve ilaç gibi sektörlere yönelik tarifelerin yanı sıra, diğer ülkelerin ABD mallarına uyguladıkları tarifelere misilleme olarak yeni ithalat vergilerinin de getirilmesi bekleniyor.

Ancak Greer, geleneksel politika süreçlerine geri dönerek, halktan ve iş dünyasından geri bildirim toplamayı hedefliyor. Bu adım, önceki tarife uygulamalarının yol açtığı karmaşayı azaltmayı amaçlasa da, Trump'ın tarifeleri Uluslararası Acil Durum Ekonomik Yetkiler Yasası'na (IEEPA) dayandırma girişimi önemli yasal riskler taşıyor. İlk olarak, IEEPA ulusal acil durumlar için tasarlanmışken, bugünkü ticaret açıkları ve diğer ülkelerin misillemeleri bu kapsamla birebir örtüşmüyor. İkinci olarak, tarifeler IEEPA'nın yetkilerini aşarsa, mahkemelere taşınabilir ve uygulama gecikebilir. Üçüncü olarak, başkanın bu yetkiyi kullanması, Kongre'nin ticaret politikası üzerindeki yetkilerini aşarak anayasal bir krize yol açabilir.

Öte yandan Musk

Trump'ın tarife politikaları küresel ekonomide ciddi dalgalanmalara neden olurken, yeni oluşturulmuş ancak henüz bir bakanlık olmayan Hükümet Verimliliği Departmanı başına atadığı Elon Musk da devlet bürokrasisini ve sosyal hizmetleri parçalama çabalarıyla öne çıkıyor. Arjantin Başkanı Milei ile testereli görüntüleri ve Avrupa'da faşist partilere destek verdiği iddiaları da gündemde. Musk'ın ABD vatandaşlarının demografik verilerine erişme çabaları, hem ülke içinde hem de uluslararası alanda büyük tepkilere neden oluyor.

Hem Trump hem de Musk ekonomi konusunda yaptıkları beyanatlarla siyasi yelpazenin her cenahı ekonomistlerden en hafifinden bunlar ne dediklerini bilmiyor gibi tepkiler alırlarken, ABD ekonomisi ve küresel piyasalar da hemen her gün derinden sarsılıyor. S&P 500 son bir haftada yüzde ondan fazla gerilerken, altın fiyatları 3 bin doları geçti, bir süredir Musk da her yeni gün biraz daha fakirleşiyor. Bu durum, içinde Musk da olan Trump yönetimi politikalarının ABD egemen sınıfları ve halkı için ciddi riskler oluşturduğunu gösteriyor.

Sonuç

Trump'ın tarife politikaları, McKinley dönemi korumacılığının modern bir yansıması olarak sunulsa da, günümüz dünyasında ciddi sorunlara yol açıyor. Bugün unutulmuş Yüksek Ücretler Doktrini bir yana, emekçi sınıfların refahını tehdit eden içinde Musk da olan Trump yönetimi, ABD'nin iç ve dış güvenlik risklerini artırıyor, hem ABD içinde hem de dışında muhalefet yükseliyor.

Sonuç olarak, Trump’ın "Sorun mu var? Gümrük Tarifesi Koy!" reçetesi ne ABD’nin ne de dünyanın ekonomik sorunlarına uygun bir çözüm olmaktan uzak duruyor. Tarih bize, emekçi sınıfların refahı düşerken ticaret ağlarının çökmesinin, büyük güçleri emperyalist genişleme ve fetih yoluna sürükleyerek, geniş kapsamlı savaşlara götürdüğünü öğretiyor.

Peki, bu politikaların geleceği ne olacak? Trump'ın tarifeleri ve Musk'ın girişimleri, ABD'nin ekonomik ve siyasi istikrarını ve dahası, dünyanın gerisini nasıl etkileyecek? Tarih, bu soruların yanıtlarını yazmaya başladı bile. Yaşadıkça okuyacağız.

İLGİLİ HABERLER

Evrensel'i Takip Et