25 Mart 2025 00:10

Ukrayna’nın Düyunı Umumiye’si ve Türkiye

Çok uluslu şirketler (ÇUŞ), ülkelerin madenlerini ve altın sahalarını gözüne kestiren bu şirketler, geriye zehirlenmiş topraklar, kesilmiş ormanlar ve kurumuş dereler bırakmakta.

Ukrayna’nın Düyunı Umumiye’si ve Türkiye

Fotoğraf: MA

Maden Mühendisi Mehmet Torun

Geçtiğimiz günlerde Trump ile Zelenskiy arasında basının önünde yaşananlar, diplomatik açıdan yadırgansa da emperyalizm gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. ABD, Ukrayna’ya yaptığı yardımın karşılığı olarak ülkedeki değerli madenlerin yarısını istiyordu açık açık. Basına yansıyan bilgilere göre, bu talep kabul görmüştü ve önümüzdeki günlerde Zelenskiy tekrar Beyaz Saray’a çağrılacaktı.

Günümüzde dünyadaki gelişmeleri çok uluslu şirketler belirlemekte, her şey bu şirketlerin önceliğine göre şekillenmekte. Ukrayna-Rusya savaşının sonlandırılması için Trump’ın önerisine göre ABD, Ukrayna’daki madenlerin işletmesini üstlenecek; bunun karşılığında elde edilen gelirlerin yüzde 50’si Ukrayna için kurulacak bir fona devredilecek, ABD ise savaşta Ukrayna için yaptığı yardımların (harcamaların) bedelini geri alacak. Trump’a göre, Rusya, ABD’nin yatırım yaptığı bir ülkeye saldırmaya cesaret edemeyecek, bu da Ukrayna’nın güvenliği için yeterli olacak.

Bir ülkenin sahip olduğu madenlerinin yarısına gerekçe ne olursa olsun zorla müdahalenin adı bellidir. Kimileri ticaret, yatırım ya da ekonomik gerçeklik dese de bu açıkça sömürüdür, el koymadır, çökmedir, talandır. Emperyalizmin çirkin yüzünün patavatsızca gösterilmesidir.

Çok uluslu şirketler (ÇUŞ), ülkelerin doğal kaynaklarına değişik şekillerde müdahale ederek ele geçirmekte ve kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktalar. Ülkemiz de bu saldırılardan nasibini almakta, yağma ve talana maruz kalmakta. Özellikle değerli madenleri ve altın sahalarını gözüne kestiren bu şirketler, bırakın yüzde 50’sini almayı neredeyse tamamını götürerek geriye zehirlenmiş topraklar, kesilmiş ormanlar ve kurumuş dereler bırakmakta.

Ülkemizde madenler Anayasa’ya göre devletin hüküm ve tasarrufu altında olup Maden Kanunu hükümlerine göre işletilmekte. Devlet, üretilen madenlerden ‘devlet hakkı’ adı altında bir bedel almakta. Maden Kanunu’nun 14. maddesinde altın ve benzeri madenlerden devlet hakkı “ocak başı satış fiyatı” üzerinden alınmakta. Ocak başı satış fiyatı altının satış fiyatı olmayıp kanundaki tanımı; “…Madenin ocakta üretiminden ilk satışının yapıldığı aşamaya kadar oluşan nakliye, zenginleştirme ve varsa farklı prosese ait kullanılan tesis ve ekipmanın amortismanı dahil giderler çıkarılarak oluşan fiyat” olarak yapılmış. Yani tüm giderler düşüldükten sonra oluşan fiyat üzerinden işlem yapılmakta.

Aynı madde içinde aşağıdaki fıkralar da yer almakta: “Devlet hakkı oranlarında, madenin cinsi, üretildiği bölge ve benzeri kriterler gözetilerek cumhurbaşkanınca en fazla yüzde 25 oranında indirim ve artırım yapılabilir.”

“Yer altı işletme yöntemi ile üretim yapılması durumunda ödenmesi gereken devlet hakkının yüzde 50’si alınmaz.”

Diğer taraftan kanunun maden teşvik tedbirleri başlığı altındaki 9. maddesinde; “Ürettiği madeni yurt içinde ve kendi tesisinde işleyip ek katma değer sağlayanlardan, bu tesislerde üretimde değerlendirilen maden miktarı için devlet hakkının yüzde 50'si ve IV. grup (c) bendi madenlerden altın, gümüş ve platin için devlet hakkının yüzde 40’ı alınmaz” denilmekte.

Bu iki madde birlikte değerlendirildiğinde altın üreten yerli/yabancı madencilik şirketlerinin ülkemizde ürettikleri altın için ödedikleri devlet hakkının altın olarak karşılığının çok düşük olduğu görülmekte.

TBMM’de 27/4 dönem, 7/37356 esas numaralı soru önergesinin bir bölümüne dönemin enerji ve tabii kaynaklar bakanı aşağıdaki yanıtı vermiş; 

“Ülkemizde toplam 133 adet altın içeren maden ruhsatı bulunmaktadır. 2019 yılında; 24 ruhsattan 39 ton altın üretimi yapılmış, Altın ruhsatlarından 36 milyon 257 bin 570.60 TL devlet hakkı tahakkuk ettirilmiştir.”

Soru önergesine verilen yanıta göre, 2019 yılında 24 altın ruhsatından üretilen 39 ton altın için ödenen devlet hakkı 36 milyon 257 bin 570.60 TL2019 yılında üretilen altının devlet hakkı, 2020 haziran ayı sonunda ödenmekte.30 Haziran 2020 tarihinde altının fiyatı 388 TL/gr. Ödenen devlet hakkının karşılığı: (36. 257.570.60 TL) / (388 TL/gr) = 93.5 kg

2019 yılında 39 ton altın üreten şirketler ürettikleri bu altının 93.5 kilosunu devlet hakkı olarak ödemiş.

İşin özeti; 39bin kilo altının 93.5 kilosu bize, kalanı onlara.

İkinci örnek Enerji Bakanlığından: Bakanlığa bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) yapmış olduğu bir paylaşımda, ülkemizde altın madenciliği için ödenen devlet hakkının hesabını yapmış. Ne hikmetse hesap yaklaşık olarak yapılmış. Burada kullanılan ‘yaklaşık’ ifadesinin resmi bir kurum için “gerçeğe yakın” anlamına geldiğini kabul edelim.

MAPEG tarafından hesaplama ile ilgili yapılan açıklamada; “Altın Devlet Hakkı Maden Kanunu Ek/3 sayılı çizelgeye göre alınmaktadır. 2022 yılı için altının ons değeri 1800 dolar olup, devlet hakkı yüzde 11’e tekabül etmektedir. Cumhurbaşkanlığı kararı gereği yüzde 25 artırımlı oran yüzde 13.75 olmaktadır” denilmekte.

Bakalım öyle mi ?

Örnekte 2022 yılında üretilen 1 ton altın için 2023 haziran ayı sonunda 25 milyon 178 bin 335 TL devlet hakkı hesaplanmış. Maden Kanunu’nun 9. maddesindeki teşviklere göre bu bedelin yüzde 40’i ödenmemekte.

25.178.335 TL x (%100-40 =) % 60 = 15.107.000 TL.Ödenen devlet hakkı : 15 milyon 107 bin TL.30 Haziran 2023 tarihinde altın fiyatı: 1584 TL/gr. 15.107.000 TL /1584 TL/gr = 9.537 gram yani 9.5 kg altın.

1 ton altın üretiminin altın karşılığı devlet hakkı karşılığı 9.5 kg altındır. Bu da ürettikleri altının yüzde 1’i bile değil, yüzde 13.75’ i hiç değil.

Trump, Ukrayna madenleri için yüzde 50 teklif ederek Ukrayna’yı sömürecek denilmekte. Ülkemizde devletin madenlerden aldığı paya bakıldığında katmerli bir sömürü açıkça görülmekte. Bazıları, ülkemizde yapılan sömürge madenciliği dediğimizde itiraz ediyor ama bu tablonun adını koyacaklar herhalde.

Madenler; milyonlarca yılda hiçbir kişi ve zümrenin emeği olmadan oluşan, tüketildiğinde yerine konulamayan, doğanın insanlığa sunduğu ortak değerlerdir ve kimsenin tekelinde değildir.  Ancak, kapitalist sistemde sermaye, bu ortak müştereklere de el koymuş olup kendi malıymış gibi kullanmakta, gelecek kuşakların hakkını da gasbetmekte. Bu duruma itiraz etmek, öncelikle bir insanlık ve vatandaşlık görevi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İmamoğlu'nun tutuklanma gerekçesi ortaya çıktı: "Kaçma şüphesi"

Evrensel'i Takip Et