Küçük insanların büyük umutlarıyla kalemine yön vermek: Erdal Öz
Erdal Öz, kendi deyimiyle çağını yaşayan ve yaşatan bir sanatçıdır.

Fotoğraf: Mahmut Turgut
Tarık Özyıldırım
[email protected]
“Ölümü yenmek istiyorsanız, bütün acılara katlanarak yaratmak zorundasınız. Ölümün üstesinden gelmenin tek yolu bu gibi geliyor bana.”¹ Bu sözler Erdal Öz’e ait. 12 Mart’ın karanlık günlerinde de, 12 Eylül’de de, ’90’lı yılların DGM’li zamanlarında da ölümü öldüren bir kalemle yaşamımıza dokunur Erdal Öz.
Üniversitede bir edebiyat topluluğu: ‘a’ dergisi serüveni
Öz, yaratım dünyasına şiirle girer. Ortaokul ve lise yıllarında kimileyin sevgiliye, kimileyin doğaya seslenir bu şiirlerinde Öz: “Yaşamak hazzı içimde/ Köpük köpük/ Sevgi desen /Işıl ışıl içimde.”¹
Öz, 1950’lı yılların ortalarında -İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okuduğu yıllarda- şiirden hikaye ve romana geçer: “Şiir yazmayı gerçekten bıraktım. Artık bir hikâyeciyim ben, iyi hikâyeler yazmak istiyorum.”² 1956 yılında günlüğüne bunları yazar Öz.
Üniversitenin kantininde müthiş bir edebiyat topluluğu oluşur. Bu edebi birliktelik için Öz şunları söyler: “Hukuk Fakültesinden ben, Onat Kutlar, Demir Özlü, Hilmi Yavuz… Edebiyat Fakültesinden Doğan Hızlan, Konur Ertop, Kemal Özer, Adnan Özyalçıner… Gerek ders aralarında, gerekse ders bitiminde o masalardan birinde toplanır güncel konuları ve edebiyatı konuşurduk.”³ Öz ve arkadaşları, doyumsuz bu edebi sohbetler sonucunda 15 Ocak 1956 tarihinde “a” dergisini çıkarırlar. Öz, yazma sevinciyle 1960 yılında hem ilk öykü kitabı “Yorgunlar”ı hem de ilk romanı “Odalarda”yı okuyucuyla buluşturur.
‘Özgürlükten, barıştan, sosyalizmden yana küçük alıntılar’
Erdal Öz; bir taraftan romanlar ve hikayeler yazarken bir taraftan tam bir okuma kurdu olur. İçindeki bu okuma kurduyla Sergi Kitapevini açar. Aydınların, üniversite gençlerinin uğrak yeri olur ve kitabevi, kısa bir sürede bir kültür merkezine dönüşür. Burada yeni çıkan kitaplar, siyasi ve güncel olaylar üzerine saatlerce sohbet edilir, tartışmalar yapılır. Ne yazık, bu kültür merkezi 12 Mart’ın karanlığında boğulur. Kitap ambalajlarındaki sözler kitabevinin sonu olur, kitabevi kapatılır, Erdal Öz’e de cezaevi yolu görünür.
“71-72 Ankara’da kitapevim vardı: Sergi Kitapevi. Bu kitapevindeki ambalaj kâğıtlarım oldukça ses getirmişti. Ambalaj kâğıtlarının üzerinde demokrasiden, insan haklarından, özgürlükten, barıştan, sosyalizmden yana küçük alıntılar vardı.”³ Öz, bu alıntıları kendi eliyle yazardı. Marx’tan, Nâzım Hikmet’ten, Che Guevara’dan, Fidel Castro’dan, Mustafa Kemal’den, Lenin’den alıntılardı bunlar.
Deniz Gezmiş: ‘Bizi sen yazacaksın’
Ankara’da Mamak’ta yattığı sırada Deniz Gezmiş’le tanışır. Hem siyasi hem de edebiyat dünyasını sarsacak “Gülünün Solduğu Akşam” romanının yazılma serüveni de bu tanışmayla başlamış olur. “Bizi sen yazacaksın… Bizim şu anda tek görgü tanığımız sensin. Yanımıza sokulan tek yazar sensin. Bizleri iyi incele. Bize sorular sor, gerekli her şeyi öğren, yaz bizi.”⁴ Deniz’in isteği üzerine Erdal Öz hapisten çıkana kadar zor koşullar altında onlarla sohbet eder, onları dinler. Kitap önce “Deniz Gezmiş Anlatıyor” adıyla basılır. Sonra da genişletilerek “Gülünün Solduğu Akşam” adıyla kitapçılarda yerini alır.
Erdal Öz; 12 Mart işkencelerini ve devrimcilerin direnişini yazmaya koyulur. Özellikle “Yaralısın” romanı bu dönemde cezaevinde yaşanan bütün zulümler için bir belge niteliğindedir: “İki kişi sopayı iki ucundan yakalayıp ayaklarınla birlikte havaya kaldırıyordu. Baş aşağı gibisin. Tabanların yukarıya, tabana bakıyor. Sağına soluna birer kişi yanaşıyor. İkisi de yandan kollarına, tam dirseklerinin üzerine kalın ağır pençeleriyle bastırıyorlar.”⁵ Yaşar Kemal, “Yaralısın” romanını bir direniş romanı olarak görür. Aşağılanmaya karşı direniş, iğrençliğe karşı direniş.
Çağını yaşayan ve yaşatan bir sanatçı
Erdal Öz, küçük insanların büyük umutlarıyla kalemine yön verir. Herkese ses olacak bir sesin peşindedir Öz. Sesin ve başka aydınların sesini duyurmak için 1981 yılında Can Yayınlarını kurar ve hemen ardından Can Çocuk serisini başlatır. “Türkiye’mizde yurtseverlere düşen büyük bir görev vardır, hem de küçümsenmeyecek, ertelenmeyecek bir görev: Çocuklarımız için doğru dürüst kitapların hazırlanıp yayımlanması.”
Erdal Öz, insan sorumluluktur sözünün en güzel halidir. Denizlerin idamını engellemek için binlerce imza toplayan da odur, düşünce hürriyeti için yaptığı yayınlar nedeniyle hakim karşısına çıkan da. Erdal Öz, kendi deyimiyle çağını yaşayan ve yaşatan bir sanatçıdır.
Öz; öyküleriyle, romanlarıyla, kitapeviyle, yayıneviyle tek bir amaca hizmet etmek ister. Bunu da Fidel Castro’nun şu sözlerinde görürüz “İnsanlar şu ya da bu şekilde ölecektir. Kötü olanı, arkası düşmana dönük olarak utanç içinde ölmektir.” O hep düşmana karşı kalemini olağan gücüyle savurdu, sırtını dönen bütün yarı aydınlara inat edercesine.
İyi ki doğdun Erdal ağabey… İyi ki yazdın …
¹Ayşe Sarısayın, Unutulmaz Bir Atlı, Can Yayınları, 2. baskı, İstanbul, 2023
²Erdal Öz, Günlükler, Can Yayınları, 1. baskı, İstanbul, 2016
³Erdal Öz, Düşünüyorum Da, Müthiş Bir Şey, Can Yayınları, 1. baskı, İstanbul, 2016
⁴Erdal Öz, Gülünün Solduğu Akşam, Can Yayınları, 67. baskı, İstanbul, 2023
⁵Erdal Öz, Yaralısın, Can Yayınları, 36. baskı, İstanbul, 2023
Evrensel'i Takip Et