29 Mart 2025 03:57

Meydanları dolduran, gaza boğulan, tutuklanan ve vazgeçmeyen gençler anlatıyor: Yarınımızı istiyoruz

Her kesim ve her görüşten gençlerin isyan nedeni aynı: Saray iktidarının yoksullaştıran ekonomi politikaları. Gençler yarınlarını garanti edecek bir ekonomi, güvenceli iş, demokrasi ve adalet istiyor.

Meydanları dolduran, gaza boğulan, tutuklanan ve vazgeçmeyen gençler anlatıyor: Yarınımızı istiyoruz

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

Üniversiteli, liseli, işçi, işsiz… Her kesim ve her görüşten gençlerin isyan nedeni aynı: Saray iktidarının yoksullaştıran ekonomi politikaları, siyasal baskılar ve geleceksizleştiren politikalar.  Gençler yarınlarını garanti edecek bir ekonomi, güvenceli iş, demokrasi ve adalet istiyor.

Saray iktidarının taleplere yanıtı ise yine sabah baskınları, gözaltı ve tutuklamalar oldu. Operasyonun faturası ise günden güne ağırlaşıyor: Kur farkı nedeniyle herkes kişi başı 9 bin lira daha borçlu, gıda enflasyonu fırladı, açlık ve yoksulluk sınırının yükselişi durdurulamıyor.

İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi ve gözaltına alınması sonrası protestolar ilk üniversitelerden başladı, hızla ülke geneline yayıldı. Hangi üniversite öğrencisiyle konuşursak konuşalım barınma sorunu, aç kalma, diplomayı alsa işsizlik, iş bulsa düşük ücret dilinde. Yoksulluğa büyük tepki var. Dertlerini çözecek bir ekonomi istiyorlar. Laiklik, hürriyet, seçme ve seçilme hakkının baskı altına alınmaması, adalet de… Değişim hepsinin talebi. Korkma yazılı dövizler ve “hükümet istifa” sloganlarıyla yürümelerinin nedeni bu.

Protestolara genç işçiler de katılıyor. Ankara’da Sincan, OSTİM, Keçiören…  Her yerden arkadaş gruplarıyla geliyorlar. TOMA müdahalesi sırasında “Geri çekilmeyin! En fazla ıslanırsınız! Siz eve gideceksiniz biz mesaiye gideceğiz!” sözleri belli ediyor onları. Ağır çalışma koşulları ve düşük ücrete karşı bir duruş onlar için. MESEM’li çırak “Bıktım artık. Ben de isyandayım, Erdoğan’ın karşısındayım” diye anlatıyor. Bir başkası “Erdoğan sarayında oturacak, biz yağın, pasın içinde çalışacağız. Artık katlanamıyorum” diyor.

Adı konamamış isyan: Neoliberal vahşet

Gençler üç kuruşa iş yerlerine hapsedildi. Sendikaları kırıldı, var olan ele geçirildi. Kamu hizmetleri özelleştirildi. Ücretliler dipte yarışa sürüklendi. Güvencesiz, esnek çalışma yaygınlaştı. Neoliberalizmin kodları Saraçhane’deydi; ellerini bozkurtlaştırarak kaldıran gençler neoliberal kapitalizmin nesli.

Saraçhane’den yansıyan ‘milliyetçilik’

Saraçhane eylemlerine katılanların tamamını veya çoğunluğunu oluşturan gençleri hatta sadece “milliyetçi” etiketini tercih edenleri bile, tek bir grup gibi tarif etmek çok zor. Hepsinin milliyetçilikten aynı şeyi anladıklarını, bu kimlikle kurdukları ilişkinin benzer olduğunu söylemek pek isabetli olmaz.

Toplumsal fay kırıldı, haydi gençler!

Protestolarda yer alan gençler, Erdoğan karşıtı pozisyonda ortaklaşıyorlar. Erdoğan ifadesini kullanmamın sebebi Erdoğan’da vücut bulan bir başkanlık rejimidir. Gençlerin, politika ile ilişkilenme biçimi diğer kuşaklardan farklılaşıyor. Ortak bir direniş içinde hareketi sürdürüyorlar. Seslerini sınıfsal olarak duyurma isteklerinde ortaklaştıkları için çok yüksek oranda bir genç nüfusu izliyoruz.

Yağın, pasın içinden çıkıp gelenler

Ankara'da irade gasbı protestolarına katılan genç işçiler, siyasi baskılara ve ağır çalışma koşullarına isyan ediyor: "Biz yağın, pasın içinde çalışırken Erdoğan Saray’ında oturuyor."

Direnişin ters yüz ettiği ‘insan doğası’

Boykot sürecinde olan üniversitelilere sandviç hazırlayanlar… Sokağından geçen yürüyüşteki gruptakilerin suyunu dolduranlar… Direniş anlarında ortaya çıkan dayanışma ve kolektif eylemler, neoliberalizmin “bencil insan doğası” anlatısını parçalıyor.

‘Sokağa çıkalım, slogan atalım’ peki ya sonrası?

“Sokağa çıkalım ve slogan atalım” peki ya sonrası? Sokak eylemleri kesildiğinde, üniversiteli gençliğin elinde ne kalacağı, neyi kazanacağı o gün yerellerde ne kadar örgütlü olduğuyla görünecek.

Evrensel'i Takip Et