Sessiz kalarak nereye kadar?
"Eğer bu memlekette işçilerin iş güvencesi olsaydı bugün sokaklardaki işçi sayısı çok daha fazla olacaktı. Çok daha fazla işçi itiraz edecekti."

Fotoğraf: Evrensel
Metal işçisi
Kayseri
Bir ülke düşünün ki milyonlarca yurttaşın oy verip seçtiği belediye başkanları gizli tanıklar ve kanıtsız bir dosya kapsamında önce şafak operasyonuyla gözaltına alınıyor, sonra tutuklanıyor. On gündür ülkenin batısından doğusuna yüz binlerce genç, işçi, kadın irade gasbına karşı adalet, demokrasi için çeyrek asırdır ülkeyi yöneten AKP iktidarının faşizan uygulamalarına karşı sel olup sokaklara aktı.
Bu süreçte konfederasyonlardan çıt çıkmazken, Saraçhane başta olmak üzere ülkenin çeşitli il ve alanlarında işçiler de bireysel olarak bu eylemlere katıldı. Bence bu eylemlere bireysel olarak katılan işçilerin sayısı da küçümsenmeyecek boyutta.
Ülkedeki sorunların giderek arttığını ve siyasetin de gelip tıkandığı düşündüğümüzde AKP’nin özellikle genç kitleler açısından çok karşılığı olmadığını görüyoruz. Ancak bir yandan da hem dünyada hem Ortadoğu’da hem de ülkemizde ekonomik olarak kıskaca alınmış emekçi yığınlar, ırkçı, gerici ve aşırı sağcı, şeriatçı, burjuva düzen partilerinin politikalarına da yedeklenmiş durumda. Ama işçi sınıfı kendi rotasını çizmediği, burjuva düzen partilerinin hegemonyasında bir siyasete uygun biçimde hareket ettiği sürece yaşadığı sorunlardan kurtulamayacaktır.
Bu düzen içerisinde gidişata dur demek en başta biz işçilerin görevidir. Çünkü kapitalist sistemin dişlilerini döndüren biz işçilerin emeğinden başka bir şey değildir. Eğer biz işçiler bu çarkın dişlileri arasında daha fazla sömürülmemek, açlıkla terbiye edilmemek, yoksulluk sınırının altında ezilmemek istiyorsak, mücadele etmemiz kaçınılmazdır. Çünkü bu ülkede ve dünyada bir avuç sermayedarın sömürü düzenini işçi sınıfının örgütlü gücü tarumar edebilir.
Peki, diyeceksiniz ki daha bizim fabrikalarımızda üyesi olduğumuz sendikaları bile işçilerin öz örgütü haline getiremedik, daha bizim toplu sözleşme süreçlerinde bile demokratik bir işleyiş yok! Evet haklısınız. Bu ülkede tek adam iktidarıyla ve patronlarla iş birliği içinde olan sendikal bürokrasiden işçilere bir hayır gelmez. Tam tersine, sendikal bürokrasi elimizdeki hakların da gasbı için çaba sarf eder.
Ama değişim sadece ekonomik olarak iyi bir ücret alıp yoksulluk sınırını aşmak değildir. Değişim dediğimiz özgürlüğümüzü, gerçek bir adaleti, demokrasiyi kazanmaktır. Ekonomik haklarla demokratik haklar birbirleriyle bağlantılıdır. Bu durumda işçilerin öz örgütü olan sendikaları değiştirmek gerekmez mi? Elbette bu sendikaları değiştirip dönüştürmek de öncü işçilerin asli görevidir. Yoksa bu kapitalist sistem içerisinde, mevcut haliyle var olan sendikalar, işçi sınıfının hem ekonomik hem siyasal haklarının gasplarına ses çıkarmayacaktır, çıkaralar bile o ses göstermelik olacaktır.
Öncü işçiler ve mücadeleci sendikacılık anlayışını benimsemiş sendikacılar başta olmak üzere, fabrikalarımızda, iş yerlerinde ülkede faşist bir düzen inşa sürecinin tamamlanmasına karşı elimizi taşın altına koymadan, gerekirse bedel ödemeden kazanım elde etmemiz hayaldir. Biz işçiler olarak kendi sınıfımız için kendi örgütlülüğümüzü sağlamazsak yarın biz de sokaklarda polis şiddetiyle karşılaşacağız. Bunu hem bugün hem öğrenci kardeşlerimizden hem de Özak Tekstil, Polonez gibi işçi direnişlerinden de biliyoruz.
Bugün biz işçilerin alacağı pratik tutumu öğrenciler gösterdi. Açık açık bizi genel grev, genel direniş hattına çağırdı. Bu çağrıyı yaptıkları için tutuklananlar oldu. Biz üretimden gelen gücümüzü kullandığımızda, şalteri indirip adalet, demokrasi, irade gasbı, yoksullaşma, karşısında türküler eşliğinde kol kola girdiğimizde, işçi sınıfının inşa edeceği güzel bir ülke yolunda görevimizi yerine getirmiş oluruz. Aksi takdirde her gün ezilmeye, yoksullaşmaya, sinmeye devam ederiz.
Son olarak, “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” kampanyasına da değinmek istiyorum. Eğer bu memlekette işçilerin iş güvencesi olsaydı bugün sokaklardaki işçi sayısı çok daha fazla olacaktır. Çok daha fazla işçi itiraz edecekti. Onun için bu kampanyayı savunmak ve bunun için, yani kendimiz için mücadele etmek de boynumuzun borcudur.
Evrensel'i Takip Et