1 Nisan 2025 04:41

Kayyım engellenmiş veya ertelenmiş olabilir, fakat püskürtülmüş değildir

Kayyımlar, tutuklamalar, İBB operasyonu... Tüm bunların tek bir hedefi var, halkı susturmak, muhalefeti tasfiye etmek, Şimşek Programı'nı dayatmak... 12 Eylül'ü aratmayacak bir döneme hazır mıyız?

Kayyım engellenmiş veya ertelenmiş olabilir, fakat püskürtülmüş değildir

Fotoğraf: CHP

Alper Mertoğlu
[email protected]


Son cümleyi en baştan söyleyelim: Saray rejiminin asıl derdi Şimşek programını uygulamak. DEM Parti ve CHP belediyelerine kayyım atanması, başkanların ve Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına kadar gelen darbe sürecinin esas hedefi budur. Program, uzun vadede enflasyonu düşürmek ve büyüme ortalamasını yükseltmeyi amaçlıyor. Bu yoldaki en kritik adım, ücretlerin düşürülerek talebin azaltılması ve fiyat artışlarının frenlenmesi. Ayrıca, kamu harcamalarının kısılması adı altında, halkın az da olsa soluklanmasını sağlayan kaynakların kısıtlanması. Programın uygulamaları doğal olarak yoksulluğu derinleştiriyor. Bunun da halkın tepkisi ile karşılanması kaçınılmaz. Sonuçlarını bir yıl önceki yerel seçimlerde gördüğümüz üzere Saray rejiminin desteği ve oy potansiyeli günden güne eriyor.

Diğer yandan büyüme hedefine yönelik olarak iç üretim kapasitesinin ve ihracatın artırılması hedefleri de beklenenin çok gerisinde seyrediyor. Yerli ve milli üretim söylemi hamaset üretmenin ötesinde dikkate değer bir sonuca ulaşamıyor. Yerli araba veya askeri sanayi yatırımları gibi “Reklam kokan hareketlerin” rakamlara belirgin bir katkısı olmuyor. Kur baskılama politikası seçmen algısını rejim lehine elde tutmak için sürdürülüyor, fakat bunun bedeli ihracatın baskılanması ve büyüme hedefinden uzaklaşılması oluyor.

Dünyada ise dış yatırımların ve para hareketlerinin düşmesi yönünde bir eğilim gözleniyor. ABD’nin Çin ile rekabeti ön plana koyan iç piyasa odağı, Avrupa’nın rekabet krizi ve silahlanma bütçesinde yüzde 5 hedefi gibi durumlar, batı ekonomilerinden Türkiye gibi ülkelere para gelmeyeceğini haber veriyor. Ortadoğu’nun içine düştüğü karmaşa nedeniyle Suudi ve Katar dolarının adresi de Türkiye’den başka yerlere yöneliyor.

Şimşek programının bu açmazları ortadayken Saray rejimi için halkın sırtına yüklenmekten başka bir yol kalmıyor. “Mecburen” asgari ücreti enflasyona ezdiriyor, emekliyi süründürüyor. Diğer yandan parayı içeriden bulmak dışında bir olanak kalmıyor. Adil bir vergi sistemi ile kamu kaynaklarını büyütmek mümkünken, sermaye ile yaptığı tarihsel sözleşme gereği olağanüstü vergi afları uygulanıyor. Vergi yükü emekçilerin ve küçük işletmelerin sırtına atılıyor.

Fakat halkın rızasını alarak boğazına çökmesi mümkün değil. Dolayısıyla rızayı dayatmaya dönüştürecek koşulları inşa etmesi gerekiyor. Dünya ekonomisinin dengeleri programın uygulanmasını zorlaştırırken, politik dengeler otoriterleşme yönelimini destekliyor. Son aylarda yaşanan gelişmeler neticesinde Saray rejiminin bu durumu fırsat olarak gördüğünü anlıyoruz.

Peki, bu noktaya nasıl gelindi? Yaz aylarından itibaren işçi sınıfında zam ve iş koşullarının iyileştirilmesi talepleri ile yaygın bir hareketlenme başlamıştı. Rejim önce “Normalleşme” adı altında CHP’yi “Kandırarak” durumu idare etmeyi denedi. Ortadoğu’daki karmaşaya odaklanmak için de içeride sükunet gerekliydi. Fakat bu, her adımda yeniden uzlaşmayı gerektiren çetrefilli bir yoldu. Ayrıca Erdoğan’ın siyasi yaşamında antrenmanlı olduğu bir yöntem değildi. Anket sonuçlarına göre AKP’nin eriyen seçmen kitlesinin hızla muhalif partilere kaydığı görülüyordu. CHP belediyelerinin kimi halkçı uygulamaları (kent lokantaları, kreşler, öğrencilere yemek yardımı, yoksullara gıda desteği, vb.) sembolik kalsa da başta Ekrem İmamoğlu’nun halkın gözünde popülerliğinin artmasını sağladı. Normal koşullarda rejim, erimeyi durdurmak için kesenin ağzını açması gerekiyordu. Erken seçim gündemi bastırdıkça, kitlelerin talebi ile şekillenen muhalefetin vaatlerini hayata geçirmek zorunda kalacaktı. EYT gibi, resmi enflasyon seviyesinde asgari ücret zammı gibi, bayram ikramiyesi vb. gibi… Fakat Şimşek programının bunlara tahammülü yok. Rejim daha hızlı ve keskin davranmak zorunda. İktidarı korumak pahasına -kendi deyimleri ile- “halka rüşvet vermek” istemiyor. Bunun için de rejimi sıkıştıracak taviz vermeye zorlayacak bir siyasi muhalefet olmaması gerekiyor. Göstermelik bir demokrasinin bile lüks olarak görüldüğü bu durumda operasyonlar başladı.

Sırrı Süreyya Önder’in deyimi ile “Kürt’e atılan dayak sistem içi muhalefetin ekseriyetini iktidar cenahında birleştiriyor.” Dolayısıyla ilk dalga, kayyım atamaları ve tutuklamalar ile Kürt illerinde başladı. Eş zamanlı olarak kent uzlaşısı bahanesiyle terör kapsamı altında Esenyurt Belediyesi. Ardından HDK operasyonu ile pekiştirilen algı. Sonra CHP ‘li İstanbul belediyeleri, İBB ve İmamoğlu.

Bu koşullarda, Öcalan görüşmeleri ile başlayan süreçle birlikte Kürt siyasi hareketi, silah bırakma ve barış çerçevesinde kendi gündemine yoğunlaşmıştır. Ortadoğu’daki gelişmeler neticesinde ortaya çıkan stratejik kazanımlara odaklanıp iç politika gündeminden kopmuştur. 50 yıldır devam eden savaşı uluslararası planda siyasi kazanımlarla sonlandırmak Kürtler için ve demokrasi için önemlidir. Bu sürecin nasıl ilerleyeceği ve sonuçlanacağı bir sürü belirsizliği bünyesinde taşıması ile birlikte yukarıdaki olayların bir veçhesi olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.

12 Eylül darbesinin esas amacı 24 Ocak kararlarının uygulanabilmesinin koşullarını oluşturmaktı. Saray darbesinin amacı da Şimşek programı için siyaseti düzenlemek ve muhalefeti “Temizlemek” olarak görülmeli.

Rejim, darbe koşullarında hayata geçirilebilecek tüm adımları atmaktadır. Bir sonraki seçime kadar siyaseti baştan tanzim etmeyi hatta yeni bir anayasayı hedeflemektedir. Alternatif basın ve medya kanallarının cezalarla bezdirilmesi, kapanmaya zorlanması veya kapatılması olasıdır. Muhalefete kan taşıyan bütün damarlar kesilip tüm alternatifler ortadan kaldırılıp adaysız veya zayıf adaylarla seçime gidilmesi planlanmaktadır. Eğer muhalefet bu hamleyi göğüslemeyi başaramazsa darbe süreci adım adım ilerleyecektir. Erdoğan’a rakip olarak görülen siyasetçilerin hapse atılması veya korkutularak sindirilmesi, muhalif partilere kayyım atanması veya kapatılması mümkündür. Programın başarısı için gereken sıcak paranın dışarıdan sağlanamadığı, Varlık Fonunun bile açık verdiği koşullarda içeriden para bulmak adına büyük banka ve finans kurumlarına el konulabilir.

Saraçhane gösterileri ve sokak eylemleri sayesinde İBB’ye kayyım engellenmiş veya ertelenmiş olabilir. Fakat darbe püskürtülmüş değildir. Gümbür gümbür gelmektedir. Şimşek programının uygulanabilmesi için oluşturulan siyasi zemin emekçileri daha fazla yoksullaştıracaktır. 12 Eylül’ün kalıntısı, emek güçlerinin ve tüm muhalefetin dağıtılması yolu ile emeğin kazanımlarının kaybedilmesi olmuştur. Bugün de aynısı olacaktır. Dolayısıyla süregiden tepki ve eylemler sınıf temelinde örgütlenerek CHP’yi aşmak zorundadır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Bu kimin 'emniyeti'!

Bu kimin 'emniyeti'!

Kendisine itiraz eden herkese ‘düşman hukuku’ uygulayan iktidar şimdi de milyonların sokağa döküldüğü bir dönemde, ‘savaşa’ hazırlanır gibi ihaleye çıktı. Açlık, yoksulluk ve adaletsizliğe çare olunamazken; Emniyet Genel Müdürlüğü, milyonlarca fişek, yüz binlerce biber gazı, on binlerce yüz tanıma sistemi ve elektronik kelepçeyi içeren kapsamlı protesto kontrol ekipmanları alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Nisan 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et