Öğrenci hareketinin devamlılığı irademizde saklı!
Kampüslerimizde birlikte var olabilmek, hem meydanlara daha güçlü ve örgütlü çıkabilmek için kampüs içi eylemselliği güçlendirmek gerekliliktir.

Fotoğraf: Evrensel
Kimya Metalürji Fakültesi öğrencisi
Yıldız Teknik Üniversitesi
Eminiz ki son zamanlarda en çok kullanılan kelimelerden birisi “süreç”tir. Çünkü şunu iyi biliyoruz ki bizlerin bir kazanım elde etmek için verdiği mücadelede; iktidarın haklarımıza ve özgürlüklerimize sistematik bir biçimde yaptığı saldırılar da süreçlerin ürünüdür.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iktidarın talimatı ve İÜ rektörlüğünün iş birliğiyle keyfi ve hukuksuzca iptalinin ardından kendisiyle birlikte çok sayıda kişinin gözaltına alınması da iktidarın ilmek ilmek ördüğü bir sürecin ürünüydü. Halkın iradesinin gaspı ve yargının iktidarın elinde bir sopaya dönüşmesi hepimizin uzunca bir süredir deneyimlediği bir durumdu. Fakat gençlik her ne kadar bu antidemokratik ve adaletsiz düzenin içinde bizzat yaşam mücadelesi verse de yani gidişata yabancı olmasa da olayların güncel olarak geldiği aşama başta yargı ve akademi kurumları olmak üzere tüm kurumlara olan az miktardaki güveni de yerle bir etti. Yıllarca ter dökerek yerleştiğimiz, bu yolun sonunda işsiz kalma ihtimalimizle her geçen gün daha fazla yüzleştiğimiz ve halen amfilerde, dersliklerde emek harcayarak elde etmeyi umduğumuz diplomalarımızın da geçerli bir gerekçe sunulmadan iptal edilebileceğini gördük.
Mücadele için ilk fişek
İşte bu noktada mücadele için kampüslerden sokaklara atılan ilk işaret fişeği İstanbul Üniversitesi’nden arkadaşlarımızın Beyazıt meydanında yapmak istedikleri basın açıklaması çağrısıyla atıldı ve bu çağrı Yıldız Teknik, Boğaziçi ve İstanbul Teknik gibi birçok üniversiteden arkadaşımızın katılmasıyla daha da hızlı ve etkili bir şekilde büyüdü. Fakat o gün mücadele sadece Beyazıt'ta ya da Saraçhane'de değildi. Nasıl hukuksuzluk sadece İstanbul özelinde değilse mücadele de öyle olamazdı ve olmadı da. Aynı gün ODTÜ'lü sıra arkadaşlarımız Ankara'da çok önemli bir mücadele vererek polisin işkenceye varan müdahaleleri karşısında haklılıktan ve birliktelikten aldıkları güçle beraber direndiler ve o günün akşamında da boykot çağrısı yaptılar. Tıpkı İmamoğlu ile birlikte diploması iptal edilmiş hocaları için boykot çağrısını ilan etmiş Galatasaray Üniversitesi’nden arkadaşlarımız gibi...
Yıldız’da boykotun örülme süreci
Olağandışı bir hâl almış işleyişe karşı hayatın olağan akışını durdurmak oldukça anlamlı ve etkili bir eylem yöntemidir. Öğrencilerin halkın mücadeleye dahili konusundaki rolünü de düşününce boykot birçoklarının tahmin ettiğinden de önemlidir aslında. Bu bilinçle birlikte YTÜ öğrencileri olarak biz de topluma ve kendimize karşı sorumluluğumuz dolayısıyla boykotu uygulamak ve büyütmek üzere yola koyulduk. Davutpaşa ve Yıldız kampüslerimizde olayların patlak verdiği ilk günlerden beri eylemlilik artıyor, artan eylemlilik dayanışma ruhumuzu güçlendiriyordu. Taleplerimiz konusunda ilk günden fikir birliğine vararak hazır bir aradayken boykotu uygulayabilmek için hızlıca fakülte forumları alıp yoğun bir biçimde fikir alışverişleri ve demokratik temsilcilik seçimleri yaptık. Bu süreçte boykotun tanımı, gerekliliği ve yöntemi üzerine de tartışmalar yürüttük ve şu konuda anlaştık: “Bugün nasıl üniversite yönetimleri de tek adam tarafından atanmaları gerekçesiyle hukuksuzsa ve bu atanmışlar bizlerin nitelikli, parasız, demokratik ve bilimsel eğitim hakkımıza ket vurmuşlarsa biz de bu argümanımızı kullanarak dersleri boykot edebiliriz, etmeliyiz.” Bu konuda bildiriler yazıp forumlara katılamamış sıra arkadaşlarımıza bildirilerle ulaştık. Derslerimize katılımdaki çarpıcı azalma da büyük ölçüde başarıya ulaştığımızın göstergesiydi. Evet, derslere girmeme kararı aldık, boykota fiilen başladık ancak öğrenmeye son mu vermiştik? Hayır… Üniversite müfredatlarının düşünme ve sorgulama eylemlerinden arıtılmış şekillerinin aksine üzerine düşünmeye ve tartışmaya uygun “Türkiye öğrenci hareketi tarihi, demokrasi 101, boykot ne değildir?” gibi açık ders konuları belirledik. Bunun dışında her fakültenin hem şimdi hem de bundan sonraki dönemlerde de dayanışmasını sürdürebilmesini hedefleyerek sıra arkadaşlarımızın belge eklemesine açık fakülte not dayanışma dosyaları oluşturduk.
Sınıflarda, fakültelerde birleşerek kazanacağız
Bu süreçte elbette çeşitli provokasyonlara uğradık. Süreç içinde inisiyatif alarak kampüslerimizde boykotu büyütmeye çalışan, elini taşın altına koyan öğrenciler olarak emeklerimizin sonucu olan yorgunluğumuzun yanında bizi çeşitli şekillerde suçlayan, sürece dahil olmayıp inisiyatif almadığı, forumlarda bulunmadığı halde üniversiteler arası örgütlü öğrenci hareketini baltalamaya çalışanlarla karşılaştık. Net bir şekilde söyleyebiliriz ki bunları da sıra arkadaşlarımızın destekleri ve şeffaf yürüttüğümüz süreç sayesinde çözüyoruz. Bugün uzun zamandır görülmemiş ve uzun soluklu olacağını öngördüğümüz bu hareketin de Yıldız’lı arkadaşlarımızın talepleri doğrultusunda Yıldız özelinde yürüttüğümüz boykot ve eylemliliğin de yine sıra arkadaşlarımızla beraber büyüyeceğinin ve yayılacağının bilincindeyiz. Tüm sorulara rağmen öğrenci hareketini büyütecek olan şey kampüslerimizde söz sahibi olmaktan geçiyor. Bugün atanmış rektörlerce yönetilen üniversitelerimiz; öğrencilerin iradesine sahip çıkmak yerine soruşturma açmakla tehdit ediyor, akademisyenlerin baskılayarak destek vermesini engelliyor. Oysa bugün kampüslerimizde birlikte var olabilmek hem meydanlara daha güçlü ve örgütlü çıkabilmek için kampüs içi eylemselliği güçlendirmek gerekliliktir. Sınıflarımızda, fakültelerimizde örgütlendiğimiz takdirde, bu hareketin talep ettiğimiz kazanımları alana kadar sönümlenmeyeceğini biliyor ve birleşmenin, birleştirici bilinçle hareketin devamlılığının sağlanacağını görebiliyoruz. Yıldız’dan ODTÜ’ye, İstanbul Üniversitesi’ne ve tüm sıra arkadaşlarımıza selam söylüyor ve mücadelemizi büyütmeye çağırıyoruz.
Evrensel'i Takip Et