Boykot yahut Silistre!
Son gelişmeler, yine NKÜ öğrencilerince sandığı bekleyemeyeceğimiz ve kendi geleceğimizi inşa etmek için inisiyatif almamız gereken bir süreç olarak görülüyor.

Fotoğraf: Evrensel
Berfin Ceren ERGİN
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi
NKÜ öğrencileri olarak önce İstanbul Üniversitesi öğrencilerinden aldığımız güçle 20 Mart gününde forum düzenleyerek eylem rotamızı çizmiştik. O günden bugüne istikrarlı bir şekilde forumlarımız ve yürüyüşlerimizle eylemliliğimizi sürdürüyoruz. Üniversitemizin gördüğü en büyük eylemliliğe ve kararlılığa bu süreçte ulaşmış durumdayız. Bunu da ortaklaştığımız taleplerimize ve diğer üniversitelerdeki arkadaşlarımızdan aldığımız güce borçluyuz.
Üniversitemizdeki temel talepler diğer üniversitelerden çok da farklı değil. Akademiyi sarayın arka bahçesi haline getirecek şekilde araçsallaştıran iktidar; Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptaliyle başta seçme seçilme hakkımız olmak üzere en temel haklarımıza el uzatır hâlde. Ve karanlığa boğduğu geleceğimize dair umudumuzu söndürmeye çalışıyor. Bununla beraber yanan mücadele ateşiyle umudumuzu yeşerten biz de taleplerimizi temel alan bir hatta girmiş bulunuyoruz. Ortak paydamız kampüsümüzde demokratik, barışçıl ve özgür bir ortamı kurmak.
Öğrenciler ne istiyor? Eğilimler ne?
Kampüsümüzde gerçekleştiğimiz forumlarımızdan aldığımız eğilimlere göre NKÜ öğrencileri, tek adam iktidarının adımlarını, onlara iktidarı kaybettirebilecek tüm demokratik yolları bastırmak; her gün daha da ağırlaşan yaşam koşullarında tüm sesleri ve mücadeleyi engellemek için kullanabilecekleri araçları -başta hukuk ve kolluk kuvvetleri olmak üzere- en sert biçimiyle kullandıkları bir süreç olarak değerlendiriyorlar. Son gelişmeler, yine NKÜ öğrencilerince sandığı bekleyemeyeceğimiz ve kendi geleceğimizi inşa etmek için inisiyatif almamız gereken bir süreç olarak görülüyor. Görüş ayrılıkları olmakla beraber kampüsümüzün ana mücadele yerimiz olması gerektiğini düşünen öğrenciler, halkın geniş kesimlerine ulaşmadıkça mücadelenin yeterince güçlenmeyeceği ve sönümleneceği konusunda endişelere de sahipler. Mücadelenin sönümlendiği durumda çok daha faşizan politikalarla karşı karşıya kalacağımızı düşünen üniversiteliler, tek kurtuluş yolunun toplu bir eylemlilik olduğunu düşünüyorlar. Bununla beraber, yürüyüşlerimizde kampüsümüzün ablukasından çıkamadığımız için motivasyon kaybı yaşadığımız bu süreçte, sendikaların ve tüm örgütlerin önden görev alması gerektiği görüşü hakim.
Sokağa çıkmamızın önündeki engeller dolayısıyla bulunduğumuz ilde mücadeleyi şekillendirme konusunda tıkanmalar yaşıyoruz. Yalnızca üniversitelerle sınırlı bir hareketin yeterli olmadığını tartıştığımız ve halkın sokağa çıkmasındaki eksiklikleri ne yollarla aşabileceğimizi aradığımız bir sürece girmiş bulunuyoruz. Ana mücadele hattımızı kampüsümüzde çizmekle beraber, bulunduğumuz ilde mücadelemizi daha ileriye için taşımak için sendikalarla, siyasi partilerle ve akademisyenlerle dayanışmaya ihtiyacımız olduğu çıktılarını edindik. Tüm bunların yanında kendi kampüsümüzdeki antidemokratik ve baskıcı uygulamaları tartıştığımız forumlarımızda bir Öğrenci Temsilciliği Kurumumuz (ÖTK) olmadığını ve topluluklarımız üzerindeki baskıyı dillendirdik. Bunun için her bölümden arkadaşlarımızla bir ÖTK seçilmesine yönelik çalışmalarımıza başladık. Topluluklar açısından da tüm antidemokratik ve baskıcı uygulamalara topluca ses çıkarmanın önemini tartıştık ve Kulüpler Birliği için de ilk adımlarımızı attık. Özellikle boykot çağrılarımızın sınırlı kaldığı kampüsümüzde bir araya gelmemizin önündeki engelleri yıkmak adına kararlar almaya başlamamız üniversitemizde yeşerteceğimiz aydınlık bir gelecek açısından önemli sonuçlar vermeye başladı. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi öğrencileri olarak dayanışmaya devam ettiğimiz ve sonunda mücadele ruhunu yaşattığımız bir sürecin devamlılığı, hala en temel ihtiyaçlarımızdan.
Evrensel'i Takip Et