“Hatipler” baksana kaç kişiyiz saysana!
İşte bahsedilen potansiyel güç budur: Halkın siyasete özne olarak dahil olması. Potansiyelin kinetiğe dönüşme sürecini başlatacak olansa şüphesiz biz gençleriz.

Fotoğraf: Evrensel
Cem KOÇYİĞİT
Trakya Üniversitesi
Edirne’de uzun süredir süregelen, halkın siyasete mesafeli tavrı ve üniversiteli gençliğin politik gelişmelere karşı genellikle yüzeysel pasif tutumu İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve devamındaki süreçle son buldu. Peki, ne oldu da Edirne’de üniversiteli gençlik sessizliği bozdu? Ekrem İmamoğlu’na duyulan koşulsuz bir sevgiden dolayı mı yoksa bundan daha fazlası mı var?
İmamoğlu ile başlamadı, onunla da bitmeyecek
Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere tüm Türkiye’de halk tarafından yoğun bir tepki ve öfkeyle karşılandı. Bu eylemlerin öncüsüyse hiç şüphesiz doğduğu günden bu yana mevcut baskı düzenine maruz kalmış gençlik olacaktı. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Edirne’de de gençlik, anti-demokratik uygulamalar ve sürekli yaşanan hak gasplarından bunalmış durumdaydı. Rektörlüğün yeni dönemde aldığı elektronik yoklama kararı, SKS’nin kulüp etkinliklerine uyguladığı yasaklar ve kulüplere savurduğu tehditler, şehir içi ve kampüs içi ulaşımdaki ücretlendirmelerin pahalılığı ve son dönemde KYK yurtlarında artan baskıcı uygulamalar, ekonomik zorluklarla birlikte Trakya Üniversitesi öğrencilerinin içindeki öfkeyi büyütüyordu. İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi ve tutuklanması iktidarın anti-demokratik politikalarını katlanarak arttığı anlamına geliyordu. Muhalefetin bunlara cevap veremediğini gören öğrenciler dersliklerinden çıkıp sokağa inerek olanları protesto etmeye başladı.
Esasında İmamoğlu’nun tutuklanması bir tarafa, iktidarın yıllarca sürdürdüğü baskı politikaları protesto ediliyordu. Sokakta örgütlü bir mücadelenin baş göstermesi saray sahiplerini korkutmuştu. Tek adam, tüm gücüyle gençliğe yüklenmeye başladı.
Rejimin Trakya Üniversitesinde görevlendirdiği Rektör Mustafa Hatipler, ÖGB ile öğrencilere saldırıyor, eyleme katılan öğrencileri tehdit ediyor, kampüs içinde yürünmesine ve öğrencilerin ses çıkarmasına karşı durmaya çalışıyordu. Kampüs dışında da polis şiddeti ve hukuksuz gözaltılarla gençlik yıldırılmaya çalışılıyordu. İktidar sahiplerinin bu saldırganlığının sebebi sonunu getirecek olanı bilmesinden kaynaklanıyordu. Ayrıştırılmaya ve baskı altına alınmaya çalışılan halkın, oluşturulmuş siyasi ortamın dışına çıkarak örgütlü mücadele etmeye başlaması saray sahiplerine iktidarlarının sallanmaya başladığını gösteriyordu. Yıldırma politikalarının karşısında öğrenciler “Hatipler baksana, kaç kişiyiz saysana!” sloganıyla birlikteliğini dile getiriyor ve sarayı sarsmaya devam ediyordu.
Potansiyelin kinetiğe dönüşmesi bizlerin elinde
Tüm bunlar, bizlerin ellerinde bulunan bir potansiyel gücün varlığını kanıtlıyor. Onların, panik halinde gördükleri her yere saldırmalarının, hukuksuz tutuklamalar yapmalarının, yasaları hiçe saymalarının, sivil halka şiddet uygulamalarının sebebi budur. Halkın, siyaseti üst sınıflardan alıp kendisinin yapmaya başlaması iktidarın ve sermaye düzeninin sonunu getirecek tek olgudur. Rektörlüğün öğrencilere ve öğrencilerin etkinlik alanı olan kulüplere baskıcı uygulamaları, pahalı ve yetersiz ulaşım, devlet yurtlarındaki kötü koşullar ve daha fazlası Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla aynı zeminde bulunuyor. Bunların öğrenciler tarafından aynı zeminde ele alınarak mücadeleye geçilmesi öğrencilerin siyasete dahil olmaları anlamına geliyor. İşte bahsedilen potansiyel güç budur: halkın siyasete özne olarak dahil olması. Potansiyelin kinetiğe dönüşme sürecini başlatacak olan ise şüphesiz biz gençleriz. Çünkü gençlik, insanlık tarihi boyunca hep yüzü ileriye dönük olan, hep daha iyi bir dünyayı isteyen kesim olmuştur. Bizlere düşen sorumluluk, bu misyonu devam ettirmektir. Forumlarda, toplantılarda, kulüplerde bir araya gelmek ve geleceğimizi karartmaya çalışanlara karşı durmak için birlikte çabalamak hepimizin sorumluluğudur.
Evrensel'i Takip Et