7 Nisan 2025 04:33

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri: Tüm kaygılarımızla ama birlikte alanlarda olmalıyız

Gizem Oflaz


İstanbul – Protestoların ardından gözaltına alınarak tutuklanan 301 öğrencinin arasında Boğaziçi Üniversitesinin seçilmiş ÖTK başkanı da var. ÖTK başkanının üniversitede öğrenciler tarafından yapılan eylemde basın açıklamasını okumuş olması gerekçe gösterilerek tutuklanması başta Boğaziçi öğrencileri olmak üzere tüm öğrencilerin tepkisine neden oldu. Son süreçte yaşananları, Boğaziçi Üniversitesinde örülen boykotu ve tutuklanan ÖTK başkanını konuştuğumuz Boğaziçi öğrencileri boykotun suç olmadığını vurgulayarak, tüm tutuklu arkadaşlarının serbest bırakılmasını ve bilimsel eğitim ve demokratik üniversite taleplerini dile getirdi.

‘Boykot sadece derse girmemek değil’

Son süreçte boykotun ne olduğunu ve ne olmadığını tartıştıklarını söyleyen Psikoloji Bölümü öğrencisi, “Akademik bağlamda baktığımızda boykot, eğitimin ve bilim üretiminin durdurulması doğrultusunda kayyım rejime ve olayların bugünkü hale gelmesine sebep olan her kurum/kuruluşa yaptığımız bir baskı ve başkaldırıdır aslında. Boykot sadece derslere girmemek ve ses duyurmak değildir, bunun yanında öğrencilerin kendi aralarında alternatif bilim üretme süreçleri düzenlemesi ve en önemlisi öğrenci iradesini kolektif bir şekilde temsil etmesidir. Psikoloji Bölümünde de boykot genel olarak bu bakış açılarından tartışıldı” dedi. Başka bir öğrenci ise boykotun bir hak olduğunun altını çizerek, “İnsanın seçmesi ve seçmemesi nasıl bir haksa, boykot da o bağlamda doğalından kurulmuştur. Suç değildir” ifadelerini kullandı. Öğrenciler, sıra arkadaşlarında çeşitli kaygılar olduğunu, “Bölümümüzde boykotun toplu yapılması noktasında ben ciddi bir ikilem gözlemledim. Öğrenciler olarak bu hakları kullanmamızdan kaynaklı zarar görme ihtimalimiz bizi bir adım geride tutsa da isteklerimizi ve taleplerimizi dile getirmekten ve sesimizi yükseltmekten vazgeçmiyoruz” ifadeleriyle anlattı. Başka bir öğrenci ise, “Boykota katılma çekincesinin en önemli nedeni dönemin uzayacak olması ve ekonomik olarak karşılamakta zorluk çekecek olmaları. Boykota katılma eğiliminin yüksek olmasının nedeni de antidemokratik şekilde alınan kararlar. Akademik yetkinliğin artık sorgu düzeyine gelmesi ve gelecek kaygısının artması” diyerek anlatıyor.

Boykotu nasıl ördüklerine dair konuşan bir öğrenci ise, “Bu süreçte oldukça sık bölüm toplantıları alındı, boykot komiteleri kuruldu ve fikirleri olan her bölüm arkadaşımız inisiyatif almaya teşvik edilerek sürece dahil edildi” diyerek mücadelenin tabandan, yerelden kurulup büyütülebileceğine değindi.

‘Baskılar geri adım attırmadı’

Bayram tatilinin uzatılması boykotun dağılıp dağılmadığı sorusunu gündeme getirirken bir psikoloji öğrencisi bu soruya “Boykot fikrini tamamen dağıtmamakla beraber belli bir düzeyde sönümlenmeye neden oldu. Fakat bölüm içi iletişimden ve aldığımız toplantılardan gördüğümüz kadarıyla hiçbir sıra arkadaşımız korkularına ve endişelerine rağmen mücadelesinden vazgeçmiyor; aksine endişelerimiz bizi daha titiz düşünmeye ve daha sağlam organizasyonlar yapmaya teşvik ediyor” cevabını verdi. İlerleyen sürece dair planlarından bahseden psikoloji öğrencisi “Online platformlar üzerinde toplantılar alındı, tartışma forumları düzenlendi. Her adımda bölümdeki tüm arkadaşlarımızın süreçten uzak kalmaması adına oylama yapma ve söz hakkı alma gibi konulara önem verildi. Daha birleştirici, eğitici, alternatif bilim üretme amacına uygun etkinlikler planladık” ifadelerini kullandı.

‘Arkadaşlarımız bırakılana kadar eğitimi durduruyoruz’

Öğrencilerin bu tepkisinin yalnızca İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla değil; yemekhanelerden yurtlara, akademik bağımsızlıktan yaşam koşullarına dek biriken sorunlarla tetiklenmiş olmasıyla alakalı olduğunu söyleyen öğrenciler, akademik boykot sürecinin neden daha önce değil de şu an örülebildiğini tartıştı. “Bu zincirin bir yerde kopması gerek. Şimdi normale dönmüyoruz. Dur diyoruz” diyen bir öğrenci, “Şu anda ivme kazanmış olmasını ise 19 Mart’tan sonraki üç gün içinde yaşanan olayların şiddetine bağlıyorum. Sıra arkadaşlarımızın sınavlarından bir hafta önce hukuksuzca tutuklanması hepimizi derinden üzdü ve çok ciddi bir öfke dalgasına sebep oldu. Arkadaşlarımızın eğitim haklarının hukuksuzca ellerinden alınmasını kabul etmiyor, onlar haklarını geri alana kadar eğitimi durduruyoruz” dedi.

‘Bizden korktuklarını gösteriyorlar’

Halkın iradesinin iktidar tarafından hiçe sayıldığı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla ülkeye ilan edilmişti. Boğaziçi Üniversitesi ÖTK başkanının tutuklanmasına dair konuşan öğrencilerden biri “Öğrenci iradelerinin de hiçe sayılması ve seçilmiş ÖTK başkanımızı tutuklamaları bizden korktuklarının kanıtı niteliğinde benim gözümde. Her birimizden çok korkuyorlar, birleşmemizden daha da çok korkuyorlar” diyerek demokratik hakları nasıl hiçe saydıklarını dile getirdi. Öğrenciler tüm bu baskılara karşı “Susturulanlarımız için ses olup bağırmak, ezildiğimiz yerde birlikte dik durmak zorundayız” diyorlar.

‘Mücadeleye her bir koldan sarılmalıyız’

Boykotu örme sürecinde örgütlenmenin önemi ve örgütsüz mücadelenin ilerleyemeyeceği ile ilgili tartışmaları sorduğumuz psikoloji öğrencisi, “Topluluklar oluşturmak, dayanışmak, susmamak, hatırlamak, iyileştirmek. Etkiler unutuldukça güçsüzleşir. Bu sebeple gücümüzü aldığımız yeri sağlam tutmalıyız. O da birbirimizi dinlemek ve kendimizin dinlenebilir olduğuna inanmakla kurulabilir. Aksiyon alıp içinde bulunduğumuz halden daha iyisine erişmek için taşın altına elimizi koymalı ve hep birlikte kaldırmalıyız” dedi. Boykot sürecinde boykot komitesinde yer alan bir öğrenci ise “Tepkimizi tüm üniversiteli öğrenciler olarak başarılı bir şekilde duyurmaya devam ettiğimizi düşünüyorum. Fakat sadece bir akademik boykottan ziyade genel bir boykot ve direnişin eksikliği de elbette görülüyor. Sonuç olarak bilim üretimi, üretim alanlarının sadece bir kolu ve eylemliliğimizin olumlu sonuçlar doğurması için mücadeleye her bir koldan sarılmamız gerekiyor. Bu doğrultuda sendikalara destek çağrılarımızın devam etmesi ve umuyoruz ki karşılık bulması gerekli” şeklinde ifade etti.

‘Birlik olursak sınav da boykot edilir, kayyım da’

Son olarak öğrenciler, üniversite yönetiminin akademisyenlere gönderdiği ve boykota destek vermemeleri yönünde tehdit içeren e-postalara karşı da örgütlü duruşun önemini vurguluyor. Öğrencilere göre bu tehditler, iktidarın çaresizliğinin dışa vurumu. “Birlik sağlandığı durumda sınavlar da boykot edilir, paraşüt de, kayyım da” diyen öğrenciler, ancak dağınık bir tepkinin mümkün olmadığını, öğrenci mücadelesinin ancak ortak bir irade ve örgütlü bir hareket ile sağlanabileceğini söylüyor. Mücadelenin sadece bir yöntem bir yolu olmadığı ve bir yolun önü kesiliyorsa öğrenci hareketinin kendine başka yollar kurabileceği de bu tartışmalarda vurgulanıyor. Bunu bir öğrenci şu şekilde dile getiriyor: “Başka yöntemleri de düşünüp örülmeliyiz, ve ne olursa olsun atılan tehditlere bir karşılık verilmeli. Hayatı normale döndürmemek bizim elimizde. Öğrenci hareketi sadece bir metoda sıkışamaz, altında ezileceğimiz yollar ortaya çıktığında ezileceğimiz taşı baskıcı rejimin tepesine bırakmak için mücadeleyi geliştirmek bizim görevimiz.”

‘Daha fazla örgütlenmeliyiz’

“Peki şimdi ne yapmalı?​” diye sorduğumuz psikoloji öğrencileri, “En basit tabiriyle direnişe devam etmeli. Bizi sindirmeye çalışanlara rağmen endişelerimizle beraber o meydanlarda olmalı, birlik ve beraberliğimizi daha da güçlendirmeli, dayanışmalı; korkmamalı, susmamalı, itaat etmemeliyiz! Mücadele yalnızca bireysel bir çabanın değil, birlikte hareket etmenin, dayanışmanın ve örgütlenmenin bir ürünüdür. Boykot sürecinden çıkardığımız sonuçlardan biri örgütsüz bir mücadelenin kalıcı bir değişim yaratma şansı olmadığıdır. Öğrencilerin direnişi, ancak güçlü bir örgütlü yapı ile sürdürülebilir ve etkili olabilir. Bugün her üniversitede, her sınıfta, her sokakta daha fazla dayanışmaya, daha fazla örgütlenmeye ve birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var” dedi.

Evrensel'i Takip Et