7 Nisan 2025 04:16

‘Gençliğin biriken öfkesi tek adamın devrilmesi talebiyle açığa çıktı’

19 Mart’tan bugüne yaşananları konuştuğumuz Emek Gençliği MYK Üyesi İrem Taçyıldız, “Bugün açığa çıkan öfke; Zeren’i katleden, kadın cinayetlerinin önünü açan, intihara sürükleyen sistemedir” dedi.

‘Gençliğin biriken öfkesi tek adamın devrilmesi talebiyle açığa çıktı’

Fotoğraf:Evrensel

Ankara - Üniversite gençliğinin başını çektiği protestoları, bu sürece nasıl gelindiğini ve önümüzdeki 1 Mayıs’ı konuştuğumuz Emek Gençliği Merkez Yürütme Kurulundan İrem Taçyıldız, Türkiye gençliğinin KYK yurdunda asansör cinayetinde yaşamını kaybeden Zeren Ertaş için ‘Ölmeye değil okumaya geldik’ diyerek 61 ilde yaptığı eylemleri, canice katledilen Ayşenur ve İkbal için binlerce gencin ‘Kadın cinayetleri politiktir’ diye haykırdığını, bugün sokağa dökülen gençlerin ise, okurken çalışmak zorunda kalan arkadaşlarını iş cinayetlerinde yitirdiğini, gelecek kaygısıyla intihara sürüklendiğini hatırlattı ve biriken öfkenin tek adamın devrilmesi talebiyle ortaya çıktığını söyledi.

‘Gençlik yaşamını baskıcı politikalar ile sürdürdü’

Tek adam iktidarının, uzun süredir başta kayyım atamaları olmak üzere halkın iradesini ayaklar altına alan, seçme ve seçilme gibi en temel demokratik hakları dahi hiçe sayan bir tutum sergilediğini hatırlatan Taçyıldız, “Sağlamlaştırdığı iktidarını her daim baskı ve yasaklarla besledi. 19 Mart öncesinde attığı adımlarla da bugünü hazırladı. Devlet Denetleme Kurulunun (DDK) yetkilerinin genişletilmesi, hiçbir dayanağı olmaksızın yürütülen terör soruşturmaları, sendika ve meslek odalarına yönelik saldırılar, büyük bir sermaye grubu TÜSİAD ile iktidar arasında yaşanan gerilimler; iktidarın ortaya koyduğu sömürü programının sorunsuz bir şekilde uygulanması adına atılan adımlar olmuştu. İmamoğlu’na yönelik bu operasyon ise tek adamın ilerlettiği faşist bir devlet örgütlenmesinin en büyük hamlelerinden biri oldu. Hamleleri, iktidarın değişmesine dair talebi arttırırken bu operasyonla olası bir seçim mağlubiyetinin de önüne geçti. Bu adımlar aynı zamanda Şimşek programını da uygulamak adına atıldı. Çünkü kemer sıkma politikalarının ancak zor kullanarak uygulanabileceği açık. Son hamlesi de karşısındaki adayı oyun dışı bırakmak oldu. Bu hamle de aslında yalnızca İmamoğlu’nu değil adaylığıyla temsil ettiği tüm toplumsal muhalefeti hedef alıyor. İktidarın politikalarıyla artan yoksulluk, körüklenen baskı ve yasak atmosferiyle birlikte ülkeyi yönetmekte zorlandığını ve iktidarının elinden kaydığını geçtiğimiz sene gerçekleşen yerel seçimlerle de görmüştük. Ancak bu vahşi sömürü düzenini sürdürmeye yemin etmiş iktidar seçimlerden sonra kemer sıkma politikalarıyla krizi emekçilerin, öğrencilerin sırtına yüklemiş, baskı ve yasak dozunu arttırmıştı. Bu baskıcı düzene karşı toplumsal muhalefet de yükselirken toplumsal muhalefeti yerle yeksan ederek yönetmeyi kolaylaştırmak hedefiyle bu adımı attı” diye anlattı.

fotoğraf: Evrensel

19 Mart’tan bu yana yaşananların neredeyse tüm bir yaşamını tek adamın faşist, baskıcı, sömürücü politikaları gölgesinde sürdürmüş bir gençliğin biriken öfkesi olduğunu söyleyen Taçyıldız, “İktidarın ağır sömürü programlarından gençliğin payına düşen yoksulluk, üniversitelerin sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillenmesi, mücadelenin kırıntısı dahi olmasın diye uygulanan baskı, yasak ve sansür gibi gençliğin yaşamına olan ağır etkileri de gençliğin canına tak etti. Bu biriken öfke İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve ardından gelen 105 gözaltı ile açığa çıktı ve gençler kampüslerden sokaklara taştı. Bu öfkeyi ilk defa da görmüyoruz. Zeren için, İkbal ve Ayşenur için de Türkiye gençliği tepkisini ortaya koydu” dedi

‘Öğrenciler boykotu birlikte ördü’

İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin barikatı yıkmasının ardından diğer üniversite öğrencilerinin sokağa döküldüğünü, ODTÜ’den yapılan çağrıyla boykot örüldüğünü hatırlatan Taçyıldız, “Geçtiğimiz bir haftada üniversiteler, eşit ve özgür bir dünyayı inşa etmek için bugünün eşitsizlikle, yoksullukla dolu yaşamını durdurma çağrısına kulak verdi. Bu bir hafta üniversitelerde ‘Ders yok, boykot var’ sloganlarıyla geçti. Bu süreç bizlere gençliğin gücünü göstermiş oldu. Üniversite yönetimlerinin attığı maillere, dayatmalarına karşın üniversitelerde eğitim hayatı çok büyük oranda durduruldu. Dersler gerçekleştirilmedi, sınavlar ve ödevler ertelendi. Derslerin boykot edildiği bir hafta; öğrencilerin birlikte belirlediği etkinliklerle, açık derslerle, eylemlerle geçti. Bu süreç üniversite bileşenlerinin, öğrencilerin geniş çapta katılımıyla gerçekleşen forumlarla örüldü. Birçok üniversitede bu sürecin yürütülmesi adına boykot komiteleri kuruldu. Bu komiteler her bir öğrencinin karar alma süreçlerine katılması adına seçilen temsilcilerle birlikte yürütüldü. Öğrencilerin birlikte tartışıp karar aldığı, birlikte ürettiği her alanı baskılayan, yasaklayan bir iktidarın karşısında öğrenciler bir araya geldi ve bu süreci ilmek ilmek hep birlikte ördü” diyerek yaşananları anlattı.

‘Korku duvarına rağmen birlikteliğimizi koruduk’

Gençliğin mücadelesinin kampüslerin dışında sokaklarda, meydanlarda, barikatların karşısında da devam ettiğini söyleyen Taçyıldız, “Polisin şiddetine, müdahalesine karşı gençler barikatın karşısında birlik oldu. Eylemlerde gerçekleşen gözaltılara, tutuklamalara karşı da vazgeçmedi. ‘Arkadaşlarımızı geri alacağız’ diyerek basın açıklamaları, protestolar gerçekleştirdi. İktidarın örmeye çalıştığı korku duvarına karşı birliğini korudu. Türkiye gençliği bu süreçten örgütlülüğünü güçlendirerek çıktı. Mücadele her birimiz açısından öğretici de oldu. ‘Bu halktan bir şey olmaz’, ‘Ben mücadele ederim ama yanı başımdaki etmez’ diyerek mücadeleden geri dönen Türkiye gençliği tek adamın karşısında birbirine kenetlenmeyi, örgütlenmeyi öğrendi. Birçok öğrenci açısından okuyup kendini kurtarmak bir seçenek iken bir anda diplomasının iptal edilebileceği ihtimali kurtuluşun başka bir yerde olduğunu da gösterdi. Güvenli bir gelecek için eylemlere katılmaktan, mücadeleden geri durmanın, ‘bu işler’e karışmamanın sık sık telkin edildiği bu düzende güvenli bir geleceğin başka bir dünya için harekete geçmeden mümkün olmayacağı apaçık ortaya serildi. Dolayısıyla bu noktadan sonrası muhakkak ki 19 Mart öncesinden farklı olacak” ifadelerini kullandı.

Fotoğraf: ANKA

‘Taleplerimiz için mücadelemiz var’

Taçyıldız, “Baskıcı, sömürücü bu düzenin değişmesinin gerekliliği uzun süredir tartışma konusu. Değişimin yalnızca sandıkla, seçimle mümkün olmayacağı da geçtiğimiz genel seçimlerle birlikte açığa çıktı. “Kurtuluş sokakta, sandıkta değil” sloganı da sokağı kriminalize ederek her türlü toplumsal değişimi sandığa endeksleyen ana muhalefetin tutumuna dair bir itiraz olarak ortaya çıktı. Bu slogan bir yandan sokak ve sandık arasında bir karşıtlık yaratıyor gibi görünse de sandığın dahi sokaktan geçtiğini ortaya koyuyor. Biz haklarımıza, yaşamımıza sahip çıkmadıkça bu düzenin bizden daha çok alacağı olacak. Ancak bunu tersine döndürmenin zamanı artık. Bizim bu düzenden alacağımız insanca bir yaşam var ve geçtiğimiz 10 günü de bu yaşamı kurmak için durdurduk. Ancak taleplerimizin karşılanması için önümüzde uzun bir yol, ilmek ilmek örmemiz gereken bir mücadele var” şeklinde konuştu.

‘En güçlü birlikteliği kurmalıyız’

Bu süreçte birçok üniversitede öğrencilerin ilk defa forumlara katıldığını söyleyen Taçyıldız, “Bu deneyimi büyütmek ve örgütlülüğümüzü güçlendirmek eşit ve özgür bir geleceği kurabilmek için önümüze koymamız gereken görevlerden biri. Tek adam iktidarı tüm baskı aygıtlarıyla faşizmi kurumsallaştırırken karşısında duran herkesi tutsak etmeye yemin etmişken faşizme geçit vermeyecek birlikler inşa etmek en kritik ihtiyacımız. Özellikle sokaklara taşan bu tepkiyle birlikte halatı elimize aldık bir kere, yarışa girdik bile. Halatı çekmediğimiz her saniye tek adam iktidarı elini güçlendirecek, halatı ve halatın ucundaki bizleri yaratmak istediği faşist rejime doğru daha kuvvetli çekecek. Bu halat yarışında tek adamı çizginin bu tarafına geçirecek bir gücü toplamadıkça baskı ve yasaklar durmayacak. Baskı ve sömürü düzenine itiraz ettiği için 25 Mart’tan bu yana tutuklu olan arkadaşımız Selinay da yazmıştı mektubunda: ‘Birlikteliğimizden gelen güçle yıkamayacağız korku duvarı yok.’ Bu birliktelik taleplerimiz etrafında sınıflardan, bölümlerden, fakültelerden başlayarak örüldüğünde ancak tek adamın karşısına dikilecek, taleplerimizi gerçekliğe kavuşturacak bir gücü barındırabilecektir” şeklinde konuştu.

“Mücadelemiz tek adam iktidarını politikalarının üniversitelerde, mahallelerde, kentlerde, semtlerde ortaya çıkan iz düşümlerini hedef alırsa tek adam iktidarına son verilmesi talebine karşılık gelen bir mücadeleye denk düşer” diyen Taçyıldız, “O yüzden bugün üniversitelerde tek adamın uzantısı atanmış rektörlerin istifa etmesi, üniversitelerde gerçekleşen antidemokratik uygulamaların son bulması, üniversitelerde polis ablukasının kaldırılması için bir araya gelelim. O yüzden halkın iradesinin gasbedilmesiyle belediyelere atanan kayyımların durdurulması, demokratik haklarımıza yönelik saldırıların son bulması, iktidar yargısı eliyle tutuklanan, gözaltına alınan arkadaşlarımızın serbest bırakılması için birlikteliğimizi güçlendirelim. Taleplerimizi kazanmak için mücadeleyi büyütelim. Tek adam yönetimine mücadelemizle son verelim” çağrısında bulundu.

‘1 Mayıs’ta alanlarda buluşalım’

1 Mayıs yaklaşırken öğrencilerin mücadelesini işçi sınıfının safında alanlara taşmanın gerekliliği vurgulayan Taçyıldız, “Ders boykotu sürecinde ‘genel grev, genel direniş’ sloganının nasıl yankı bulan bir slogana dönüştüreceğimizi forumlarda tartıştık, işçi sınıfına çağrılar yaptık. Hayatı durdurmak için üretenlere seslendik, şimdi bu sloganı işçi sınıfının örgütlülüğüyle alanlara çıktığı 1 Mayıs’ta işçi sınıfıyla birleştirmeye çağırıyoruz.  Taleplerimizin hayatı yaratan işçi sınıfının safında gerçekliğe kavuşacağı gerçeğiyle 1 Mayıs’ta alanlarda buluşalım” dedi. (Evrensel)

Evrensel'i Takip Et