11 Nisan 2025 15:26

Daştan ve Bilgin’in öldürülmesini protesto eden gazetecilerin davası ertelendi

Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in Suriye'de SİHA saldırısında öldürülmesini protesto eden 10'u gazeteci 14 kişiye açılan davanın ilk duruşması görüldü. Dava 27 Mayıs'a ertelendi.

Daştan ve Bilgin’in öldürülmesini protesto eden gazetecilerin davası ertelendi

Fotoğraf: MA

Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in Suriye'de SİHA saldırısında öldürülmesini 21 Aralık 2024'te protesto eden 10 gazeteci, 2 siyasetçi ve 2 genç hakkında açılan davanın ilk duruşması görüldü. İstanbul 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava, mütalaanın hazırlanması için 27 Mayıs'a ertelendi.

Mezopotamya Ajansının (MA) haberine göre, duruşmaya yargılananlar ve avukatları katılırken Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), DİSK Basın-İş, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) temsilcilerinin de aralarında olduğu çok sayıda gazeteci duruşmayı takip etti.

Görevsizlik kararı

Gazeteciler Gülistan Dursun, Hayri Tunç, Yeni Yaşam gazetesi çalışanları Enes Sezgin, Osman Akın, Can Papila, Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörü Pınar Gayıp, Mücadele Birliği muhabiri Serpil Ünal, siyasetçiler Hacı Ugiş ve İmam Şenol “terör örgütü propagandası yapmak” ve “toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununa muhalefet” iddiasıyla; gazeteciler Zeynep Kuray, Yadigar Aygün, Mahsun Sağlam ile Pelin Laçin ve  Yağmur Filiz ise “toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununa muhalefet” iddiasıyla yargılanıyor.

Duruşmada mahkeme heyeti ilk olarak “toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununa muhalefet” iddiasıyla yargılananlar hakkında “görevsizlik” kararı verdi, dosyanın ilgili Asliye Mahkemesine gönderilmesi yönünde hüküm kurdu.

"Öldürülen gazetecileri anmak anayasal hakkımız"

Can Papila, eylemde gözaltına alındıklarını anımsatıp, "İlk uyarı esnasında müdahale ve gözaltı işlemi yapıldı. Dağılacak bir alan da yoktu. Dağılmak için süre de verilmedi. 'Propaganda yaptınız' diyor ama kimin propagandasını yaptığımız belli değil. Bu nedenle beraatımı talep ediyorum” dedi.

Gülistan Dursun da “Öldürülen iki gazeteciyi anmak anayasal hakkımızdır. Eylem başlamadan darbedilerek, gözaltına alındık. Atılan sloganların ise bir suç teşkil etmediğini düşünüyorum” diye belirtti. Avukat Ferat Boğatekin, Gülistan Dursun’a, “Basın açıklaması yapılmadan önce polisler kimliğinizi aldı mı” diye sordu? Gülistan Dursun ise “Önceden kimliğimiz alındı. Basın açıklaması yerine varmadan gözaltına alındık. Ablukaya alındıktan sonra uyarı yapıldı ve ayrılmamıza izin verilmedi” dedi.

"İşkence ve darpla gözaltına alındık, boynum sıkıldı"

Olay gününü anlatan Hayri Tunç, “Darp ve işkenceyle gözaltına alındık. Suriye’de iki gazetecinin öldüğünü ulusal ve uluslararası basın kuruluşlarından öğrendim. Dağılın çağrısı yapılmadı, eylem alanına uzak bir alanda kimliğimiz alındı. Bize dağılacak alanda bırakılmadı. Ters kelepçe yapıldı. Küfür, hakaret edildi. Boynum sıkıldı” diye konuştu.

Hacı Ugiş de “Daştan ve Bilgin’in haberini sosyal medyadan duyduk ve bu yüzden katıldık. Katledilen kişilerin sadece gazeteci olduklarını biliyordum” dedi.

"Bir zulüm varsa karşısında dururuz"

İmam Şenol, polisin kitlenin dağılmasına izin vermediğini söyleyerek, “Polis normalde herkesin duyacağı şekilde uyarır. Ama tam tersine herkesi orada tuttular. Resimleri polisler yere atıyordu. Biz aldık. Biz Aleviler olarak kim olursa olsun bir zulüm varsa karşısında dururuz. En son Colani, Suriye’de masum Alevi insanları katletti. Mutlaka anacağız” diye konuştu.

"Gazeteciliği savunmaya devam edeceğiz"

Enes Sezgin de “Kuzey ve Doğu Suriye'de uzun süredir devam eden bir savaş var. O gazeteciler bu savaş alanında haber takip yaparken katledildi. İktidarların dünya genelinde savaşlarda en önce hedef aldıkları kişiler gazeteciler olmuştur. Bu savaşlarda çok sayıda gazeteci katledildi. Ukrayna, Rusya, Filistin’de de oldu bunlar. Gazetecilerin hedef alınmasının nedeni haber yapmalarıdır. Nazım ve Cihan da böyle yapmıştır. Bu kişiler Türkiye’de de gazeteciydi. Türkiye’de gazetecilerin çalışmaları terörize ediliyor ve sesleri kısılıyor. Burada bir çağrı yapıldı ve ben de gazetecilerin öldürülmemesi için bu açıklamaya katıldım. Burada katledilen gazeteciliktir. Bu yüzden orada bulunmam temel sorumluluğumdur. Gazeteciliği savunmaya devam edeceğiz. Ortada bir suç yoktur. Türkiye gazeteciler açısından uluslararası arenada güvenilir olmayan 3’üncü ülke” dedi.

"Bunlar tanıdığımız gazetecilerdir"

Osman Akın, gazeteci ve hak savunucusu kimliğiyle eyleme katıldığını söyledi. Akın, “Eylem alanında olmadığım halde gelip kimliğimi aldılar. Kimliğimizi verdiklerinde birden abluka oldu. O dönem amir olduğunu söyleyen bir kişi, dağılmamızı söyledi. Ama dağılma alanının açılmadığını söyledik. O esnada belli tartışmalar oldu. Bana Hero Bahaddin’in pankartı kalmıştı, onu taşıdım. Bunlar her ne olursa olsun tanıdığımız gazetecilerdir. Bunlar terörize edilerek katledildi. Ben de buna karşı durmak için orada bulundum. Daha sonra kolluğun şiddetine maruz kaldık” diye konuştu.

"Çıplak aramaya maruz kaldık"

Pınar Gayıp, “Biz kaldırımda bekliyorduk. Orada gözaltına alındık. Bir güvenlik koridoru açılmadı ve dakikalarca işkence ve cinsiyetçi küfürlerle gözaltına alındık. Dağılın anonsu olmadı. Nazım ve Cihan, Rojava’da katledildiler. Araçlar üzerinde basın yazıyor. Türkiye’nin imza attığı Cenevre Sözleşmesi’nde gazetecilere ilişkin maddeler var. İsrail, gazetecileri katletti, eylem yaptık, hiçbir şey olmadı. Bunu tartışmak lazım. Bir gün boyunca hiçbir ihtiyacımız karşılanmadı. Hapishane girişinde çıplak aramaya maruz kaldık. Biz bunları dile getirdik. Bir kişiye de soruşturma başlatmadı. Bu ülkede gazeteciler iktidarın söylediğini yapmadığı için ‘terörist’ yapıldı. Tarikatların, çetelerin, Koza Altın gibi şirketlerin haberini yapıyoruz ‘terörist’ ilan edildik. Yaptığımız her faaliyet suç ilan ediliyor. Gazetecilik suç değildir. Rojava’da da, Filistin’de dünyanın her yerinde gazeteciği savunacağız” dedi.

"'Özgür basın susturulamaz' sloganı yasa dışı değildir"

Serpil Ünal da “Eğer yargılanacak bir kişi var ise bu yasak kararlarını veren ve bu kararları uygulayanlardır. Propaganda yapılmış deniliyor ama neyin propagandası yaptığımız belli değil. ‘Özgür basın susturulamaz’, ‘Direne direne kazanacağız’ sloganları yasa dışı değildir” dedi.

"Suç oluşmadı"

Can Papila’nın avukatı Pelin Kımız, “örgüt propagandası yapmak” iddiasının ölçülerini dile getirerek, suç oluşmadığını kaydetti. Kımız, “Bu kişiler sadece öldürülen iki gazetecinin fotoğrafını tutmakta. Gazetecilerin fotoğraflarında ellerinde kameralar olduğu gözüküyor. Herhangi bir amblem yok. Savcılık ‘Aramaları var’ diyor. Ancak bunu katılımcılar nasıl bilebilir. Velev ki öyle olsalar bile ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Yine dosyada bulunan ‘Direne direne kazanacağız’, ‘Şehit namirin’ sloganlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi suç olmadığına kararı vermiş. ‘Katil devlet hesap verecek’ sloganı gibi uç sloganların bile AİHM suç olmadığını söylemiş. Bu yüzden beraat kararı verilmesini istiyoruz” dedi.

Gülistan Dursun’un avukatı Bülent Kaya da yargılananların eylem yapılmadan gözaltına alındıklarını belirtip, müvekkillerin dağılmasının engellendiğini belirtti. 

Hacı Ugiş’in avukatı Ferat Boğatekin de yargılananların gazeteci olduğu, eyleme katılmalarının “insani” olduğunu vurguladı. Eylemin yasal olduğunu ve suç unsurunun oluşmadığını ifade eden Ferat Boğatekin, beraat talebinde bulundu.

Enes Sezgin’in avukat Şule Recepoğlu da "Ulusal ve uluslararası çok sayıda basın kuruluşu katledilen gazetecilere ilişkin açıklama yaptı. Birçok basın kuruluşunun onların bilgilerinden yararlandığını gördük. Birçok ülkede basın açıklaması yapıldı. Ama burada bu açıklama yapılamadı. Toplanacak bir delil kalmadığı ve eylemin yasalara uygun olduğu belli. Dolayısıyla bu celsede müvekkillerin beraatlarını talep ediyoruz” dedi.

Pınar Gayıp'ın avukatı Şükrü Alpsoy, "Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in masumiyet karinesi yok sayılıyor. ‘Örgüt üyesi’ olsunlar diyelim. Ellerinde silah olmayan birini öldürmek normal mi? Roboski gibi ‘Kaçakçılardı’ demek normal miydi? ‘Propaganda’ suçu da oluşmuyor. Kararda, ‘Toplumsal duyarlılık gösterenler açıklamaya saldırabilir’ denilmiş. Anayasal haklarını kullananlara saldırılacaklar korunuyor burada. Sonuç olarak her iki suçun unsurları oluşmamıştır” diye belirtti.

Bir sonraki duruşma 27 Mayıs'ta görülecek

Kararını açıklayan mahkeme, gazeteciler Zeynep Kuray, Yadigar Aygün, Mahsun Sağlam ile Pelin Laçin, Yağmur Filiz hakkındaki dosyanın ayrılarak Asliye Ceza Mahkemesine gönderileceğini belirtti. Mahkeme, diğer yargılananlar hakkında mütalaanın hazırlanması için davayı 27 Mayıs tarihine erteledi.

Evrensel'i Takip Et