12 Nisan 2025 03:30

Mektup | Boğaziçi’nin mücadele tarihindeki çentiğin esas adı: ÖTK

Bugün dönüp bakmamız ve geleceğe taşımamız gereken üniversitemizin tüm sıralarına, dersliklerine ulaşabilmemizin yegane aracın ÖTK olduğunu Boğaziçi öğrencileri olarak bu süreçte öğrendik.

Mektup | Boğaziçi’nin mücadele tarihindeki çentiğin esas adı: ÖTK

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

BOUN’dan bir öğrenci

19 Mart’tan sonra Türkiye’nin dört tarafından kampüslerden yükselen boykot çağrısı on yıllardır boykot düzenlemeyen Boğaziçi Üniversitesinde de yüksek karşılık buldu. Bir yandan Boğaziçi Öğrenci Temsil Konseyinin (ÖTK) de parçası olduğu koordinasyonla İstanbul genelinde düzenlenen yürüyüşlere ve eylemlere katılan Boğaziçili öğrenciler, bir yandan da fakülteler ve bölümlerde bulunan temsilcilikler çevresinde oluşturulan boykot komiteleriyle kampüslerinde hayatı durdurdu, akademik boykot örgütledi.

Genelde dört sene evvel Melih Bulu ile başlayıp Naci İnci ile devam eden kayyım rektör düzeniyle; özelde ise içinde bulunduğumuz akademik dönemde ders çalışma ve sosyalleşme alanı eksikliği, okula açılmaya çalışılan zincir kafe, yemekhane zamları, düşük nitelikte yurtlar ya da fahiş kiralara mecbur olmak, her gün tepeden inme şekilde atanan akademisyenler gibi sorunlarla boğuşan öğrenci hareketi iktidarın İmamoğlu hamlesine tepkiyle birleşti, Boğaziçili öğrencileri boykota çıkardı.

Boykot komitelerinde planlandı

Uzun bir süredir devam eden yakıcı sorunlar etrafında anlık birlikler kurup hızlıca dağılan, bu sorunlara müdahalede yıllar içerisinde harekete ve hafızaya kazanılan bölüm ve fakülte temsilciliklerine sahip olunmasına rağmen onun nasıl işletileceği konusunda tökezleyen Boğaziçi öğrencileri bu süreçte her güne bir plan yapma, bölüm dayanışmasını inşa etme deneyimi kazandı. İmamoğlu’nun diploma iptali ve gözaltı kararından sonra ilk sokakla buluşulduğunda da, ODTÜ ve GSÜ’nün çağrılarıyla boykot kararı alındığında da, boykot süreci planlandığında da refleksif olarak ilk başvurulan araç ÖTK, Boğaziçi’nin mücadele tarihindeki çentiğin esas adı.

Sokaktan yavaşça çekilmeye başlanılan, boykotların ise sönümlendiği üniversitemizde bugün dönüp bakmamız ve geleceğe taşımamız gereken üniversitemizin tüm sıralarına, dersliklerine ulaşabilmemizin yegane aracının ÖTK olduğunu Boğaziçi öğrencileri olarak bu süreçte öğrendik. Ayrıca sınıf sınıf, bölüm bölüm örülmesi gereken boykot ve eylemlilik süreci üniversitelerin doğal düzenleniş biçimine uygun örgütlenen bir öğrenci hareketini gerektirdi. Bu açıdan da bölümlerden yükselen ÖTK kaçınılmaz bir araç olarak ortaya çıktı. İşletme, İnşaat, Çeviribilim ve Yönetim Bilimleri Fakültesi bölümünde öncesinde oluşmayan temsilcilikler ortaya çıktı. Bu mücadele deneyimi ve hatta mücadelemizin işçi sınıfına dönme potansiyeli sonraki hareketimizin kazanımlarına yol yapacak, daha güçlü çıkmamızı sağlayacak.

Bir bölümde başlayan bir aradalık, tüm üniversiteye sıçrıyor

Üniversitemizin en yereli olan bölümlerin özgün sorunlarından başlayarak kampüste ya da ülkede yaşadığımız sorunlara müdahale edebilmemizin, taleplerimiz etrafında yan yana gelebilmemizin aracı olan temsilcilikler, dağılmaya mahkum günlük bir araya gelişlerin karşısında örebileceğimiz en kalıcı mekanizma. Boykot komitelerinin kurulması ve ÖTK’nin bu süreçte aktif biçimde işlemesi, bir üniversitede bütün öğrencilerin parçası olabileceği bir mekanizmanın varlığının, bütün bölümlerde, bulunduğumuz en yerel alanda örgütlü olmamızın, örgütlülüğe ihtiyaç duymamızın mücadelenin en kilit noktası olduğunu gösteriyor. Bir bölümde başlayan bir aradalık bugün bütün üniversiteye, Boğaziçi’den Türkiye’deki diğer üniversitelere sıçrıyor. Merkezi bir hareketin örülmesinde yerelde kurulan birlikler daha kendi içerisinde birlikteliğini kuramamış olan yerlere de güven veriyor; çağrılar dar bir grubun çağrısı değil, bir bölümün veya üniversitenin öğrencilerinin arkasında durduğu çağrılar olarak şekilleniyor. Üniversitedeki demokrasinin aslında ne demek olduğunu, ne anlama gelmesi gerektiğini anlatan da bu bilinçli ve kitlesel örgütlülük hali.

Boğaziçi’nin yarınına, yarın ise diğer üniversitelere yayılması gereken esas çıkarım, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin bu süreçte temsilciliklerine dair biriktirdiği deneyimdir. Bu süreçte birçok üniversitede “Hareket bu kadar yoğunken ÖTK tartışmaları gereksizdir, şu an işimiz bu değil. Vakit kaybı” gibi tartışmalar da çokça duyuldu. Oysaki tam da hareketin yüksek olduğu zamanda ÖTK’nin verimini artırmak üzere tartışma sürdüren Boğaziçi öğrencileri, birçok bölümde çeşitli deneyimleri, tartışmaları, kazanımları hafızasına almıştır. Bu dönemin biriktirdiklerinin yarına ne kadar taşınabileceğini ise mücadelemiz belirleyecek.

Evrensel'i Takip Et