Kumpas yargılamalarına yasal kılıf paketi
19 Mart operasyonunun ardından 301 gencin tutuklanması önümüzdeki günlerde Meclis’e gelecek 10. Yargı Paketi’nden bir kesit sunuyor. Paket kabul edilirse bu hukuksuz sürece dayanaklar oluşturulacak.

Fotoğraf: Evrensel
Nisa Sude Demirel
[email protected]
İstanbul – 19 Mart’ta muhalefete dönük operasyonlarla başlayan ve 301 gencin tutuklandığı süreç, 10. yargı paketinin Meclise gelmesinin beklendiği bu günlerde adeta bu paketin getireceklerine dair kısa bir ‘ön izleme’ sundu. Protestolarda ya da ev baskınlarıyla gözaltına alınan, çoğunluğu gençlerden oluşan yurttaşların, üst sınırı 3 yıl hapis cezası olan 2911 sayılı Kanun üzerinden tutuklu yargılanması örneklerin başında geliyor. Dün 59 genç daha tahliye edilirken, tahliye kararları, günlerdir süren kumpası açığa çıkaracak nitelikte.
10. yargı paketi, muhalefet için yeni bir yargı kıskacı olacak pek çok değişiklik önerisiyle önümüzdeki günlerde Meclise gelecek. Topluma, ‘Cezasızlığı önleme’ iddiasıyla pazarlanan bu paket; cezaevlerini siyasi tutuklularla doldurmanın önünü açacak.
‘Örgüte üye olmamakla birlikte’ belirsizliği genişliyor
Paketin 14. ve 15. maddesinde çokça eylemler ve çeşitli protestolarda cezalandırma ve terörle ilişkilendirme aracına çevrilen “Örgüte üye olmamakla birlikte” ifadesinin yanına bir de “Örgütün işlemeyi amaç edindiği suçlardan birini örgüt adına işleme” ve “Örgütün çağrısı üzerine örgüt adına” ifadeleri eklenerek “Örgüte üye olmamakla birlikte” tanımının kapsamı fiiliyatta genişletiliyor. 19 Mart’tan itibaren başlayan eylemlerde yeniden görüldüğü üzere, sokak hareketlerini ‘terör’ suçlaması ile kriminalize eden iktidar açısından “Örgütün çağrısı üzerine” gibi ifadelerle yurttaşları cezalandırmanın önü açılacak.
Madde 19 ile “Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi” şeklinde bir suç tanımlaması yapılıyor, üç yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. “Teşvik etme, özendirme” gibi ifadeler kadın ve LGBTİ örgütlerini ateşe atıyor. 19 Mart’ta başlayan süreçte de en az 12 kadın ve LGBTİ örgütünün sosyal medya hesaplarına erişim engeli getirildi.
Daha fazla tutuklama için yasal zemin
2911 sayılı Kanun üzerinden çıkan tutuklama kararları, tutuklamanın muhalefete ilişkin dosyalarda norm haline geldiğini bir kez daha gösterirken yargı paketinde bunu besleyecek yeni öneriler de var. Örneğin en fazla 2 yıl hapis cezası istenen cezalar için tutuklu yargılama mümkün değil. Ancak paketin 20. maddesinde ‘Sanığın davranışlarının yeniden bir suç işleyeceği hususunda kuvvetli şüphe oluşturması’ ya da ‘Kamu düzenini önemli ölçüde bozması’ gibi muğlak ifadelerle yatarı olmayan suçlar için de tutukluluk mümkün hale getiriliyor. ‘Kamu düzenini bozma’ ifadesi de sık sık sokak eylemlerine ilişkin yapılan gözaltı işlemlerinde kullanılıyor. Ayrıca hapis cezası ne olursa olsun sürenin en az 5’te biri kadar cezaevinde kalma düzenlemesi de gelecek öneriler arasında.
Muhalefet açısından demokratik hakların kullanımını gittikçe zorlaştıracak bu düzenlemelerin karşısında bir de sayısı gün geçtikçe artan siyasi tutuklulara ‘yer açmak’ için ‘cezaevlerini boşaltma’ çabaları var. Her ne kadar Adalet Bakanı Yılmaz Tunç kısmi af iddialarını yalanlasa da iktidar gazetelerinde yer alan kulis haberlerine göre AKP, ‘Dolu cezaevlerini rahatlatacak kısmi af’ üzerine çalışıyor. Pandemi döneminde çıkarılan ve açık cezaevinde bulunan hükümlülerin denetimli serbestlikle salıverilmesini içerdiği iddia edilen düzenlemenin genişletilmesi tartışılıyor. İktidar kulislerinden sızan bilgilere göre buna ilişkin önerge, Mecliste yargı paketinin tartışıldığı sırada verilecek.
"Hukuksuzluğun boyutu endişe verici"
10. yargı paketi, yargının tümüyle iktidarın sopasına dönüştüğü günlerde muhalefeti yeni bir kıskaca alacak düzenlemelere işaret ederken son birkaç haftada yaşanan hukuki gelişmeler, tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor. Avukatlar İlke Işık ve Elif Ergin; iktidarın son birkaç ay içindeki yargı pratikleri ve son tutuklamalar üzerinden yaşananları ve potansiyel tehlikeleri 2911 sayılı Yasa üzerinden yapılan tutuklamalar örneği ile anlattı.
Dün tahliye edilen gençlerin avukatlarından Elif Ergin, son süreci ve tahliyeleri şöyle değerlendirdi: “Günlerdir en temel hukuki karinelerin, anayasa başta olmak üzere yasaların, uluslararası sözleşmelerin ayaklar altına alındığı bir süreçten geçiyoruz. Bugün tahliye edilmesine karar verilen, müvekkillerimizin de içerisinde bulunduğu yaklaşık 60 gencin tahliye edilmesine bir yandan sevinirken bir yandan da yaşanan hukuksuzluğun boyutlarının bugün her bir vatandaş açısından endişe verici olduğunu söylemek gerekir.”
Gözaltı kararları için dahi gerekli koşulların olmadığını vurgulayan Ergin, “Ortada bu suçun gerçekleşmiş olması için sayılan hiçbir kriterin varlığı mevcut olmadığı gibi; bu suç tutuklama tedbiri uygulanacak suçlardan değilken hukuksuz kararlar alındı. Ortada ne bir suç ne de bir tutuklama nedeni var” dedi.
"18 Nisan’daki duruşma herkes için çok önemli"
Gençlerin önce adli kontrol ile sevk edildiği ardından bir anda sevkin tutuklama talebi ile değiştirildiğini hatırlatan Ergin, “25 Mart’tan bu yana geçen her bir saniye hak ihlali oluşturdu. Gerek avukatların savunma hakkını da savunmak zorunda kalarak verdikleri hukuki mücadele, gerek kamuoyunun bu adaletsizliğe karşı çıkmaktan vazgeçmemesiyle mücadeleler sonucu bugün tahliye kararı verildi” diye konuştu.
Keyfiliğe, iktidarın talimatları doğrultusunda en temel kuralların hiçe sayılmasına karşı adalet ve hukuk mücadelesinin sürmesi gerektiğinin altını çizen Ergin; “Demokratik hakları kullanmanın cezalandırmaya tabi tutulmasını kabul etmiyoruz. Bu nedenle 18 Nisan’da görülecek duruşma herkes için önemli” dedi.
"2911 en kullanışlı araç haline geldi"
2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun, Anayasa’nın önceden izin almaksızın gösteri düzenlemeyi garanti altına alan 34. maddesi ile çelişkili olduğunu, çok sayıda Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararında da bu durumun vurgulandığını anlatan Avukat İlke Işık; bu nedenlerle yasada pek çok ibarenin iptal edildiğini hatırlattı.
Son zamanlarda görülen ve 2911 sayılı Yasa gerekçesiyle gerçekleştirilen kitlesel tutuklamaların yeni ve uygulamada mevcut olmayan bir durum olduğunu vurgulayan Işık, durumu şöyle anlattı: “Ülkenin çeşitli yerlerinde devam eden çok sayıda 2911 sayılı Yasa’nın ilgili maddelerine aykırı eylemlerden yargılamada tutuklu yargılama olmadığı avukatların deneyimleri ile sabittir. Bunlar, ceza verilmesi durumunda dahi çok yüksek cezalara işaret etmeyen, hatta beraatle sonuçlanma ihtimali yüksek olan yargılamalardır. Yasanın hapis cezası öngördüğü durumda dahi net tespitlerin yapılması için pek çok kriter var. Mahkemelerin ceza ile sonuçlanan kararları da istinaftan eksik inceleme ile dönüyor. Ancak 2911’in kendisi sorunlu zaten. Seçilmişleri tutuklayıp hukuk bırakmayanlar şimdi yasayla protestoları bastırmaya çalışıyor.”
Pilot uygulama: 10 Ekim Katliamı anması
Işık’a göre 2911 sayılı Yasa’ya ilişkin devam eden yargılamalarda da bu durum gözlemleniyor. Yıllar öncesinin basın açıklamalarına ilişkin yargılamalarda mahkumiyet kararları çıkmaya başlıyor. Işık, bu durumu, takip ettiği 10 Ekim Ankara Katliamı anması davası üzerinden örneklendirdi: “10 Ekim Ankara Katliamı’nın birinci yıl dönümündeki müdahalenin ardından açılan davada, Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi 66 kişiye ceza yağdırdı. Verilen cezaların hiçbir dayanağı yok. Üstelik ülkenin en büyük katliamının birinci yılında yapılan anmada cezalandırılan kişilerin o gün işkenceye maruz kalarak gözaltına alındığını belirtmek de zorunludur. Yargının aldığı talimatın ‘2911 sayılı Yasa’yı da iktidarın en kullanışlı araçlardan biri haline getirmek’ olduğunu söylemek hiç zor değil.”
"Paket kabul edilirse tutuklama sopası güçlenecek"
Işık, bu hukuk garabetini 10. yargı paketi ile ilişkilendiriyor. Hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemeyeceği düzenlemesinin değiştirilmek istendiğinden söz eden Işık, bu durumun fiilen işlediğini anlattı: “Paketle murat edilen daha çok ve daha kolay tutuklama, fiilen gerçekleştiriliyor. Dün tutuklama gerekçesi yapılmayan bir yasa bugün tutuklama gerekçesi yapılabildi. 10. yargı paketi bu şekilde kabul edilirse yeni icat edecekleri ‘en basit’ diye tabir edilebilecek suçlamaların nasıl kullanılabileceğini öngörmek zor değil. İktidarın ihtiyaçları doğrultusunda karar veren, neredeyse açıkça aldığı talimatlarla çalışan, bunu açıkça yapan bir iktidar var. İBB’ye yapılan operasyonun kendisi de sonrasında gelişen büyük toplumsal tepkiye daha çok tutuklama ile karşılık verilmesi de siyasetin ta kendisi. İktidar tüm bu süreçleri yargı eliyle örgütlerken ülkede en çok konuşulan konunun da bu olması son derece doğal oldu.”
Evrensel'i Takip Et